Bugünkü konumuz ÜFE veya Yİ-ÜFE (Üretici Fiyatları Endeksi) ile TÜFE arasındaki fark olacak. TÜİK’e (Türkiye İstatistik Kurumu) göre Mayıs 2022 sonunda ÜFE geçen yılın aynı tarihine kıyasen %132 yükselmiş. Yine TÜİK’e göre TÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi) yani perakende fiyatlar aynı dönemde sadece %74 artmış. Profesör Veysel Ulusoy önderliğinde faaliyet gösteren ENA Grubu’na göre, TÜFE artışı aynı dönemde %160 olmuş. Halk ağzıyla isimlendirmek gerekirse, hayat pahalılığı, devlete göre bir yıl içinde %74 ENAG’a göre %160 artmış. ENAG, ayrıca ÜFE hesaplamıyor. Dolayısıyla ÜFE konusunda TÜİK nerede, ENAG nerede sorusunu soramıyoruz.  İkisinden biri mutlaka yanılıyor; muhtemelen ikisi de yanılıyor diyemeyeceğim. Ancak ortada daha somut bir çelişki (?) var. Devlet (TÜİK) üretici fiyatları (toptan fiyatlar diye okuyun) bir yılda %132 artarken, tüketici fiyatları (perakende fiyatlar diye okuyun) sadece %74 artmış diyor. Bu da akla acaba ÜFE, TÜFE’nin öncü göstergesi mi sorusunu getiriyor. Gerçi TÜFE ile ÜFE aynı şey değil, ama aralarında farkın bu kadar büyük olması sürdürebilir değildir. Çünkü ekonomide de birleşik kaplar kuramı geçerlidir.

DESTATİS (ALMAN İSTATİSTİK KURUMU) NE DİYOR?

Eğer DESTATİS Almanya’da ÜFE (Üretici Fiyatları Endeksi) son bir yılda %33 artarken TÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi) sadece %7.9 artmıştır demeseydi bu yazıyı yazarken bu kadar zorlanmayacaktım. Nitekim ABD’de ÜFE son bir yılda %11 artarken TÜFE %7.9 artmış. Yani ÜFE ile TÜFE arasında telif edilmesi kolay bir fark var. Almanya ve Amerika ekonomik gelişmişlikleri çok yakın iki ülkedir. Enflasyonları da uzun süredir birbirine paralel gitmektedir. Bu iki benzer ülkenin ÜFE ile TÜFE’lerinin arasındaki farkın bu kadar benzemez olmasının sebebini bulmalıyım dedim. Düşünmeye, Almanya ile ABD ekonomileri arasında benzerlikleri değil farkları saptayarak başladım. Bunlardan biri, konumuzla doğrudan ilgiliydi. Birincil enerji kaynakları (petrol ve doğalgaz) bakımından ABD kendi kendine yeterli (hatta net ihracatçı) iken Almanya dışa, özellikle Rusya’ya bağımlıydı. Buradan iz sürmeye başlayınca gördüm ki, enerji hariç, Almanya’da ÜFE artışı %33 değil sadece %16.3 olmuş. Bir diğer fark da Euro’nun dolar karşısında değer kaybetmesidir. İki faktör üst üste binince ortaya Almanya ile Amerika’nın ÜFE artışları arasında %22 gibi büyük bir fark çıkıyor.

TÜRKİYE’DE DURUM

Ülkemiz “dış-borç-kolik” olduğu için ekonomimiz çift paralıdır. (Bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.) Türkiye ekonomisinin “parasal işleyişi” parası döviz (hard currency) olan tek paralı gelişmiş ülkelerden farklıdır. Türkiye’de TL cinsinden fiyatlar genel düzeyini (enflasyonu veya hayat pahalılığını) belirleyen şey “döviz fiyatı”dır. Döviz fiyatı, önce ÜFE’yi daha sonra TÜFE’yi etkiler. ÜFE, TÜFE’den daha düşük oranda yükseliyorsa, halkın alım gücü artıyor yani hayat izafi olarak ucuzluyor demektir. Ayna simetriği olarak, eğer ÜFE, TÜFE’den daha yüksek oranda artıyorsa, (bugün olduğu gibi) hayat pahalılığı artıyordur. Çünkü halkın gelir artışı (hizmet fiyatları diye okuyun), enflasyonun altında kalmıştır. Bunun bir başka göstergesi de kişi başına milli gelirin (GSYH) dolar cinsinden düşmekte oluşu yani TL’nin değer kaybetmesidir.

SON SÖZ: Taşlaman gereken şeytan, dışında değil içindedir.