Sevgili okurlarım, Türkiye günlerden beri akıl almaz, korkunç bir olayla çalkalanıyor...

Bir takım din tüccarlarının marifetleri (!) bu vesile ile bir kez daha ortaya çıktı ve üstelik belgelendi.

Olayı BirGün gazetesinde ortaya çıkaran gazeteci arkadaşımız Timur Soykan’ı kutlamak gerekir.

Adına Hiranur Vakfı denilen dinci bir vakıf...

Türkiye’nin dört bir yanında kaçak binalar yaptırmış, kaçak Kuran kursları açmış, binlerce öğrenciyi buralarda okutup (sözüm ona) dini konularda eğitiyor.

Gerçi her zaman vardı ama bu şeriatçı atılımlar özellikle AKP iktidarıyla birlikte yeniden hortladı.

Bunlar laiklik düşmanıdır.

Bunlar Atatürk’ten ve Atatürk devrimlerinden tiksinir, nefret eder.

★★★

Yıl 1922... Kurtuluş Savaşı en kanlı bir biçimde devam ediyor. Yunan ordusu ilerleyişini sürdürüyor. Her gün çok sayıda Mehmetçik cephelerde can veriyor.

Atatürk Konya’da bir medreseye giriyor.

Osmanlı’da geçerli olan yasalar uyarınca, o yıllarda medrese öğrencileri askere alınmıyor. Yaşıtları cephelerde vuruşup can verirken onlar medreselerde eğitim (!) görmeyi sürdürüyor.

Mollalara dokunmak yasak!

Atatürk medreseye giriyor ama mollaların küçük bir ricası var!

“Bizi de askere alacağınız söyleniyor, inşallah doğru değildir Paşam!”

Atatürk’ün tepesi atıyor ve (mealen) şöyle diyor:

“Maşallah hepiniz sağlıklısınız. Yanaklarınızdan kan damlıyor. Türk Milleti acı çekerken, cephelerde vuruşup can verirken sizler buralarda besiye çekilmiş, ense yapıyorsunuz...”

Ve çevresindeki yetkililere emir veriyor:

“Bu asalaklar derhal askere alınacak.”

Bu olayı kitabında anlatan Ankara’daki Sovyetler Birliği Büyükelçisi Aralov.

★★★

Devrimlerle birlikte, memlekette açılmış bulunan binlerce medrese, tekke ve zaviye kapatıldı ama bu gibilerin fikirleri hiçbir zaman değişmedi. Yaşam biçimleri, laik Cumhuriyet düşmanlığı sürdü gitti.   Daha da vahimi, özellikle AKP iktidarı döneminde bunlar iyice palazlandı.

Siyasi güce ve bol paraya kavuştular.

“Müslümanlık” ayaklarına yatıp ahaliden büyük paralar topladılar, krallar gibi yaşamaya başladılar.

Üstelik günümüzün iktidarı bunların vakıflarına, derneklerine, çoğu kaçak olan Kuran kurslarına, icazet törenlerine ve bütün kuruluşlarına devlet bütçesinden büyük paralar pompaladı.

Bu süreç günümüzde de aynen sürüp gidiyor.

Ödenen devlet paraları gizli.

İstediğiniz kadar araştırın, hiçbir şey bulamazsınız.

★★★

Bunların yurtlarında, Kuran kurslarında her gün ne dramlar yaşanıyor.

Sadece altı yaşında müritlerle evlendirilen küçük kız çocukları değil...

Tecavüze uğrayan küçük erkek çocukları...

Ortalıkta dönen büyük paralar, yükselen bina inşaatları...

Ve doğal olarak bir sürü yolsuzluk iddiaları...

Ve bu gibilere maddi ve manevi destek dağıtan hükümet erkânı.

Onların büyük amacı bu dinci çevrelerin oylarını devşirmek.

Bunlar kutsal dinimizi bile yozlaştıran, Allah’ı ve Müslümanlığı siyasete,
ticarete, parasal kazanca
alet eden din tüccarları.

★★★

Rahmetli Osman Bölükbaşı Türkiye’yi sallayan sağ görüşlü bir siyasetçi idi.

Bir gün bana burada daha önce de yazdığım şu sözleri söylemişti:

“Siyaset yaptığım yıllarda bütün sektörleri tetkik ettim ve en kârlı olanın din ticareti, din sektörü olduğunu gördüm.”

★★★

Sevgili okurlarım, altı yaşında küçük bir kız çocuğu bu tarikatçılar tarafından evlendiriliyor ve müritlerden biri olan kocasıyla bir süre sonra gerdeğe sokuluyor.

Peki ama bu konuda bizim Diyanet ne yapıyor, ne diyor!

İktidarın şubesi ve hınk deyicisi olarak görev yapan Diyanet!..

Olay ortaya çıkıp belgeleniyor ve aradan günler geçtikten sonra Diyanet bir açıklama yapıyor...

Ve bu olayın yanlış olduğunu söylüyor!

Ya ne diyecekti!

“Söz konusu nikah ve bütün bu olanlar Kuran’a uygundur” diyecek hali
yoktu ya!

★★★

Diyanet’in resmi internet sitesine girip dünkü Cuma hutbesini okudum.

Dün günlerden cuma idi...

Sayısı 80 bin’i aşan camilerimizde milyonlarca mümin dün cuma namazı kıldı ve Diyanet tarafından hazırlanıp okunan hutbeye kulak verdi.

Söz konusu hutbede acaba bu güncel rezalete değinilmiş, ya da kınanmış mıydı?

Hutbenin başlığı “Haydi namaza, haydi kurtuluşa.”

Söz konusu rezaletle ilgili bir tek satır, bir tek cümle bile yoktu!

★★★

O alemde böylesine bir kepazelik yaşanmış üstelik daha niceleri yaşanıyor.

Peki bizim Diyanet Başkanı Ali Erbaş nerede?

Hiç sesi çıktı mı?

Çıkmadı.

Bu olayı kınadı mı?

Kınamadı.

İşine geldiği zaman Osmanlı halifelerine özenerek elinde kılıçla Ayasofya camisinde minbere çıkıp nutuk atar!

İşine gelmeyince de, böyle bir rezillik karşısında bile sessizliğini bozmaz.

Ne biçim bir Diyanet Başkanıdır bu!

Ne biçim Müslümanlık anlayışıdır bu!