Sevgili okurlarım başkalarını bilmem ama bugün kendimden bir örnek vereyim...

İnsanız yani... Bazen yazı yazarken ben de çok önemli bazı konulara değinmeyi unutur, ya da ıskalamış olurum.

Böyle durumlarda siz okurlarımdan uyarılar gelir ve gerçeğe ulaşmama yardımcı olur.

Şimdi İstanbul’daki üç önemli havalimanından biri olan Atatürk’ü kapatma kararı aldılar.

Burası sadece İstanbul’un değil, Avrupa’nın ve hatta dünyanın sayılı hava limanlarından biriydi.

Pistlere iş makineleri girdi ve yıkım başladı.

Hiç utanıp sıkılmadan ulusal varlığımızı hafriyata tabi tutuyorlar!

Çok lâzımdı, herkes sabırsızlıkla bekliyordu ya, orasını millet bahçesi yapacaklarmış!

★★★

Bu konuya dünkü yazımda da değinmiştim. Yazımın başlığı şöyle idi:

“Ayıptır, Yazıktır, Günahtır.”

Emekli kurmay yarbay bir pilotumuzdan dün gelen e-posta aynen şöyle:

“Ayıptır, yazıktır, günahtır” dan daha da ötesi, bu yapılan “İhanettir, hainliktir” Emin Bey.

Ben pilotum.

Bir pistin ne anlama geldiğini çok iyi bilirim.

Gördüğü pist, zor durumda (Emergency) kalmış olan bir pilot için “Yaşamak” demektir.

Pistleri sadece yolcu indirilip bindirilen otogarlar gibi görmemek lâzımdır.

Bugün Hava Kuvvetlerinin birçok meydanı ‘intikal meydanı’ olarak boş ama bakımlı tutulurken, yapılan bazı karayollarımızın bile bazı bölümleri yarın bir savaş anında kullanılmak üzere pist olarak planlanırken, hazır pistleri yıkıp koskoca Atatürk havalimanını iptal etmek “İhanettir, hainliktir.”

Saygı ve sağlıkla kalın.

Doğan Kapkıner.

Emekli Kurmay Pilot Yarbay.

★★★

Yani sergilenen rezilliği kaleme dökerken az bile yazmışım...

Yarbayıma aynen katılıyorum.

Bu yapılan ihanet ve hainliktir.

Hesabının günü gelince mutlaka sorulması gerektiğine inanıyorum...

Ve sorulacaktır.

★★★

Bu arada bir anımsatma daha yapayım...

Pistlerin ilk yıkımı bir süre önce başlatılmıştı. Gerekçe ise iktidar tarafından şöyle açıklanmıştı:

“Pistleri yıkarak yerine barakalardan oluşan pandemi hastanesi yapacağız!..”

Yıktılar.

Dünkü yazımda o konuya da değinmiş ve bazı sorular sormuştum...

Bu hastane şimdi çalışıyor mu, çalışmıyor mu?

Çalışıyorsa kimlere, hangi dallarda hizmet veriyor?

Paralı Avrupa ve Arap ülkelerinden gelen zengin müşteriler için saç ektirme merkezine dönüştürüldüğü doğru mu? 

Dikkat ediniz, bu hastane konusunda hiçbir açıklama yapılmıyor.

Bana sorarsanız, söylenenler inşallah doğrudur!

Bizim yüzlerce Atatürk havalimanımız feda olsun, yeter ki kel kafalı zengin Arapların saçları güzelce çıksın!



Sevgili okurlarım, yine dün elime ulaşan bir e-posta mesajı da aynen şöyle. Gönderen kişi ismini veriyor ama yayınlanmasını istemiyor.

Bakınız neler diyor;

“Sayın Çölaşan sinmeyen, susmayan yüreğiniz ve kaleminiz için sıradan ama vatanına bağlı, Atatürk devrimlerine gönül vermiş bir cumhuriyet vatandaşı olarak şükranlarımı sunmak istiyorum.

Ben ...’da (bölge adı veriyor ama yazmıyorum) faaliyet gösteren yabancı sermayeli bir firmanın yöneticisi olarak görev yapmaktayım. 25 senelik özel sektör çalışma yaşantım sürecinde şu an içinde bulunduğumuz üretim koşulları kadar zor, karışık, karmaşık, perişan, yorucu, moral bozucu bir dönem yaşamadım.

Sorumluluğunu taşıdığım 200 personelimiz ve değerli ailelerinin geleceklerini düşünmekten, her gün ve her an euro-dolar değerlerini takip etmekten, maliyet hesabı yapabilmeye çalışmaktan, ne olacak demekten geceleri uyuyamaz hale geldim.

Geçen sene 900 -1.100 TL seviyelerinde kendine yer bulan hammadde birim fiyatımız şu an itibariyle 4.200 TL üzerinden işlem görüp, hâlâ yukarı yönde hareketini sürdürüyor.

Enerji maliyetlerini, akaryakıt maliyetlerini konuşmamıza, tekrar etmemize bile gerek yok...

Üretime konu olan tüm maliyet kalemleri korkunç bir artış içerisinde...

Sadece işçilik maliyetlerimiz ‘uygun’ gözükse de bunun ne övünülecek, ne de sevinilecek bir durum olmadığını vatanını, insanını ve çalışanını seven herkes bilir.

★★★

Firmamızın yabancı sermayeli olduğunu belirtmiştim.. Ülkemizin ekonomik anlamda
inanılmaz zor bir durumda olması, hukuk sisteminin maalesef sistem olmaktan çok uzakta kalması, bir de üzerine euro-dolar işlemlerine sınırlama getirilmesi, yabancı yatırımcıyı, ülkemizde bulunan bu yatırımın geleceğini sorgulama ve başka bir ülkeye kaydırma kararına doğru hızla sevk etmekte.


Bu güzel vatanın bu güzel insanlarına yazık değil mi?

Emeklerimize, çabalarımıza yazık değil mi? Bu insanların ekmek ve gelecek götürmeye çalıştıkları ailelerine yazık değil mi?

Bizler emeğimizi ve yüreğimizi ortaya koyup bu vatan için katma değer sağlamaya çalışırken bu kadar tutarsız, zor, karışık, karanlık bir dönemi hak etmiyoruz.

Çalışanımı, ailelerini düşünmekten ne motivasyonum kaldı, ne huzurum ve ne de umudum. Çalışan her personelime baktığımda, yüzlerindeki karanlık ve belirsiz bir geleceği gördükçe isyan edesim geliyor.

Eminim bu tarzda binlerce  mektup alıyorsunuzdur. Benimki de onlardan biri olsun. Bu vatanın içi kanayan bir bireyi olarak ben de sizinle birkaç dakikalığına dertleşmek istedim.

En derin Saygılarımla.         

Ne acı değil mi, ismimin yayınlanmasını bile istemiyorum. Acı evet. Korkuyoruz, başımıza bir şey gelir diye korkuyoruz.”