İktisat, hüzünlü (İngilizcesi dismal) bir bilim dalıdır. Nasıl ünlü hekimler sağlık değil hastalıkların üstatlarıysa, iktisatçıların da şöhretlileri, iyi günlerin değil, krizlerin uzmanıdır. Bu yüzden şöhret olmak isteyen iktisatçılar arasında kıyamet gününü bilen kâhin (doomsday prophecy) eden olma yarışı vardır. Bendeniz, her iddianın aksini savunma gibi bir misyonum olduğu fehimine duçarım. Nasıl felaket tellalı yurdum iktisatçıları Türkiye ekonomisi için “Bu sonbahar da batmadı ama kıştan sonra kesin batar” diye konuşuyorsa, ben de “Kriz çıkar ama çabuk geçer” demekten vazgeçmedim. Bugünlerde ruh haletim, kötümserlikle iyimserlik arasında gidip geliyor. Nasıl olmasın ki? Bir ülkenin ekonomisi, kendi iç dinamikleri kadar dış dinamiklere de bağlıdır.  Bu Türkiye gibi
dış-borç-kolik” olan bir ülke için fazlasıyla geçerlidir. Üstelik önümüzdeki yıl genel seçim var. Hem iktidar hem muhalefet iktisadi bağlamda “popülizm” yarışına girmiş durumda “Seçimi biz kazanalım gerisi kolay” gafleti içindeler. Kazın ayağı hiç de öyle değil.

DÜNYA EKONOMİSİ NEREYE GİDİYORDU

Soğuk Savaş dönemi (1946-1989) bittikten sonra, komünist blokla kapitalist blok arasındaki duvarlar kalktı. Kapitalist blokta 1980’den sonra paracı “neoliberal” iktisat politikası uygulanmaya başladı. Bu politikanın üç taşıyıcı sütunundan biri de “dış ticaretin serbestleştirilmesi” idi. Nitekim 1979’da %34 olan “dünya dış ticareti/dünya GSYH” oranı “komünizmin çökmesi ve serbestleşme” sayesinde 2011’de %60’a çıktı. Sonra bir gerileme başladı ve oran 2020’de %50’ye düştü. Belki de bu, Baba Bush’un ilan ettiği “New Word Order” ekonomisinde verim artışının azalma noktasına gelmesi yüzündendi. Demek ki; “yeni düzenin” (Nizam-ı Cedit) kısmen de olsa yıkılıp, farklı bir “düzen” kurma gerekiyordu. Tam da bunlar tartışılırken pandemi başladı. Salgını kontrol altına almak için mal ve insan hareketleri kısıtlandı. Tedarik zinciri aksadı. Dünya dış ticareti ve dünya milli geliri geriledi. Fiyatlar arttı, enflasyon hortladı. Pandemi bitti, işler normale döner derken ABD, Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı bir etkisizleştirme savaşı başlattı. Komünizmin çökmesinin yarattığı yenilmişlik kompleksinden kurtulamayan Rusya, ABD’nin kışkırtmasına kendini kaptırıp Ukrayna’da asla kazanamayacağı haksız bir harbe girdi. Çarşı karıştı.

HARP BİTMEDEN EKONOMİLER DÜZELEMEZ

Türkiye ekonomisinin derdi, döviz gideri kadar döviz geliri yaratamamasıdır. Bu Türkiye ekonomisinin kaderi değil, Türkiye’yi yönetenlerin (iktidarı ve muhalefet) tercihidir. Değişeceğine dair de hiçbir emare yoktur. Türkiye ekonomisi için “açık ve yakın” tehlike, kötü bir döviz krizidir. Hükümet bunu geciktirmek için “örtülü kambiyo kontrolü” rejimine geçmiştir. Görünen durum şudur: A) Harp bitmeden dünya ticareti canlanmayacaktır. B) Batı’da enflasyon dizginlenmeden döviz bollaşmayacaktır. C) Rusya’ya diz çökmeden ABD, AB’yi zora sokma pahasına Rusya üzerine uyguladığı iktisadi mali yaptırımları hafifletmeyecektir. D) Türkiye iki tarafı da idare ederek (II. Dünya Harbi’nde İsmet Paşa politikası) fırtınanın geçmesini bekleyecektir. E) Oyunu Çin bitirecektir

Son söz: Attığını tutturana, bildi denir.