Sevgili okurlarım adına korona denilen ve bütün dünyanın başına bela olan salgın Türkiye’yi de kasıp kavurmaya devam ediyor.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde bu konuda bilimsel araştırmalar yapıldı.

Uzman kadrolar çalıştı, aşılardan ve ilaçlardan elde edilen sonuçlar bilimsel saygın tıp dergilerinde yayınlanıp insanlık âleminin ilgisine sunuldu.

Çeşitli ülkelerde çeşitli isimler verilerek üretilen ve test edilip onaylanan aşılar bu ciddi araştırmalar sonrasında piyasaya verildi.

Bugüne kadar milyonlarca kişi aşılandı.

★★★

Bu arada bizi yöneten uyanıkların da mutlaka bir şey yapması, belli konularda söz sahibi olması gerekiyordu!

Uzun süre düşündüler...

“İthal malı aşılar için büyük paralar harcıyoruz. Bu aşıların formülü üç aşağı beş yukarı benziyor. O halde biz de oturup kendi aşımızı üretmiş gibi yapalım!”

Ve işin püf noktasını buldular.

Yerli aşı ürettiler, adını da Turkovac koydular.

Aslında bütün amaçları bu aşıyı Azerbaycan, Afganistan, Orta Asya Cumhuriyetleri, Afrika ülkeleri gibi yerlere satmaktı.

Bu yolla siyasi propaganda yapacaklardı.

İnsanların canı üzerinden kumar oynayacaklardı.

Üstelik bütün dünya bize hayran kalacak, kutlama yarışına girecekti.

★★★

Ancak ortada bazı sıkıntılar vardı.

Milyonlarca doz üretilmesi gereken, fakat bilimsel onayı alınmamış bu aşıyı biz nerede, hangi tesislerde üretecektik!

Cumhuriyet’in neredeyse kurulduğu tarihten bu yana bizim pırıl pırıl bir tesisimiz vardı.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü.

Memleketin gerek duyduğu bütün aşılar ve serumlar orada üretilirdi.

Çocukluğumuzdan anımsarım, çiçek, tetanoz ve verem aşılarımızı orada vurdururduk...

AKP iktidar olunca o kurumu her nedense kapattı!

Üstelik yerine yenisi açılmadı.

Bugün, ne yazık ki pek çok aşı ve serumu kucak dolusu paralar ödeyip yurt dışından satın almak zorundayız.

Refik Saydam niçin ve hangi gerekçeyle kapatıldı, böylesine bir ihanet niçin sergilendi, bilen yok.

Öteki çoğu ihanetleri gibi bu da arada kaynadı, unutuldu gitti.

★★★

Şimdi yine dönelim konumuza, adına Turkovac denilen korona aşısına...

Burada bu konuda çeşitli yazılar yazdım, bazı soruları başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere çeşitli kurumlara sordum.

Biri bile yanıt veremedi!

Bu yerli malı aşı nerede ve kimler tarafından üretiliyor?

Üretici firmanın adı nedir, sahibi kimdir?

Ama en önemlisi, adına Turkovac denilen bu aşı dünyada bu işin uzmanı olan hangi bilim kuruluşları tarafından test edilip onaylanmıştır?

★★★

Merakla beklenen haber medyaya dün düştü...

Ve merkezi Amsterdam’da olan, aşıları inceleyip denetlemekle görevli AB kuruluşu Avrupa İlaç Ajansı (EMA) dün açıklama yaptı:

“Turkovac geçersizdir. Aşı hakkında bilimsel bir yayın, onaylayan bir rapor yoktur. Böyle bir inceleme bugün başlasa bile sonuç 2023 yılından önce alınamaz.”

Eee, ne olacak şimdi!

Bir şey olacağını hiç beklemeyin.

Adına Turkovac dedikleri bu yerli malı yurdun malı (!) aşıyı propaganda amacıyla kullanmaya ve Türk Milletini bu yolla avutmaya aynen devam edecekler.

★★★

Sevgili okurlarım, bütün amaçları korona aşısında bile ön almaktı.

Niyetleri her konuda olduğu gibi siyasi propaganda çarkını enine boyuna döndürüp milletin kafasını karıştırmak ve dış dünyanın dikkatini çekmekti.

Milletimizi bilmem ama dış dünya bu oyunu yemedi.

EMA’nın dünkü açıklaması bunun kanıtıdır.

★★★

Her şeyi bırakın bir yana, uzman hekimlerden oluşan ve bu iktidar tarafından kurulan Bilim Kurulu bile bu konuda herhangi bir bilimsel açıklama yapmış değil.

Türk Tabipler Birliği gerçekleri açıklıyor, dinleyen yok.

Bağımsız uzman hekimler konuşuyor, takan yok.

Salgın rakamlarındaki anormal yükselişler zaten onları doğruluyor.

★★★

Her şey propagandaya endeksli!

Devlet Bahçeli gibi bir siyasetçiyi bile bu oyuna alet ettiler, Turkovac aşısı olduğunu bildirdiler.

Bu salgında yüz binlerce insanımızın canı ve sağlığı söz konusu.

Acaba sorulan şu basit sorulara bir gün yanıt vermeleri mümkün olur mu?

Olmaz, hiçbir zaman da olmayacak...

Çünkü insanların sağlığı üzerinden aşı yutturmacası yapmak çok daha cazip!

Demek ki aşı keşfetmek kolay ama millete bilgi vermek çok zor!

Demek ki o yüzden suskun kalıyorlar!

İnsan hayatı bu kadar mı değersiz?