Sevgili okurlarım, hani camilerde ve mezarlık kapılarında sık sık okuduğumuz bir ayet vardır: “Her canlı ölümü tadacaktır.”

Bu bana, günümüz için şunu hatırlattı:

“Türkiye’de yaşayan ve eleştiren her muhalif, günün birinde cumhurbaşkanına hakaret davasıyla yüz yüze gelip yargılanacaktır!”

Onun cumhurbaşkanlığı döneminde savcılar ya da beyefendinin avukatları tarafından açılmış olan ‘bin’den fazla ceza davası...

Gözaltına alınan, tutuklanan, yargılanıp beraat eden, veya şu anda cezaevlerinde yatmakta olan niceleri... Onların sayısı bilinmiyor.

Son örneği gazeteci arkadaşımız Sedef Kabaş.

★★★

Karşıda bir cumhurbaşkanı var...

Önüne gelene hakaret eden, siyasi parti genel başkanlarına “Daha bunlar iyi günleriniz” diye tehditler savuran, “Şimdi anırın bakalım” diyebilen, “Dilinizi koparırız  diye hitap edebilen bir cumhurbaşkanı!

Aynı zamanda bir partinin genel başkanı.

Ama siz bir şeyler söylediğiniz zaman hakkınızda derhal dava açılıyor.

Beni de tam 17 kez şikayet etmiş, hakkımda davalar açtırmıştı.

İşi gücü bırakıp zamanımı adliye koridorlarında, savcı odalarında ve mahkeme salonlarında geçiriyordum!

Oysa şikayetçi olduğu yazılarımın hiçbirinde kendisine hakaret yoktu.

Amacı belliydi... Bu yolla korku salıp herkese gözdağı vermek!

★★★

Burada size aynen ilettiğim belgede davacı kendisi, dava edilen benim...

Vazgeçme belgesi aynen böyle...

Ve gün geldi, davalar acayip bir biçimde birikmeye başladı. Hukukçu kurmayları ve avukatları günün birinde bu konuyu enine boyuna tartıştılar ve başka çare olmadığını görüp o güne kadar açtıkları veya açtırdıkları bütün davaları geri çekmeye karar verdiler.

Böylece benim davalar da düşmüş oldu.

Fakat gelin görün ki sonrasını getiremediler.

Şu anda davalar yine birikmiş durumda. Bu gidişle biteceği de yok.

★★★

Bir ara işin cılkı iyice çıkmıştı. Birbiriyle kavga edenler bile savcılıklara şikayet ediyordu:

“Konuşurken sayın cumhurbaşkanımıza hakaret etti, ben de vurdum!”

İzmir’in bir ilçesinde karı koca kavgası yaşanmıştı. Kadın, kocasından şikayetçi olup yargıya başvurdu:

“Kendisi televizyonda ne zaman görünse, eşim sayın cumhurbaşkanına bağırarak en ağır biçimde küfrediyor. Gerekli işlemlerin yapılması!..”

★★★

Hep merak ettim... Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanan herhangi bir kimse savcılıkta ya da mahkemede şöyle bir savunma yapsa acaba sonuç değişir miydi...

“Efendim ben o sözlerimle cumhurbaşkanını değil parti başkanı Erdoğan’ı kast etmiştim!”

★★★

Evet... Gün geldi, bütün davalarını birkaç yıl önce geri çekti.

Ama taksimetre artık çalışmaya başlamıştı, durdurmak mümkün değildi.

Dedim ya, şu anda ‘bin’i aşkın dava sürüp gidiyor.

Açık söylemek gerekirse yargı da bu konuda zor durumda.

Mahkemelere cumhurbaşkanına hakaret davaları yağıyor. Yargıçların “Bu sözlerde, bu yazılarda hakaret yoktur, sanığın beraatine karar verilmiştir” diyebilmesi kendileri açısından biraz zor bir iştir.

Nice cumhurbaşkanları geldi geçti ama Türk Milleti böylesine bir hakaret furyasına daha önce hiçbir zaman tanık olmamıştı.

Bu olaya bir çözüm bulunmalı!..



★★★

ANKARA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO: 2016 /172

ŞİKAYETİNDEN VAZGEÇEN

MÜDAHİL: Recep Tayyip ERDOĞAN

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi -Beştepe / Ankara

VEKİLİ: Av. Dr. Hüseyin AYDİN

KONU: Şikayetten vazgeçilmesi talebidir.

 AÇIKLAMALAR: 1- Sayın Cumhurbaşkanımızın, 29 Temmuz 2016 tarihinde ;

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kültür ve Kongre Merkezinin açılışında yaptığı açıklamada “... Şu ana kadar şahsıma her türlü saygısızlığı, hakareti yapanları bir kereye mahsus olarak affediyorum ve davalarımı çekiyorum. Zira asıl bu imkanı doğru değerlendirmezsek millet bizim yakamıza yapışma hakkına sahip olur diye düşünüyorum. Onun için siyasetçiler başta olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin ülkemizin önündeki bu gerçeğe, bu hassas duruma uygun şekilde davranacaklarına inanıyorum” şeklinde açıklamada bulunmuştur.

2- Demokrasimizin gelişmesi ve bu çerçevede düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması yönünde gerçekleştirilen tarihi reformların mimarı olan Sayın Cumhurbaşkanımız, tüm özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün de sınırları olduğunu, hak sahiplerinin sorumluluk içinde hareket etmelerini ve özellikle başkalarının haklarına riayetin önemini sürekli vurgulamıştır.

Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın bu çağrısının, özellikle son yıllarda başta siyasi parti liderleri olmak üzere muhalif kesimlerde karşılık bulmadığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine yönelik sistematik bir hakaret kampanyasının yürütüldüğü bilinen bir gerçektir. Ayrıca 2011 yılında bugünkü gibi dava ve şikayetlerden vazgeçilmek suretiyle iyi niyet ortaya konulmuş olmasına  rağmen, kısa süreli bir bahar havasından sonra, sistematik hakaret kampanyasına kaldığı yerden devam edildiği de üzülerek müşahede edilmiştir.

3- Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine yönelik hakaret ve iftira teşkil eden saldırılara karşı yasal haklarını kullanmasının ve hukuk yoluyla mücadele etmesinin muhalefetin susturulması veya baskı altına alınmaya çalışılması şeklinde yorumlanmasının iyi niyetli ve gerçekçi bir yaklaşım olmadığını bu vesileyle belirtmek isteriz. Bütün demokratik liderler gibi Sayın Cumhurbaşkanımız, muhalefetin, yapıcı ve yararlı eleştirinin vazgeçilmezliğinin idrakindedir. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle sorumsuz muhalefetin, yıkıcı, ölçüsüz eleştirinin ve hakaretin muhalefete ve ülkeye bir katkı sağlamadığı, sorunları çözmek yerine derinleştirdiği, birlik ve beraberliğimizi zedelediği anlaşılmıştır.

4- Fetullahcı Terör Örgütünün gerçekleştirdiği 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden ve milletçe ödediğimiz ağır bedellerden sonra tarihi bir fırsatı yakaladığımız tartışmasızdır. Bu fırsat, kuşkusuz herkesin aynı fikirde olması değil, milletimizin asgari müştereklerde buluşması, başkasının varlığına, inancına ve düşüncesine saygı göstermesidir. Fikirlerimizin farklılığı zenginliğimizdir. Ancak bu zenginliğin karşılıklı saygı, empati ve özellikle üslup güzelliğiyle tahkim edilmesi zorunludur. Aksi takdirde sahip olduğumuz zenginliğin bir felakete dönüşmesi ihtimali göz ardı edilmemelidir.

5- Sayın Cumhurbaşkanımız, milletimizin asgari müştereklerde buluşması, birlik ve beraberliğimizin tahkim edilmesi, siyasi hayatımızda asgari nezaketin kalıcı olarak tesis edilmesi ümidi ve iradesiyle işbu davada sanık(lar) hakkındaki şikayetinden vazgeçmektedir.

SONUÇ: Arz olunan ve re’sen göz önünde bulundurulacak çerçevesinde sanık(lar) hakkından ŞİKAYETİMİZDEN VAZGEÇTİĞİMİZİ vekaleten saygıyla arz ve talep ederiz.

Recep Tayyip ERDOĞAN

Vekili Av. Dr. Hüseyin AYDIN”