Sevgili okurlarım çevremize bakıyoruz, çoğu kimse bu bulaşıcı virüsü kapmış. Bunlar söylenti falan değil bilimsel gerçekler.

Bazıları ağır geçiriyor, büyük sıkıntılar çekiyor.

Bazılarında ise pozitif çıkan test sonrasında herhangi bir ağrı sızı, ateş vesaire olmuyor.

Ama herkeste en önemli belirti halsizlik ve yorgunluk.

Üstelik bu öyle meret bir şey ki, geçirip atlatan kısa süre sonra bir kez daha olabiliyor. Buna küçük çocuklar dahil.

Sağlık Bakanlığı şimdi kendince yeni bir çözüm getirdi...

Açık havada maske yok.

HES kodu uygulaması kaldırıldı, her yer serbest.

Salgının yaşandığı okullar ve sınıflar artık kapatılmayacak.

★★★

Her gün ortalama 250 insanımız bu virüs nedeniyle can veriyor. Sağlık Bakanlığı acaba bu rakamları görmüyor mu?

Görmesine elbette görüyor ama bunların amacı başka...

“Ey vatandaş, aldığımız başarılı önlemler sonucunda salgını yenmiş bulunmaktayız!”

Evet, bu salgın onları çok rahatsız ediyordu...

Zira çok önemli bir iç propaganda malzemesi ellerinden kayıp gitmiş oluyordu.

Şimdi bütün çabaları hasarı giderip bu durumu düzeltmek!

Açıklanan son önlemlerin amacı sadece bu.

★★★

Aşı olayına gelince...

Bu da çok önemli.

Bunlar ithal malı aşılara son üç yıl boyunca yüz milyonlarca dolar para ödemek zorunda kaldı.

Elde edilen sonuç ilginçti!

Çin aşısının işe fazla yaramadığı, Alman aşısının ise iyi olduğu açıklandı.

Ama ne olursa olsun bizim paracıklar ithal aşılara gitmeyi sürdürüyordu.

★★★

Her derde deva olmanın ustası olan (!) iktidarımız buna da çözüm buldu:

“Kendi aşımızı kendimiz üretelim ve böylece paradan tasarruf edelim!”

Müthiş bir buluştu, adeta dünyayı yerinden sarsacaktı!

Tezgahta kokoreç pişirir gibi hadiseyi bir yerlere sipariş ettiler ama ortalıkta işin ustası yoktu...

Ve hemen, en kısa zamanda açıkladılar...

“Yerli malı korona aşısını keşfettik ve üretmeye başladık!”

İş o boyuta vardı ki televizyonlarda yerli aşı reklamları bile yer bulmaya başladı.

Manzarayı düşünün...

Bir yanda ölümcül bir salgın, öbür yanda ise televizyonlarda yayınlanan paralı aşı reklamları!

Aşının  adını da kendileri için propaganda vesilesi olsun diye  Turkovak koydular.

Yani öz be öz Türk aşısı!

Yerli ve milli!..

★★★

Bana soracak olursanız, üç yıldan bu yana Türkiye’de yaşamakta olduğumuz ve bu yüzden on binlerce insanımızı yitirdiğimiz salgın olayında tanık olduğumuz en büyük skandal bu idi.

Aşıyı kim üretiyordu?

Nerede üretiliyordu?

Aşı kaç milyon doz üretildi, sonra devlete mi satıldı?

Aşıyı üretenlere nereden ne kadar para ödendi?

★★★

Evet, ne olduğu bilimsel açıdan bilinmeyen Turkovac kampanyası (iç siyasi propaganda amacıyla) dibine kadar kullanıldı...

O kadar ki, çağrılar yapıldı:

“Turkovac kullanmak isteyen genç gönüllüler aranıyor!”

Sonra sıra görüntülü şovlara geldi:

“Fahrettin Koca ve Devlet Bahçeli Turkovac aşısı oldu!”

★★★

Burada belli soruları milyonlarca Sözcü okuru önünde defalarca sordum:

“Lütfen açıklayınız, bu aşının bilimsel değeri var mıdır, varsa nedir? Dünyada hangi sağlık kuruluşu tarafından test edilip onaylanmıştır? Dünya çapında hangi saygın laboratuarlarda incelenmiş, hangi tıp dergilerinde yer alan bilimsel makalelerde irdelenmiştir?”

Araştırdım, konunun bizdeki uzman hocalarına ısrarla sordum.

Böyle bir durum ne yazık ki yoktu.

Gerek iktidardan ve gerekse Sağlık Bakanlığından bu sorulara bir tek yanıt bile gelmedi.

★★★

Şimdi her şey iyiye gitmiş olmalı ki, yasakları ve kısıtlamaları kaldırdılar.

Bundan sonra herkes kendi başının çaresine bakacak!

Ama benim en büyük beklentim, şu Turkovac aşısı konusunda ciddi bir açıklama yapsınlar da neyin ne olduğunu öğrenelim.

Aksi takdirde BirGün gazetesinin dünkü manşetiyle yetinmek zorunda kalacağız.

“Paranın ve cehaletin iktidarı bilimi yendi. Omicron kumarı.”

Evet, milyonlarca insanımızın canı üzerinden bile kumar oynamayı sürdürüyorlar.

Sırf propaganda olsun da millete yutturup oy kazansın.