Sevgili okurlarım bu iktidarın en büyük darbeyi nerede ve ne zaman yediğini merak edecek olursanız, en ön sıralardan birinde hiç kuşkusuz İstanbul Büyükşehir Belediyesi yer alacaktır.

2019 yerel seçimlerinde gerçi Ankara, Adana, Antalya gibi çok sayıda belediye iktidarın elinden uçup gitti ama bunlara en çok koyan İBB oldu.

İBB yaklaşık 15 milyon kişiden oluşan önemli bir kitleyi yönetiyordu.

Ama İBB’nin elinde müthiş rant kaynakları vardı.

Bu rantın kaymağı eşe dosta, yandaşlara peşkeş çekiliyordu.

Bu amaçla, akla gelen ve gelmeyen her türlü yöntem kullanılıyordu.

★★★

Daha önceden de yazmıştım...

“Bu afalar” İBB’yi 1994 yılında ele geçirmeyi başarmıştı.

İlk başkanın adı Recep Tayyip Erdoğan idi.

Sonra, 2019 yılına kadar bu korkunç olanağı ellerinde tuttular ve 25 yıl sonra CHP’nin kazanması sonrasında kafesteki kuş uçtu gitti!

İşin daha da ilginç yanı, seçimi mücadeleci, alttan almayan, İstanbul’u iyi tanıyan ve milyonlarca insanımızın haklarını korumayı bilen biri, Ekrem İmamoğlu kazandı,

★★★

İstanbul’da yaşamadığım için doğrusu bilemiyorum.

Yanlışları, eksikleri ve hataları acaba var mıdır?

O kazanınca İstanbul’da her şey dört dörtlük mü oldu?

Bence hayır...

Bunca engellemeye nedeniyle eksikleri ve hataları mutlaka vardır.

İstanbul gibi dünyanın en büyük köylerinden birinde her şeyin dört dörtlük olması zaten mümkün değildir.

Tam 25 yıl süren “O kafalar” döneminde öyle değildi.

Şimdi de değil.

★★★

Ama bu dönemin çok önemli bir özelliği var:

İmamoğlu, bildiğim kadarıyla hırsızlık yolsuzluk yapmadı ve yapmıyor. (Aynen Mansur Yavaş ve öteki CHP’li başkanlar gibi.)

Büyükşehir’in yönetmekte olduğu paraları eşe dosta ve partili yandaşlara peşkeş çekmiyor.

Zaten çekmesi de mümkün değil...

Çünkü attığı her adım ve her imza iktidar tarafından izleniyor.

Kıyameti koparırlar.

Bunun en somut örneğine kısa süre önce İstanbul’a kar yağdığı gece tanık olmuştuk.

İngiltere Büyükelçisi ile yediği iki saatlik bir yemeği nasıl abarttılar, ellerindeki medya gücünü kullanarak yalanlarıyla birlikte nasıl gündemde tuttular, inanılır gibi değil.

Bence telefonları da dinleniyordur ama onu bilecek durumda değilim.

★★★

Şimdi ortaya bir “Burs meselesi” çıktı.

İBB Teftiş Kurulu devreye girip AKP döneminde gerçekleşen bu hadiseye el atmış.

Elde edilen sonuç gerçekten korkunç...

İBB özellikle AKP’nin elinde olduğu dönemde bir sürü yandaşlara belediye parasından yurt dışı burslar ihsan etmiş.

Bunlar kendilerine yurt dışında burslar ayarlayıp gitmişler.

Yurt dışında herhangi bir kuruluş ya da üniversiteden burs ayarlamak artık kolaydır.

Tek koşulu istedikleri parayı bastırmak, gidecekleri yere ücretini ödemektir.

★★★

Bursu bulursunuz, onay belgesini İBB’ye getirir ve son aşamada ise parayı cebinize koyup yüksek öğrenim yapmaya gidersiniz!

Mekanizma böyle çalışır.

Sonrasında hiç kimse size “Arkadaş sen yurt dışında ne yaptın, mezuniyet belgen nerede” diye sormaz!

Ya da hiç kimse “Parayı aldın işin bitti. Gel bakalım şimdi ya bizde çalış, ya da belediyeye mecburi hizmet bedelini geri öde” demez...

Çünkü bunu söylemesi gerekenler sizin iktidardan torpilli biri olduğunuzun farkındadır. Üzerinize gelemezler.

★★★

Bu gibi burs almış olanlar arasında şu anda AKP milletvekili olanlar bile var...

Acaba bu şahıslardan kaçı belediyede çalışmış?

Kaçı burs parasını belediyeye geri ödemiş?

Bunlar kamu parasıyla yurt dışında kaç yıl yaşamış?

★★★

Şunu hepimiz biliyoruz...

1994 yılında İBB’yi ele geçiren bu kafa, orayı babasının çiftliği gibi yönetti.

Zannettiler ki o tatlı hayat hiç bitmeyecek, yolsuzluklar, vurgunlar daha nice yıllar sürüp gidecek ve hiç kimse onlardan hesap sormayacak!

Şimdiki huysuzlukları işte bu yüzden.

İlk seçimi İmamoğlu kazanınca şok oldular, bu nedenle itiraz edip Yüksek Seçim Kurulu’nu devreye soktular, tekrarlanan seçimi bu kez 800 bin farkla kaybedince bir kez daha hüsrana uğradılar.

Yaptıkları acayip işlerin hesabının sorulmasından korkuyorlar.

★★★

Bunlar İmamoğlu’dan tiksiniyor, nefret ediyor...

Ve İstanbul’un yararına olacak irili ufaklı hiçbir işi yapmasına izin verilmiyor. Üstelik attığı her adım ve her imza dikkatle izleniyor.

En büyük korkuları ise “Marifetlerinin” günün birinde ortaya tek tek saçılması.

Yandaş partililere yurt dışı burslar olayı bu sürecin sadece küçücük bir bölümü.

Bakalım daha neler göreceğiz!

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: Sevgili okurlarım, pazartesiler benim yazı günüm değil. Ancak önümüzdeki 7 Şubat Pazartesi benim için çok farklı bir gün. O gün gazetecilikte 45. yılımı tamamlamış olacağım. O nedenle, pazartesi günü burada yazım çıkacak ve sizlere (iki gün boyunca) gazetecilik yıllarıma ait olan kendi hesabımı vermeye çalışacağım. Pazartesi günü buluşmak umuduyla.