Sevgili okurlarım hepimiz gerçeği artık kabul edelim... Türkiye acayip bir istilaya maruz kaldı.

Afrika dahil pek çok İslam ülkesinden gelen sığınmacılar ülkemizi doldurdu.

En başta Suriyeliler...

Bu iktidar öylesine bir boşluk yarattı ki, milyonlarca istilacının sayısını bile bilmiyoruz. Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor.

Bu iş nereye varacak, sonu ne olacak, iktidar dahil kimse bilmiyor.

Bugün olmasa bile gelecekte hesabı, günümüzün sorumlularından mutlaka sorulmalıdır ve sorulacaktır.

★★★

Sığınmacılar çoluk çocuk tam kadro doluştular...

AKP iktidarı bunları bilerek ve isteyerek kabul etti çünkü kafalarında fikir oluşmuştu.

“Bunları T.C. vatandaşı yaparız, oylarını bize verirler!”

İstanbul ve Ankara dahil Türkiye’nin dört bir yanında bu sığınmacılar tarafından gettolar oluşturuldu.

Çoğu gariban ve kimsesizdi, sömürü çarkının kucağına düştüler. Kentlerde merdiven altı, kırsalda en pis işler bu zavallılara verildi.

Öteki kesimlerin işi ise tıkırında oldu. Mahallelerinde kurulan gettolarda iş yerleri açtılar. Tabelaları Arapça yazılardan oluşurken valilikler ve kaymakamlıklar bunları hoşgörü ile karşıladı... Çünkü iktidar bu gibi durumlara göz yumulmasından, görmezden gelinmesinden yana idi.

★★★

Polis kayıtlarına ve yargı kararlarına adam gibi bakılsa gerçekler ortaya çıkacak.

Bu sığınmacılar nice karanlık işlere bulaşıp suç işlediler.

Cinayetten tecavüze, sahte para basmaktan hırsızlığa, gasptan dolandırıcılığa on binlerce dosya...

Topluma uyum sağlamaları mümkün olmuyordu. Başkent Ankara dahil Türkiye’nin dört bir yanında toplu olaylar çıktı. Vatandaşlarla sığınmacılar kapıştı, cinayetler işlendi...

Ve insanlar haykırmaya, tepki koymaya başladı...

“Yeter artık bunları geldikleri yere gönderin.”

Başımızı kuma gömüp kendimizi aldatmayalım, sınıra yakın bazı illerimizde başta Suriyeliler olmak üzere bunlar nüfus çoğunluğunu ele geçirmek üzere.

★★★

Peki bu belayı biz başımıza niçin açtık? Bu sorunun yanıtını hiç aramıyoruz.

Adına AKP denilen bu iktidar günün birinde ABD’den gelen talimatla, protesto gösterileriyle boğuşan Suriye Devlet Başkanı Esad’ı devirmeye karar verdi. Rejimden kaçan bütün Suriye vatandaşlarına sınırlarımızı açtı ve hepsini buyur etti.

Çoğu kaçak yoldan akın akın geldiler. Sayıları milyonları buldu.

Onlar geledursun, her zaman olduğu gibi hayal aleminde ve masal dünyasında yaşamakta olan bizimkiler Türkiye’de nutuk atmayı sürdürüyordu.

“Esad’ı inşallah en kısa zamanda devireceğiz. Bu Cuma namazını Şam’da Emeviye camisinde kılacağız!”

★★★

Peki Esad ne yapmıştı?

Türkiye’ye terör mü ihraç etmişti? Herhangi bir düşmanlık mı sergilemişti?

Hayır...

Tam tersine o, ‘barış günlerinde’ Recep Tayyip’in de sık sık vurguladığı deyişle “kardeşim Esad” idi!

★★★

Her ülkeden doluşan milyonlarca sığınmacıya oluşan tepkiler giderek büyüdü ve bu durumlara geldi.

Ancak iktidar kesimi (medyasıyla birlikte) ortaya yeni bir teori attı:

“Onlara karşı çıkanlar ırkçılık yapmaktadır, Türkçülük yapmaktadır!”

Yarattıkları pisliği böylesine ilkel yöntemlerle savunmaya kalkışıyorlar.

Oysa bu işin ne ırkçılıkla ilgisi var, ne de Türkçülükle.

Eğer olsaydı bu konuyu en önce Devlet Bahçeli’nin dile getirmesi gerekirdi!

★★★

Bir ülke düşünün, özellikle fakir İslam ülkelerinden kaçıp gelen milyonlarca kişiyle doldurulmuş.

Afrika ülkeleri, Orta Asya Türkî devletleri, Irak, İran, Pakistan, Afganistan, Bangladeş, sayın sayabildiğiniz kadar.

Bu amansız göçün en az yüzde 95’i cahil, eğitimsiz ve üstelik aç insanlardan oluşuyor.

Aslında çoğu zavallı.

Bunlar gettolar oluşturdu, bir bölümü suça karıştı...

Ama en önemlisi bu süreçte Türkiye’nin sosyal ve ekonomik dengeleri allak bullak oldu.

Esad’ı devirmek uğruna bu rezil maceraya giriştik, Suriyelileri Türkiye’ye buyur ettik.

Ama gelin görün ki Esad halâ yerinde duruyor!

★★★

Bu aç ve zavallı kitleleri doyurmak, sıkıntılarını gidermek ve geleceğe AKP yatırımı yapmak uğruna yüz milyarlarca dolar harcadık...

Ve harcamaya devam ediyoruz.

AB ülkelerine yalvarıp yakardık...

“Biz bunlar için şu kadar milyar dolar harcadık, haydi siz de bizim kumbaraya bir şeyler atın...!

İktidar bu sorumsuzluğu sergilerken hep aynı şeyleri söylüyordu:

“Bunlara sahip çıkarken amacımız sadece insancıldır!”

Hayır efendim, bize bu konuyu da yutturmaya kalkışmayın.

Amacınız insancıl olmak değil, vatandaşlığa kabul ettiklerinizin oylarını cebe atmaktır.

Ama iş çığırından çıktı, sizi de aştı.

Yanlış hesap yaptınız.