Sevgili okurlarım, İstanbul, Trakya ve Anadolu’ya biraz fazlaca kar yağdı ve kıyamet ondan sonra koptu.

İstanbul’da iktidarın sorumluluğunda çalışan otoyollar tıkandı, araçlar yollarda kaldı, on binlerce insanımız perişan oldu.

Fakat gelin görün ki saray medyası bu rezaleti bile çarpıtmaya kalkıştı.

İmamoğlu ile Ankara’daki İngiltere Büyükelçisi’nin haftalar öncesinden kararlaştırılmış bir yemek randevusu varmış. Kar yağarken eşleriyle birlikte bir balık restorana gidip iki saat kalmışlar...

“Vay efendim sen bunu nasıl yaparsın!” feryatları ortalığı inletti.

Tam 25 yıl boyunca 1994’ten İstanbul’u kaybettikleri 2019 yılına kadar İstanbul’un sonsuz rantını yemişler, yandaşlara hiç utanmadan peşkeş çekmişlerdi.

Şimdi eskilerin yiyip içmesi bir anda unutuldu, anormal kar yağışının sorumlusu olarak İmamoğlu ve balık ilan edildi!

Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu

★★★

Şimdi ortada çok önemli bir konu var...Gerek iktidar ve gerekse yandaş medya o konuya hiç değinemiyor.

Üstelik o konunun altında çok büyük vurgunlar yatıyor.

İstanbul’un dünya çapında modern, dört dörtlük bir Atatürk Havalimanı vardı.

Bizim iktidarın bu isme karşı alerjisi vardı...

Çünkü sadece kendisinden değil, onun isminden bile nefret ederler...

Ve bir gün karar verdiler.

“Bu havalimanını iptal edip kapatalım, yerine yenisini yapalım.”

★★★

Yenisi yapılırken her zaman olduğu gibi milyarlarca dolarlık vurgunlar yamyam ve yandaş büyük müteahhit firmalara peşkeş çekildi ve yıllar süren yapım, bütün sakıncaları örtbas edilerek  tamamlandı.

Yeni tesisin adını da İstanbul Havalimanı koydular.

Oysa ne güzel Abdülhamit Han olabilirdi, Sultan Vahdettin olabilirdi!

Demek ki o kadarına güçleri yetmemişti.

★★★

Günün birinde Atatürk’ten taşınma başladı. Bu iş için binlerce tır kullanıldı...

Ve o güzelim Atatürk Havalimanı kapatıldı.

Korkunç bir olaydı.

Oysa çevresine Marmaray yapılmış, çok sayıda otel inşa edilmiş, yolları ve toplu taşıma sistemi büyük ölçüde tamamlanmıştı.

Yeni hava limanının ise toplu taşıması, metrosu yok. Kent merkezleriyle tek bağlantısı karayolu.

Trafik keşmekeşi bir acayip.

★★★

Peki sonrasında ne oldu?

İki pist iptal edildi, Atatürk havalimanı resmen kapatıldı ve uçuşlar İstanbul havalimanına yönlendirildi.

Son aşama daha da yüz kızartıcı...

İptal edilen pistlerden birinin ortasına gecekondu hastane kuruldu!

Adına sahra hastanesi dediler.

Binası falan olduğunu zannetmeyin, sadece bir baraka-kulübe hastane.

★★★

Başta İBB olmak üzere bu rezaleti eleştirenlere, uzmanlar gelip bu konuyu tartışsın diyenlere şöyle yanıt verdiler:

“Siz karışmayın, bu işleri biz biliriz.”

Şimdi bu hastane açık mı kapalı mı?

Eğer açıksa kaç sağlık personeli var, çalışıyorsa kimlere hizmet veriyor?

Bu soruların yanıtı yok!

Pırıl pırıl, dört dörtlük işleyen bir havalimanı düşünün ki iki pistinden biri iptal ediliyor, üzerine gecekondu hastane yapılıyor!

Dünyanın hiçbir yerinde olacak şey değildir.

★★★

Kapattıkları Atatürk havalimanı için milyarlarca dolar harcamışlardı. Yandaş müteahhitlerin cebi doldu.

İstanbul havalimanı için de milyarlar harcadılar, paralar aynı müteahhitlere hortumlandı.

Yenisi açılırken görkemli törenler düzenlenmiş nutuklar atılmıştı:

“Burası bizim zafer anıtımızdır. Bütün dünyada ilk ve tektir, herkese örnek olacaktır. Dünya havacılık tarihine işte bu eserimizle damga vuruyoruz.”

Oysa yoğun bir kar yağınca kargo terminalinin çatısı çöktü!

Hiçbir örgütlenme, hiçbir hazırlık yoktu. Toplu taşım olmayınca karayolları tıkanmış, çevreyle ulaşım kesilmişti. Tam 18 bin kişi havalimanında aç susuz mahsur kaldı.

Hastalar, engelliler, çocuklar, herkes başının çaresine bakmaya çalışıyordu. Durumu protesto eden yolcuların üzerine Çevik Kuvvet polisleri gönderildi.

İşin kötüsü pistler de kapanmıştı, uçuşlar yapılamıyordu.

★★★

Tam da bu ortamda dünya liderimiz talimat verdi:

“İçişleri ve Ulaştırma bakanları uçakla hemen İstanbul’a gidip duruma el koysunlar”

Gittiler ama uçak nereye inecekti! İstanbul havalimanı pistleri iptal edilmişti. Bu durumda, kullanılmayan Atatürk havalimanına yönelip oraya inmek zorunda kaldılar.

O beğenmedikleri, kapattıkları, iki pistinden birinin üzerine gecekondu hastane kurdukları ve milyarlarca doları gömdükleri Atatürk havalimanına inmek zorunda kaldılar.

★★★

Kar yağdı böyle oldu!..

Ama kusurları örtülsün ve unutulsun diye kendilerince çare bulmakta gecikmediler.

O yoğun karla mücadele ortamı içerisinde İmamoğlu’nun İngiltere büyükelçisiyle yediği yemeği dillerine doladılar.

Hadisenin neresinden bakılsa rezil olmuşlardı...

Çünkü kendilerini savunacak başka bir şeyleri, söyleyecek bir sözleri yoktu.

Atatürk ve İstanbul havalimanlarına gömdükleri milyarlarca doları soracak olursanız o hesabı ileride mutlaka verecekler.