Sevgili okurlarım, üç günlük kısa bir şeker bayramı arasından sonra işte yine birlikteyiz. Şükür kavuşturana!

Şimdi Suriyeli sığınmacılar yeniden gündem oldu.

Sadece Suriyeler değil, bizim kapıları sonuna kadar açık bulan ötekiler de Türkiye’ye tam kadro daldılar.

Bu rezaletin tek sorumlusu günümüzün iktidarıdır.

Niyetleri ve amaçları belliydi.

“Gelsinler gelebildikleri kadar!.. Hepsini buyur ederiz, sonra hem AB ülkelerine, hem de başka ülkelere yalvarıp yakarır ve para isteriz. Paracıklar oluk gibi akmaya başlar, biz bu işten kazançlı çıkarız...”

Ama kafalarında başka bir hesap daha vardı.

“Bir süre bunları konuk eder, güzelce ağırlar, çeşitli olanaklar sağlarız. Bazılarını vatandaş yaparız. Vatandaş yaptıklarımızın oyları seçimlerde bize akar. Sayısını Allah bilir ama durduğumuz yerde oy devşirmiş oluruz!”

★★★

İşin sonrasını hepimiz biliyoruz...

Adına ister istila deyin ister başka bir şey, bunları büyük kafileler halinde buyur ettiler, sonra da “Parayı bastıran herkes vatandaşlık başvurusunda bulunsun” dediler...

İlk yıllarda böyle bir durum yoktu.

Bunu kim keşfetti ise vatandaşlık olayı sonra ortaya çıktı!

Ancak bu süreçte dengeler değişmeye başlamıştı.

Bütün illerimizde, ama özellikle de Suriye sınırına yakın bölgelerde yeni gelişmeler ortaya çıkmaya başladı.

Buralardaki nüfus çoğunluğu neredeyse Suriyelilere geçmek üzere idi.

Adana, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Şanlıurfa.

Buna, birkaç istisnası ile bütün illerimizi ekleyebilirsiniz.

Günümüzde bir milyon’u aşkın Suriye’liyi barındıran İstanbul gibi!

★★★

Bunlar maşallah doğurgan arkadaşlar!

Aynen Recep Tayyip’in istediği gibi!

Doğurdukça doğuruyorlar, bize de onları izlemek, beslemek, eğitmek görevleri düşüyor!

Sadece Suriyeliler değil, sonraki yıllarda bu istilaya başka ülkelerden gelen sığınmacı aktörler de eklendi...

Orta Asya Türkî Cumhuriyetleri, İran, Irak, Pakistan, Bangladeş, Afganistan vesaire...

★★★

Adına ne derseniz deyin, ister sığınmacı olsun ister istilacı, bunların sayısı kaç?

Bu basit sorunun yanıtını iktidar dahil hiç kimse, hiçbir makam bilmiyor.

Gerçekçi tahminlere göre bu rakam 6 ile 8 milyon arasında,

Söylemesi dile kolay, bunların göçü 2012 yılında başlamıştı. Hiç ara vermeden bugüne kadar sürüp gitti.

Gelenin gidenin, girenin çıkanın haddi hesabı yok.

Bu iktidar yapılan uyarıları da her konuda olduğu gibi kulak arkası ediyor, hiç umursamıyordu.

Jetonları şimdi düştü.

Pabucun pahalı olduğunu, işlerin iyice sarpa sarmak üzere olduğunu anlamak zorunda kaldılar.

Şimdi sözüm ona çözüm üretme çabalarına girdiler ama geçmiş olsun. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş durumda.

★★★

Peki ama 2012 yılında bu sığınmacı rezaleti nasıl patladı? Bu sorunun yanıtını da kısaca bile olsa bilmek zorundayız.

Suriye’de Esad rejimi hüküm sürüyordu.

Esad’la bizim Recep Tayyip’in arasından su sızmıyordu. Birlikte aile boyu tatiller yapıyor, güzel günler geçiriyorlardı.

Bizimki miting meydanlarında ona “Kardeşim Esad” diye övgüler düzüyor, başka bir şey demiyordu!

★★★

Günün birinde bizimkine ABD’den talimat geldi:

“Biz Esad’ı devirmeye karar verdik. Türkiye olarak siz de devreye girmek zorundasınız!”

Bu sırada adına Arap baharı denilen isyan ve kalkışmalar bazı Arap ülkeleri gibi Suriye rejimini de hedef alıyordu.

Esad güçlerinden kaçanlar Türkiye sınırına akın etmeye başladı.

Bunları büyük bir memnuniyetle buyur etmeye (!) başladık. Kurulan kamplarda tam pansiyon (!) ağırlamayı sürdürdük ama kafilelerin ardı arkası kesilmiyordu. Bunlar giderek Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı ve bugünkü durum ortaya çıktı.

İyi ama bizimkilerin boy hedefi olan Esad halen yerinde ve makamını koruyor.

Recep Tayyip ve ekibi bu konuda ağzını bile açamıyor.

★★★

Suriye sınırımız yolgeçen hanı olmuştu! Gelenler akın akın geliyordu. Çoğunun geliş nedeni Türkiye hayranlığı falan değil, kapağı bir AB ülkesine atıp geleceğini kurtarmaktı.

İşte bu süreçte yukarıda saydığım öteki ülkelerin vatandaşları da devreye girdi. Suriyeliler sonrasında onlar da akın akın gelmeye başladı.

Recep Tayyip iktidarı ise olanları izliyor, bir yanda AB’ye yalvarıp para isterken öbür yanda “Gelen gelsin, biz
büyük ülkeyiz. Hepsini besleyecek güce sahibiz” 
diyordu.

Şimdi karşılarında milyonlarca sığınmacıyı görünce afalladılar ama artık iş işten geçmiş durumda.

O kadar ki, bazı illerimizde nüfus çoğunluğunu yakalamak üzereler.

Bazıları büyük bir hızla ‘vatandaş’ yapıldı. Hemen hepsi seçimlerde oylarını “kendilerine kucak açan AKP’ye” verecek.   

Bu iktidarın başımıza sırf oy uğruna nasıl bir bela açtığının kısacık özeti işte böyle.

Ayıptır, yazıktır, günahtır deyin ama kime anlatacaksınız...

Karşınızda muhatap yok ki!