Sevgili okurlarım, geçtiğimiz pazartesi gecesi TRT’de tadına doyum olmayan (!) bir canlı yayın vardı.

En önemli katılımcı her zaman olduğu gibi Tayyipgiller topluluğunun başı olan Recep Bey!

Çevresinde bazı ‘gazeteciler’ kümelenmiş.

Görevleri adam gibi sorular sormak. (Kitapta öyle yazıyor!)

Peki kimdi ekranda saatlerce yer verilen o arkadaşlar?

46 yıllık gazeteciyim, bu mesleğe neredeyse ömrümü vermişim. Biri dışında hiçbirini tanımıyorum.

Bazılarının ismini bile duymamışım.

Ama her birinin yandaş medya elemanı olduğu kesin.

Bazıları saatler öncesinde ellerine verilen soruları beyefendiye soracak, ‘şu konulara girmeyin’ diye talimat verilecek, beyefendi de kendine göre bir şeyler anlatacak!

Yasakların kapsamı geniş.

Olayları deşmek yok, ters soru sormak hiç yok.

★★★

Daha da Türkçesi, işin içinde bir miktar ‘danışıklı dövüş’ var...

Böyle durumlarda karşınızda oturan şahsa onu kızdıracak, tedirgin edecek, hoşuna gitmeyecek sorular soramazsınız.

Yasaktır!

Aksi takdirde beyefendi size karşı olan güven duygusunu yitirir.

Bir daha yanında olamaz, gezilerine çağrılmazsınız.

Ama bence en önemlisi onun yurt dışı gezilerine davet edilmez ve uçakta çektirilen fotoğraflarda yer alamazsınız.

Bazıları için çok önemlidir!

★★★

Sevgili okurlarım şimdi gelelim esas konumuza...

Recep bey önceki gece bütün Türkiye’yi kapsayan TRT yayınında muazzam bir gaf yaptı.

Bilerek veya bilmeyerek...

Kendisine bir soru soruldu. Özetle:

“Altılı masada yer alan muhalefet partileri ve onların liderleri var. Bir dönem sizinle yol yürüyen ve önemli makamlara gelmiş isimler var. Ayrı partiler kurdular. Şöyle geriye dönüp bakınca onlar için, ya da bu süreçle ilgili bir tanımınız ya da değerlendirmeniz oluyor mu?”

Burada iki genel başkanın kastedildiği açık.

Biri Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, öteki ise Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu.

Bu sorunun da danışıklı dövüş olup olmadığını bilmiyoruz.

Ancak Recep Bey’in verdiği yanıt gerçekten muhteşemdi!

Kendi ayağına kurşun sıktı.

★★★

Aynen şöyle dedi:

“Yani bu tür bir değerlendirmeye girmeyi zait addederim. (Gereksiz görürüm.) Çünkü onu onların düşünmesi lâzım. Onların nasıl bir ihanetin içinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lâzım. Onlar o makamlara kendileri layık oldukları için gelmediler. O makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse hepsini de onlara bir irade (Recep Bey’in kararı) o makamları verdi ama onlar bunun kadri kıymetini (değerini ve önemini) ne yazık ki bilemedi. Şu anda masanın etrafında dönüp dolaşıp bir şeyler yapmaya gayret ediyorlar. Dolayısıyla biz milletimizin ferasetine (anlayışına, sezişine) inanıyoruz. Benim milletim feraset sahibidir. Kimin ne olduğunu net görür.”

★★★

Partisinin başkanı Recep Bey yıllar önce Başbakanlık koltuğunda oturmakta idi...

Ali Babacan’ı Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı yaptı.

Bu görevde yıllarca kaldı.

Ahmet Davutoğlu’nu soracak olursanız onun yükselişi daha da hızlıydı. Dışişleri Bakanı, partinin genel başkanı ve sonrasında Başbakan oldu.

★★★

Her ikisini de en yüksek makamlara getiren kendisiydi...

Şimdi papaz oldular ya, onları ihanet etmekle suçluyor...

Açıkça “Her ikisi de o görevlere layık değildi” diyor.

Öküz öldü ortaklık bitti demeye getiriyor!

Sorumluluğu kendi üzerinden atmaya kalkışıyor.

Bu nasıl devlet adamlığıdır yaa!

★★★

Televizyondaki sözlerinden şu anlam çıkıyor:

“Ben layık olmadıkları halde onları o makamlara torpil yaparak, kıyak yaparak getirmiştim ama onlar beni terk edip ihanet sarmalına girdiler.”

Bırakın cumhurbaşkanı olmasını falan bir yana, dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir  devlet adamı bu sözleri söylemez.

Eğer söylerse toplum ayağa kalkar, tepkisini ortaya koyar.

Bizde ise tık yok.

★★★

Evet, bu sözleriyle kendi ayağına kurşun sıkmış oldu...

Kimleri nasıl yücelttiğini, hangi yüksek makamlara nasıl getirdiğini, devleti kimlere nasıl emanet ettiğini kendi ağzıyla itiraf etmiş oldu.

Yarın zorda kaldığında, hele de seçimleri kaybettiğinde bugünkü hükümet üyelerinden ve Saray erbabından bazılarını da benzer gerekçelerle suçlarsa sakın ola ki şaşırmayın.