Sevgili okurlarım, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş olanca hızıyla sürüp giderken birkaç telefon görüşmesi dışında biz hiçbir şey yapamıyoruz, ağırlık koymamız mümkün olmuyor.

Üstelik bu konuşmaları bile iç siyaset için propagandaya alet ediyoruz!..

Ve sadece beklemekle, bu iş bize daha fazla bulaşmasın diye dua etmekle yetinmek zorunda kalıyoruz...

Zira savaş devam ederse çok büyük zarar göreceğiz.

Sıcak çatışmalardan değil ekonomik açıdan.

Savaşan taraflardan biri olan Rusya dünyanın ikinci en büyük petrol üreticisi... Üstelik doğalgaz üreticisi.

Bizim bu açıdan halimiz malûm!

20 yıldan bu yana Türkiye’yi yönetmekte olanlar herhangi bir soruna çare bulmadılar. Bulmadıkları gibi, aramadılar da...

Öyle bir durumdayız ki onlar hapşırsa biz hastalanıyoruz.

★★★

Bu açıdan her şey otomatiğe bağlanmış durumda...

Yabancı piyasalarda fiyatlar artarsa bizde alınan tek önlem doğrudan zam yapmak. Türk Milleti gerek akaryakıt ve gerekse doğalgaz zamlarından bıktı artık.

Tabii buna elektrik zamlarını da eklemek gerekiyor zira elektrik zamlarının kökeni de petrol ve doğalgaza dayalı.

Burada bir konuyu da herkesin bilmesi gerekiyor.

Varsayalım bu üç kaleme ortalama yüzde 5 zam yapılması gerekirken bizi yöneten uyanıklar yüzde 20 yapıp halkı soyuyor...

Niçin?..

Çünkü devlet bütçesi de batık durumda.

Elde edilen gelirlerin çok önemli bir bölümü AKP iktidarının yandaşı olan müteahhit çetelerine, lüks ve israfa hortumlanıyor.

Öylesine bir mekanizma ki, kurumuş süngerin üzerine birkaç damla su damlatmak gibi! Hiçbir işe yaramıyor.

Bu soygun ve vurgun düzenine para dayandırmak mümkün olmayınca da gelsin zamlar!

★★★

Ve Ukrayna...

Dünyanın en büyük buğday üreticilerinden biri...

Bizi soracak olursanız Ukrayna buğdayının en büyük müşterilerinden biriyiz.

O ülkeden her yıl milyonlarca ton buğday ithal ediyoruz.

Şimdi savaş bittiği takdirde, bu yeni dünya düzeninde karşımızda zamlı fiyatlarıyla petrol, doğalgaz, elektrik ve buğday belirecek...

Diğer ürünlerden söz bile etmek istemiyorum.

★★★

Turizmde en büyük gelir kaynağımız Rusya ve Ukrayna...

Her yıl bu iki ülkeden gelen milyonlarca turisti konuk ediyoruz.

Şimdi özellikle Ukrayna’da durum epeyce kritik. Halkın gelir düzeyi iyice düştüğü gibi, raflar bile boşaldı.

Bankalar kapalı, ahali yiyecek bulamıyor.

O insanlar hangi parayla tatile gelecek?

★★★

Rusya’nın durumu da pek farklı değil... Ukrayna kadar olmasa bile onlar da benzer sıkıntıları yaşamaya başladı. Raflar Ukrayna ölçüsünde olmasa bile Rusya’da da boşaldı.  Bankalardan para çıkışı kısıtlandı.

★★★

Ama esas tehlike başka...

NATO ve AB tarafından alınacağı açıklanan ve küçük bir bölümü yürürlüğe sokulan ekonomik önlemler.

Anlaşıldığı kadarıyla Batı dünyası Rusya’ya karşı doğrudan savaşmayacak, Rusya’yı ekonomik önlemlerle çökertmeye çalışacak.

Peki bu süreçte biz ne yapacağız?

Hemen hiçbir katkımız ve rolümüz olmayacak...

Tavşana kaç, tazıya tut deyip ikili oynamayı ve sessiz kalmayı sürdüreceğiz!

“Aman Rusya’yı kızdırmayalım, aman Ukrayna’yı karşımıza almayalım, ikisi arasında mümkün olduğunca tarafsız kalmaya çalışalım ki parasal zarara uğramayalım! Ekonomiyle başımız zaten yeterince dertte, ikili oynayıp bu beladan uzak duralım.”

İşin henüz en başındayız. Türkiye’yi önümüzdeki haftalarda çok daha zor bir süreç, özellikle yeni zamlar bekliyor, hazırlıklı olalım.



Sevgili okurlarım, dünyanın yaşamakta olduğu Rusya-Ukrayna krizi bize bir şey daha öğretmiş oldu.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’nin güvenliği açısından ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu göstermiş oldu.

İsviçre’de küçük bir kent olan Montrö’de 1936 yılında imzalanan bu sözleşme Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milleti’ne miras bıraktığı en son armağanlardan biridir ama çoğumuz ne olduğunu bilmeyiz. O sayede Boğazlarımızda egemen olduk, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından yabancı gemilerin, özellikle de savaş gemilerinin geçişini denetim altına alabildik.

★★★

Dünyanın en önemli su yollarından biri olan Türk Boğazları tarih boyunca biz dahil pek çok devlet için mücadele alanı ve savaş sahası oldu.

Size önce kitabı tanıtayım;

Anadolu Üniversitesi hocalarından Doç. Dr. Murat Burgaç’ın yazdığı, 2021 yılında Sedat Simavi Ödülleri Yarışması’nda Sosyal Bilimler dalında birincilik ödülünü kazanan kitap:

“Montrö Meydan Muharebesi. Bir Diplomasi Savaşı.” (Kaynak Yayınları.)

Görüşmeler adeta bir meydan muharebesi gibi geçmişti. Bu görüşmelerin perde arkası, devlet arşivlerinde yer alan belgeler, tutanaklar...

Lozan sonrasında ikinci zaferimiz...

İnsan okuyunca o tartışmalardan yedi düvele karşı nasıl zaferle çıktığımızı hayret ederek anlıyor.  

Genç araştırmacı Murat Burgaç çok iyi bir eser yazmış, ellerine sağlık diyorum.