Sevgili okurlarım, kapımızda bekleyen ve adına korona denilen salgın hepimizi şu veya bu biçimde etkiledi.

Bazılarımız ucuz atlattı, bazılarımız öldü.

Ben de ucuz atlatanlardan biriyim...

Üstelik belli konularda sorumsuz vatandaşlık sergileyen kesimde yer almakta idim.

Milyonlarca insanımız gibi ben de maske takmaya bir türlü alışamadım!

Gerçi cebimde her zaman bir maske vardı ama buruşuk bir nesne!

Bazılarını en az bir hafta boyunca cebimde tutuyor, gerekli olduğunda, örneğin markete falan girerken kısa süreli takmak zorunda kalıyordum.

Aman yaa, bana mı bulaşacak bu meret!

★★★

İki hafta önce bir Cuma günü idi...

Tanıdığım bir doktora rastladım. Hal hatır sorduk, sonrasında doktor anlatmaya başladı.

“Aman kendinize çok dikkat edin, maske takın. Bir hafta öncesine kadar ben de korona idim. Karantinaya girdim. Halsizliğiniz ve yorgunluğunuz var mı?”

“Halsizlik var. Peki sizdeki belirtileri neydi?”

“Herkeste farklı sonuçlar oluşturuyor. Bende hem halsizlik ve yorgunluk vardı hem de çok baş ağrısı yaptı. Sürekli öksürük ve balgam...”

“Ne ilaç verdiler?”

“Sadece ağrı kesici aldım ve evde istirahat ettim. Şu anda iyiyim, herhangi bir sıkıntı kalmadı.”

★★★

Kimi görsem karşıma yakın zamanda korona olanlar çıkıyordu. Hepsinin yakınmaları farklıydı.

Bazıları büyük acılar çekmiş, şiddetli ağrılarla baş etmek zorunda kalmıştı. Çoğunun ateşi çıkmıştı.

Yukarıda sözünü ettiğim doktor benim son uyarıcım oldu!..

Kendi kendime “Git şurada hemen bir test yaptır” dedim.

Nasıl olsa temiz çıkacağımı biliyorum!

Testi yaptırdım, sonucu cumartesi günü verecekler...

Ve sonuç geldi.

Pozitif.

Ama benim görünürde bir şeyim yok ki!

Ateşim yok, bazıları gibi ağrım sızım yok, sadece halsizlik var, koku ve tat alma duyularımda epeyce bir azalma var.

Öğrendim ki bu durumda eve kapanmaktan başka çare yok.

★★★

Bu kez “belirtileri” evde izlemeye koyuldum.

Ağrıyan bir yerim yok.

Ateşim, nefes darlığı ve öksürüğüm de yok. Yani benim korona rahat geçiyordu.

Ama ev yaşamı, bir anlamda karantina hapsi başladı.

İşin kuralları belli...

Evde bile maskeniz takılı olacak, misafir kabul edilmeyecek, başkalarına bulaştırmayın diye evden dışarıya kesinlikle çıkılmayacak.

Yani bunun dışında yapacak bir şey yoktu. Daha ileri tetkikler için herhangi bir sağlık kuruluşuna gitmem söz konusu olmadı.

★★★

18 şubat Cuma günü bir test daha yaptırdım. Ertesi gün alınacak sonucu merakla, biraz da endişeyle bekliyordum.

Eğer yine pozitif çıkarsa iş uzayacak, belki daha başka tetkikler falan gerekecekti.

Neyse ki bu kez sonuç negatif geldi ve rahatladım.

İşi bilenler yine de uyardı... Birkaç gün daha sokağa çıkmayın, maskeniz olmadan hiç kimseyle yüz yüze yakınlaşmayın, zorunlu olmadıkça kapalı yerlerde bulunmayın.

Sert bir biçimde uyaranların en başında da bizim Hanım geliyordu.

Ben de onun uyarılarına harfi harfine, ister istemez uymak zorunda kalıyordum.

★★★

Bu arada beni teselli eden (!) bazı gelişmeler de olmadı değil...

Anladım ki adına korona denilen bu illet virüs aslında büyük insanlara (!) da bulaşıyor.

Baksanıza, koskoca dünya liderimiz Recep Bey, Eminanım, Milli Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı, Tarım Bakanı ve bendeniz vatandaş Emin vesaire, hepimiz üç aşağı beş yukarı aynı günlerde yakamızı koronaya kaptırdık!..

Hatta bizim bu listeye Kraliçe Elizabeth’i bile ekleyebilirsiniz!

Kaderin cilvesi yani...

Demek ki bu ölümcül virüsün bizler gibi çok önemli insanlarla bir alıp veremediği var!..

Belki de bizi kıskanıyor!

Sevgili okurlarım işin şakası bir yana, bu işi hiç değilse kendinizi, ailenizi ve çevrenizi korumak adına lütfen ciddiye alınız.

Bu memlekette bütün yalanlara ve palavralara karşın her gün 300’e yakın insanımızın koronadan can verdiğini asla unutmayınız.