Sevgili okurlarım, yeni sondaj gemimiz Abdülhamit Han ‘ikinci fetih geliyor’ sloganlarıyla denize açıldı. Petrol ve gaz sondajı yapacakmış.

Hayırlı uğurlu olsun, amin.

Onlar bilmez... Gemiye bu ismi verenlere küçük bir anımsatma yapayım, önce söz konusu padişahtan kısaca söz edeyim.

Sultan 2 Abdülhamit Osmanlı’nın sondan üçüncü padişahıdır. Kendisinden sonra Sultan Reşat ve hain Vahdettin tahta oturmuştur. Milli Mücadele başlayınca Vahdettin İngilizlere sığınmış ve yurt dışına tüymüştür.



★★★

Abdülhamit Osmanlı’yı tam 33 yıl boyunca Yıldız Sarayı’ndan astığı astık tek adam olarak yönetti.

Korkak, vehimli bir adamdı.

Padişah ve halife idi ama 33 yıl boyunca İstanbul dışına adımını bir gün olsun atamadı.

Ülkeyi, kendisine hafiyeleri tarafından verilen jurnallerle yönetti, binlerce aydını imparatorluğun Yemen, Fizan gibi ucu bucağı belli olmayan bölgelerine sürgün etti.

Büyük yurtsever ve devlet adamı Mithat Paşa’yı da bugün Suudi Arabistan sınırları içerisinde bulunan Taif zindanına sürgün etti, hapishanede boğdurdu.

★★★

Onun ismini bugün modern bir gemimize verenler Abdülhamit’in denizler ve denizcilikle olan ilişkisini acaba biliyorlar mı!

Amcası padişah Abdülaziz tahttan denizcilerin de aktif rol aldığı bir askeri darbeyle indirilmişti.

O yüzden Abdülhamit’in özellikle denizcilere ve savaş gemilerine karşı büyük bir alerjisi vardı...

Padişahlığı boyunca Osmanlı donanmasını Haliç’e kapattı.

Hareketsiz yatan gemileri orada çürümeye mahkûm etti.

İçlerinde adı Ertuğrul olan ahşap bir gemi de vardı.

Şimdi size bir benzeri daha olmayan o görülmemiş büyük rezaletin ve günahın öyküsünü kısaca anlatayım.

★★★

Abdülhamit, iyi ilişkiler kurmak istediği Japon İmparatoru’na nişan ve madalya göndermeye karar vermiştir.

Bu iş sadece deniz yoluyla yapılabilir. Kendisini tahttan indirir diye korktuğu ve Haliç’te çürümeye terk ettiği donanmamızın gemilerinden biri olan Ertuğrul, Japonya yolculuğu için seçilir.

Büyükçe, ahşap ve yatmaktan çürümüş bir teknedir. Gemi komutanı amiral Osman Paşa...

Gemi 14 Temmuz 1889 günü İstanbul’dan büyük törenler ve dualarla uğurlandı. Mürettebat sayısı kesin olarak bilinmiyor ama 700’en fazla idi. (Bu tarihe ve mürettebat sayısına dikkat ediniz!)

Rezalet başlamıştı...

İlk arıza Süveyş kanalında oldu. Gemi kuma oturdu, dümeni bozuldu. Burada tamir için iki ay beklendi.

Okyanusa açılan ahşap gemi birçok fırtınalara yakalandı, yeni arızalar meydana geldi. Singapur’da yine iki ay boyunca onarımdan geçti.

Geminin her tarafı dökülüyordu. Üstelik para bitmişti, yabancı limanlardan kömür alınamıyordu.

Hükümet Ermeni bankerlerden borç para alıp gemi komutanına gönderdi.

★★★

Ertuğrul 7 Haziran 1890 günü, binbir maceradan sonra Japonya’nın Yokohama limanına ulaştı.

İstanbul’dan sonra aradan 11 ay geçmiş, fırtınalı denizlerde gemi ağır hasara uğramıştı.

Japonya’da bir süre kaldılar.

Abdülhamit tarafından gönderilen madalya ve nişanlar Tokyo’daki sarayında düzenlenen törende İmparator’a gemi komutanı tarafından takdim edildi.

Ertuğrul Japonya’da iken orada kolera salgını çıktı ve 13 denizcimiz bu hastalıktan öldü. Mürettebat karantinaya alındı, üç ay orada beklediler.

Gemi 15 Eylül 1890 günü Yokohama limanından ayrıldı.

★★★

16 Eylül gecesi yine bir fırtınaya yakalandı, karanlıkta kayalıklara sürüklendi ve parçalanarak battı. Amiral Osman Paşa da ölenler arasındaydı.

İstanbul’dan yola çıkalı tam 14 ay geçmişti.

Japon hükümeti bu olaya çok yakın ilgi gösterdi. Cesetlerin çoğu kayıptı. Bulunan ve pek çoğu tanınamayan çürümüş cesetler kıyıda toprağa verildi.

Abdülhamit’in Japon İmparatoruna madalya ve nişan göndermesi uğruna kayıplar hariç 587 denizci askerimiz batan gemide can vermişti.

69 kişi mucize eseri kurtuldu.

★★★

Japon hükümeti, tedavileri yapılan yaralı denizcilerimizi iki savaş gemisiyle Türkiye’ye gönderdi. Japon gemileri ve denizcilerimiz 2 Ocak 1891 günü İstanbul’a vardılar.

Memleketten ayrılalı tam 1.5 yıl geçmiş, kolera yaşamışlar, aç ve parasız kalmışlar, fırtınalarla boğuşmuşlar, batmışlar ve yüzlerce arkadaşlarını yitirmişlerdi.

Cumhuriyet hükümeti 1936 yılında Atatürk’ün emriyle, olayın olduğu Kuşimato kayalıkları ve Ertuğrul’un battığı yerde görkemli bir anıt-müzenin temelini attı.

Japon hükümetinin işbirliği ile Ertuğrul Şehitleri Anıtı bitirildi. Şimdi bile her yıl orada yüzlerce şehidimizin mezarları başında anma törenleri düzenleniyor.

Ertuğrul faciası olayını Japonya biliyor ama biz ne yazık ki bilmiyoruz!

★★★

Şimdi adı sondaj gemimize verilen padişah Abdülhamit’in denizler ve denizcilikle ilişkisi işte böylesine utanç vericidir!

Donanmamızı Haliç’te çürüttü.

Kendisi 31 Mart irtica ayaklanması sonrasında tahttan indirilince devlet bir baktı ki, elde çalışır savaş gemisi yoktur.

Donanma Cemiyeti kuruldu, halktan toplanan yardım paralarıyla yurt dışına yeni gemiler sipariş edildi.

İkincisi ise Ertuğrul faciasıdır.

Japon imparatoruna verilecek madalya uğruna baştan sona büyük sorumsuzluk sergilemiş, 587 denizcimizin şehit olmasına neden olmuştur.

Böyle birinin adının yeni bir gemimize verilmesi gerçekten de tam isabet olmuştur.