Sevgili okurlarım, Türkiye bu terör belasında en çok zorlanan ülkeler arasında ilk sıraları alıyor.

Geçmiş yıllarda Hürriyet’te idim...

Birileri gazeteye bir video getirdi, hep birlikte izledik.

Dağ başındaki bir karakolumuz PKK tarafından baskına uğruyor, paniğe kapılan askerlerimizin feryatları duyuluyordu.

Karşı taraftaki baskıncılar ise çok mutlu idi!

Vurdukça attıkları kahkahalar birbirini izliyordu.

İzleyince gözyaşı dökmemek mümkün değildi.

Sonra öğrendik ki baskında 10’dan fazla askerimiz şehit olmuş.

Yıllar içerisinde böyle nice olaylara tanık olduk.

Köyler bile basıldı, öğretmenler ve kundakta bebeler gaddarca öldürüldü.

Ankara ve İstanbul’da, hele de Güneydoğu’da bombalar patlıyor, PKK’nın tuzakları bitmek bilmiyordu.

★★★

AKP iktidarında devlet çaresiz kalmıştı...

Önce terör örgütleriyle uzlaşmayı denediler. Örgütlere her türlü ödün veriliyor, adeta ‘dostluk ve kardeşlik’ mesajları iletiliyordu.

Böyle bir sürü olay sıralamak mümkün ama biri var ki, unutulacak gibi değildir.

Yapılan pazarlıklar sonrasında onlarca PKK’lı terörist Habur sınır kapımızdan Türkiye’ye buyur edildi.

Bunlar için özel otobüsler kiralandı.

Türkiye’ye ‘üniformalarıyla!’ girmeleri kabul edildi.

Ancak sayın iktidarımızın küçük bir ricası vardı!

Bu gelen kafiledeki şahıslar adam öldürme ve bombalama dahil çeşitli suçlara karışmıştı. Bunları böyle buyur etmek mümkün değildi.

Ya ne yapılacaktı?

★★★

İktidar partisi üzerine sorumluluk almaktan korkuyordu. Formül arandı ve en kısa zamanda bulundu!

Bunlar önce bir mahkemeye çıkarılıp sözüm ona sorgulanacak, suçsuz bulundukları takdirde içeri girmelerine izin verilecekti...

Yıl 2010...

Ve böylece Türkiye’de, Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı.

Sınır kapısına yakın bir yerde ‘mahkeme’ kuruldu.

Çadır mahkemesi!

Seyyar mahkeme!

Hazırlıklar ona göre yapılmıştı. Her şey otomatik olarak yürüyordu.

Kafilelerde yer alan teröristler mahkemeye çıkarıldı. Zaten tutuklu falan değillerdi ama kısa bir ifade verdikten sonra hepsi suçsuz bulunarak (!) serbest bırakıldı. Otobüslerine binerek Diyarbakır’a doğru yola çıktılar.

★★★

Sonra ise devir değişti...

İktidar bu terör örgütlerine sıcak bakmanın çözüm olmadığını gördü ve askeri operasyonları başlattı.

Şimdi medyada her gün tanık olduğumuz duyurular ve haberler işte bu süreçle bağlantılı.

“Yapılan operasyonda şu kadar terörist etkisiz duruma getirilmiştir.”

Sayısı her gün değişen birileri etkisiz duruma getiriliyor ama madalyonun öbür yüzü unutuluyor...

Her gün nice şehitler veriyoruz.

Memleketin dört bir yanında her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor.

★★★

Operasyonlar Türkiye, Kuzey Irak ve Suriye topraklarında sürüp gidiyor da esas vurucu darbeleri indirmek mümkün olmuyor.

Teröristler sürekli olarak etkisiz duruma getiriliyor ama her nedense bunların kelle sayısı bir türlü tükenmiyor!

Dolayısıyla kafalarda çok önemli bir soru oluşuyor:

Kaç kişi bu teröristler?

★★★

Üstelik gelin görün ki bizim iktidar bu işi bile siyasi propagandasına alet etmekten kaçınmıyor.

Ağızlarında sürekli bir söylem var:

“Şunu iyi bilsinler ki bir gece ansızın gelebiliriz!”

Bir gece ansızın ne yapacaksınız, nereye gireceksiniz?

Unutmayalım...

Biz bu nutukları atarken karşımızdaki devletlerin ve terör örgütlerinin elleri armut devşirmiyor.

Hepsi herhalde kendi önlemlerini alıyor.

Böyle şarkı sözleriyle günler ve aylar öncesinde operasyon düzenlenir mi?

★★★

Asker değiliz, kurmay hiç değiliz ama bu gibi lafların propaganda yapmaktan öte fazla bir ağırlığı kalmadığını artık hepimiz görüyoruz.

Siyasi kararını alıp dalarsın hedeflere, gereğini yapar, terör yuvalarını dağıtır ve işi bitirirsin.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti acaba bunu yapmaktan aciz mi? Bizim için önemli olan her gün kaç teröristin (abartılı rakamlarla bile olsa) etkisiz duruma getirildiği değil, neredeyse her gün verdiğimiz ana baba kuzusu şehitlerimizdir.