Sevgili okurlarım, adına “Körfez ülkeleri” denilen coğrafya son derece ilginç bir bölgedir...

Bunların çeşitli isimleri vardır ama özleri aynıdır.

Tamamına yakını hırsızlardan, vurgunculardan oluşur.

Ortak noktaları budur.

Şeriat kuralları Suudi Arabistan gibi bazılarında geçerlidir, bazılarında ise değildir.

Bir ortak özellikleri daha var!

Hepsi ayrı ayrı, görgüsüz petrol zenginidir.

Eğer petrolleri olmasaydı şimdi hepsi petrolsüz Etiyopya, Sudan, Somali, Yemen gibi ilkel İslam ülkelerine benzeyecek ve her biri ayrı ayrı açlıktan sürünüyor olacaktı.

★★★

Bu körfez ülkeleri bir zamanlar Osmanlı toprağı idi. Adına petrol denilen nesnenin önemi yavaş yavaş ortaya çıkıyordu ama bizim Osmanlı bu hazinenin farkında bile değildi.

Örneğin İngiltere, Katar’ı ve petrol yataklarını ele geçirmek için oralara savaş gemileri göndermeye başlamıştı.

Osmanlı ile pazarlıklar sürerken zamanın sadrazamı (başbakanı) Mahmut Şevket Paşa yazdığı günlük anı defterinde şöyle diyordu:

“Katar için İngiltere ile kapışmaya değmezdi. Sonunda Katar hiçbir değeri olmayan bir çöl parçası. Verdim gitti!”

(Mahmut Şevket Paşa 1913 yılında bir suikast sonucunda öldürüldü.)

★★★

Neyse işte, adına Katar denilen bu toprak parçası da, ötekiler gibi zamanla elimizden uçtu gitti. Diğer körfez ülkeleri gibi İngiltere tarafından ele geçirildi ve Allah’ın verdiği petrol nimeti bize değil onlara nasip oldu!

Şimdi öteki körfez ülkeleri gibi petrolvurgun ve din ticareti sayesinde ayakta duruyor, petrol fiyatlarıyla oynayıp bu yolla dünyayı yönetiyorlar.

Adam oldular!

Üstelik bizim AKP iktidarını da kucaklarına oturtmayı başardılar.

★★★

Bizim medyaya birkaç gün önce hem de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ nun ağzından küçücük bir haber düştü...Ve üzerine hiç kimse gitmeyince gargaraya geldi, arada kaynadı.

“Katar’a önümüzdeki aylarda 3.250 Türk polisi göndereceğiz.”

Böyle bir durumu Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman duymamış, tanık olmamıştık.

Peki neymiş bu hikaye?

Bu yıl kasım ve aralık aylarında FIFA Dünya Kupası Katar’da düzenlenecek.

Ancak Katar gibi bir aşiret ve kabile devletinin bu organizasyonu düzenleyecek gücü kuvveti yokmuş! Bütün dünyadan on binlerce seyircinin geleceği bu organizasyonda güvenliğin sağlanmasını, yakın ilişkileri olan ve gerektiğinde kesinin ağzını sık sık açtıkları Türkiye’den istemişler.

Bunun üzerine görüşmeler yapılmış, bizimkiler Katarlı polislere iş öğretmeye başlamış...

Ve anlaşma sağlanmış...

Soylu’nun açıklamasına göre Katar’a görevli gidecek güvenlik güçlerimizin sayısı şöyle:

- 3 bin çevik kuvvet ve takviye hazır kuvvet polisi.

- 100 özel harekat personeli.

- 50 bomba arama köpeği ve idarecisi.

- 30 çevik kuvvet köpeği ve idarecisi.

- 50 bomba uzmanı.

Diğer koordinatör personelle birlikte sayı 3.250 polis olacakmış.

Kasım ve aralık aylarında Katar’da 45 gün süreyle geçici görev yapacaklarmış.

Yine Soylu’nun açıklamasına göre 677 Katarlı güvenlik personeline 38 farklı alanda Türkiye’de eğitim verilmiş.

Soylu şöyle demiş:

“Sanki Katar’da düğünümüz var gibi heyecanlıyız. Bu görevi başarıyla bitirme arzusundayız. Katar’ın bize emanet ettiği güvenlik konusunda sayıyı biraz daha artırmak mümkün. Görüşmeler devam ediyor.”     

★★★

Sevgili okurlarım, bunca personelle birlikte köpekleri de kısa süre içerisinde Katar’a uçakla taşımak, yatırıp doyurmak ve görev bitince geri getirmek kolay iş değildir.

Umarım polisimizin harcırahları dahil bütün harcamaları adına Katar denilen hırsızlar ülkesi yapacaktır!..

Zira aksi takdirde bu işin bize yansıyacak olan faturası epeyce kabarık olur ve günü geldiğinde hesabı mutlaka sorulur.

Kusura bakmasınlar ama Türkiye’de birilerinin kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez anlayışına kapılıp böylesine bir iş için 10 dolar bile olsa cepten harcama yapması ortalığı karıştırır.

Ondan sonra herkes “Bunlar artık Katar’ın jandarmalığına da mı soyundu” diye sormaya başlar!

★★★

Ne biçim “Devlet” bu!..

Kendi iç güvenliğini sağlamaktan bile aciz...

Ve başka ülkelerden polis ithal ediyor!

Sıra bir süre sonra, bol harcırahla Katar’a gidecek polislerimizin seçimine gelecektir.

Hiç kuşkunuz olmasın, torpil baskıları başlayacak, bir sürü siyasetçi bu konuda İçişleri Bakanı’nın kapısında kuyruğa girecektir.