Sevgili okurlarım geçtiğimiz pazar günü ülkenin pek çok yeri gibi Ankara yine yağmurlu idi...

Hele cumartesi günü öylesine bir kasırga yaşamıştık ki, böylesini şimdiye kadar hiç görmemiştik.

Gerçek bir afet...

Her yeri seller bastı, sulara kapılan üç kişi öldü.

Pazar günü hava yine yağmurlu, insanlar acaba ikinci bir kasırga yaşar mıyız diye endişe içerisinde...

Ve milyonlarca insanımız evlerinde bekliyor.

İşte böyle bir ortamda herkes evlerinde otururken, akşam saatlerinde televizyonlarda birdenbire bir yayın başlıyor.

Van’da imiş, Recep Tayyip konuşmaya başlıyor.

Çevresinde gençler...

Öteki kanallara bakıyoruz, hepsi yayına geçmiş bile!

★★★

Herhalde canlı yayın yapılıyor demeye kalmadan bir de bakıyoruz, yayın canlı falan değil... Bant yayını...

Nereden anlıyoruz bunu, kanal değiştirdikçe görüyoruz ki bazı kanallar önden gidiyor, bazıları ise arkadan devam ediyor.

Yav bu nasıl olur!..

Ama sonuç değişmiyor, Recep Tayyip evimizin yine tam da içinde nutuk atıyor.

Hemen yanı başında öğrencilerden oluşan bir koro ve kendisinin yanında sevip okşadığı, öptüğü küçük bir kız çocuğu.

Bunların gösterisi yapılıyor!

★★★

Canlı yayın olmadığı artık açıkça belli oldu. Peki bu işin sırrı nedir, bant yayını nasıl oluyor da bir sürü kanal sanki canlı imiş gibi aynı anda yayınlamaya başlıyor?

İşin sırrı dünkü Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında yer alan başlığı görünce çözülmüş oldu.

O başlık aynen şöyle:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün (yani cumartesi günü) Van’da katıldığı ‘Gençlik Buluşması’ etkinliği dün (yani pazar günü) TV’lerden yayınlandı.”

Demek ki bir gün önce yapılan propaganda çekimi bir gün sonra yayına veriliyor ve sanki canlı yayınmış gibi milyonlarca evde gösterime sokuluyor.

★★★

Bu durumun en basit Türkçe ile anlatımı şudur:

Propaganda çekimlerini cumartesi günü kayda aldılar, pazar günü servise verdiler.

O bir günlük gecikme niçin oldu?

Onu biz bilemeyiz.

Ancak bir gerçek çok kesin:

Birkaç muhalif kanal hariç Türkiye’de yayın yapan bütün televizyon kanallarına ‘en tepelerden’ bir talimat geldi:

“Bant işte bu... Sanki canlı yayınmış gibi tam şu saatte, saniyesi saniyesine  gösterime hep birlikte sokacaksınız. Aman dikkat edin aksama olmasın.”

Bu hadise bize yandaş medyanın nasıl bir emir komuta zinciri altında çalıştığını bir kez daha göstermiş oldu.

Yazık, çok yazık.

★★★

Sevgili okurlarım, Recep Tayyip Van’da nutuk atarken (bilerek veya bilmeyerek) bir gaf daha yaptı.

Ahaliye sordu:

“Bu üniversiteyi Van’a kim getirdi?”

Her şeyi bilen bir kimse olarak sorusunun yanıtını da yine kendisi verdi:

“Biz getirdik!”

Oysa ki yine şaşırmıştı...

Zira Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi 1982 yılında Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde kurulup eğitime açılmıştı.

O yıllarda piyasada ne kendisi vardı ne de AKP!

★★★

Dedim ya, beyefendi bunu hep yapıyor...

Kendisinin adı sanı olmayan yıllarda hizmete alınan tesislerle birlikte üniversiteleri, fabrikaları ve hatta 1955 yılında hizmete alınan Esenboğa havalimanını bile kendisinin yaptırdığını iddia ediyordu.

Bunu yanlışlıkla, dil sürçmesiyle yapıyorsa mesele yok!

Ama bilerek yapıyorsa çok ayıp...

Zira bazı gerçekler vardık ki anında ortaya çıkar.

Böyle bir durum ne iktidar partisinin yüce genel başkanına yakışır, ne de Cumhurbaşkanına!

★★★

Sevgili okurlarım, bu yazıyı asıl yazma nedenime gelince...

Milyonlarca vatandaşımız adına istirham ediyorum, lütfen evlerimize bu kadar sık uğramaktan biraz olsun vazgeçsin.

Hep aynı lafları duymaktan bıktık artık, biz de insanız yani.

“Bay Kemal sıkıysa çık karşıma!..”

“Memlekette enflasyon yok, hayat pahalılığı var!”

Ve yıllar sonrasına yönelik bir sürü pembe hayaller, pembe tablolar...

Ve önüne gelen herkese posta koymak.

Artık kanıksadık.

Onu karşımızda görünce ister istemez tıklayıp başka kanallara geçiyoruz.

Gerçekten bıktırdı.

Biraz insaf etsin, biraz düşünsün lütfen.