Sevgili okurlarım, bu iktidar döneminde Türkiye’de tuhaf bir rejim değişikliği yaşandı...

Parlamenter sistem bırakıldı ve yerine, adına başkanlık sistemi denilen ucube bir sistem getirildi.

Yasama, yargı ve yürütme organları bir tek kişinin istem, insaf ve kararlarına terk edildi.

Bu tuhaf uygulamanın olumsuz sonuçlarını hep birlikte yaşamaktayız.

Meclis artık kraldan fazla kralcı olan MHP’nin desteği ile, o tek adamın elinde.

Yargı öyle...

Yürütme organı, yani hükümet derseniz o da öyle.

★★★

Türkiye uzun yıllardan bu yana sadece ve sadece Saray’dan yönetiliyor.

O sarayda (sayısını hiç kimse bilmiyor ama) binlerce kişi görevli.

Tek adam ne derse o oluyor.

TBMM geçmiş yıllarda ülkenin ön önemli ve yetkili kurumu idi...

Yasalar çıkarır, iktidarları denetlerdi.

Şimdi yasaların yerini sarayda tek kişi tarafından hazırlanıp imzalanan Cumhurbaşkanı kararnameleri aldı.

Yetkileri budanan, sünnet edilen TBMM, artık eski TBMM değil. İktidar partisinin adeta oyuncağına dönüştü.

★★★

Hükümet (yürütme organı) derseniz o daha da beter durumda.

Kamuoyunda ismi her gün geçen sayın ve muhterem Bakan Bey’lerin hiç biri halk tarafından
seçilmiş kimseler değil.

Başka bir deyişle içlerinde milletin vekili olan hiç kimse yok!

Hepsi partili cumhurbaşkanı Recep Tayyip tarafından o makamlara cımbızla seçilerek atanmış olan şahıslar.

Kendi partilerinin milletvekilleriyle bile maddi ya da manevi herhangi bir bağlantıları yok.

Aralarında gönül bağı çoktan bitti.

Bu iki kesim arasında zaman zaman gerekli olan arabuluculuk görevini de Recep Tayyip yerine getiriyor.

★★★

Tek adam talimatını veriyor, Bakan Bey’ler ve Meclis’teki iktidar çoğunluğu gereğini yapıyor...

Tek adam hepsini korkutmuş.

Bunun somut bir örneğine birkaç hafta önce Meclis’te tanık olmuştuk.

Recep Tayyip orada...Hemen yanında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca var.

Meclis muhabiri arkadaşlar Fahrettin Bey’e bakanlığı ile ilgili birkaç soru sordular.

Az ötede bulunan Recep Tayyip hemen ve hışımla yanlarına gelip Fahrettin Bey’e sert bir biçimde hitap etti. Konuşma şöyle:

-“Ne o, sen gazetecilerle benden habersiz mi konuşuyorsun, ne dedin onlara?”

-“Estağfurullah sayın Cumhurbaşkanım, ben sizden habersiz konuşur muyum, arkadaşlar bir şey sormuştu da...”

İktidarın koskoca bakanı orada herkesin içinde fırça yemişti!

★★★

“Talimat” olayının en hasına geçtiğimiz eylül ayında tanık olmuştuk...

Gözlerimiz ve kulaklarımız şahittir.

İstanbul’da Balıklı Rum Hastanesi’nde büyük bir yangın çıkıyor.

Binalar cayır cayır yanarken itfaiye çalışanları ve hastane personeli çoğu yaşlı ve engelli hastaları kurtarmak için yoğun çaba harcıyor.

Bu üzücü ve telaşlı görüntüler bütün televizyonların canlı yayınında...

Ve karşımızda (yine canlı yayında) Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın...

“Cumhurbaşkanımızın talimatıyla hastane yangınına müdahale edilmiştir.”

Az sonra ikinci açıklaması:

“Hastaların kurtarılması çalışmalarına Cumhurbaşkanımızın talimatı doğrultusunda devam edilmektedir.”

Bu nasıl iştir Yarabbim.

Demek ki beyefendi talimat vermiş olmasa hastaneyle birlikte yaşlı ve engelli hastaların da cayır cayır yanmasına göz yumulacakmış!..

Ve yine aynı günlerde yandaş medyada yer alan bir başka haber!

“Tarım Bakanı Vahit Kirişçi balıkçılara Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ucuz işletme kredisi verileceğini bildirdi.”

Olsa da olmasa da her şey tek adamın talimatıyla!

★★★

Sevgili okurlarım, bunları dünkü Düzce depremi sonrasında niçin yazdığıma gelince...

Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın dünkü mesajı nedeniyle yazıyorum.

Depremden hemen sonra bakınız aynen ne diyor!

“Sayın Cumhurbaşkanımız arayarak müdahale faaliyetlerimiz hakkında bilgi aldı, vatandaşlarımızın tüm ihtiyaçlarının giderilmesi doğrultusunda talimatlarını verdi.”

Kızılay ne yazık ki tıpkı Diyanet gibi, AKP iktidarının şubesi olarak iş yapmaktadır.

Demek ki deprem bile olsa, Recep Tayyip’ten talimat gelmeden iş yapılması biraz zordur!

Allah sonumuzu hayırlı etsin, bizleri bu siyaset oyunlarından kurtarsın.

Amin.