Sevgili okurlarım, iyi hoş bir toplumuz ama bazı eksiklerimiz var!..

Tepki vermeyi ne yazık ki bilmiyoruz.

Bol kepçe konuşuruz, yakınırız, eleştiririz, kafamız bozulur ve hatta dümdüz gidip küfürler yağdırırız ama her şey orada biter.

Birileri “Madem böylesine yakınıyorsun, gel kardeşim, sen de elini taşın altına biraz olsun sok” dediği anda ortalıktan kaybolur, herhangi bir zahmete girmekten kaçınırız.

Hepimiz değil ama genelde böyleyiz.

Haklı olarak çok yakınırız ama her şey orada biter.

İş başa düştüğünde sessizliğe gömülürüz.

★★★

Bu konuda başka ülkelerden gelen haberleri medyadan izliyoruz...

Kitleler belli konularda tepkisini göstermek için sokaklara, meydanlara dökülüyor ve demokratik haklarını bu yolla kullanıyor.

Mitingler, yürüyüşler düzenleniyor.

Kırıp dökme olmadığı sürece polis onlara dokunmuyor.

Kimse kimseyi kovalamıyor, coplamıyor, gözaltına alıp tutuklamıyor.

Bu gibi demokratik gösterilerin bir başka özelliği daha var.

Protestocular ortalığı yakıp yıkmıyor, yağmalama olayları olmuyor, kimse kimseye zarar vermiyor.

★★★

Bizdeki durumu ise hepimiz biliyoruz...

Büyük kitleler ekonomik ve sosyal açıdan mahvolmuş durumda.

Asgari ücret, emekli maaşları komik düzeyde.

Zamlar birbirini izliyor.

Hayat pahalılığı almış başını gidiyor. İnsanlar bunaldı, sinir hastası oldu ama çıkış yok.

★★★

Üzerimizde büyük bir siyasi baskı var.

Zaten iktidarın amacı da aynen böyle...

Toplumu baskı altına alıp korkutmak, sindirmek ve bu yolla ses çıkaramaz duruma getirmek.

Bu korkutma ve sindirme operasyonları öyle bir aşamaya geldi ki, fiyat artışlarını bile polisiye önlemlerle azaltmaya kalkışıyorlar...

Ve bunu adeta gurur duyarak sık sık açıklıyorlar!

Peki korkutma olayını başardılar mı, amaca ulaştılar mı?

Evet, büyük ölçüde (yine ne yazık ki diyeceğim) başardılar.

★★★

Şimdi gelelim günümüze...

CHP yarın (21 Mayıs cumartesi)  İstanbul’da büyük bir protesto mitingi düzenleneceğini açıkladı.

 İstanbul sadece AKP için değil, Türkiye için en önemli yerlerden biri.

Son yerel seçimde  İmamoğlu kazanmasın diye iktidarın ne gibi taklalar attığını, nasıl numaralar çevirdiğini henüz unutmadık.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’nin kalesi idi.

Milletin ve memleketin paraları buradan har vurulup harman savrulurdu.

Bu Büyükşehir’deki savurganlığa, yolsuzluklara ve israfa bakan, inceleyen, soruşturan hiçbir makam yoktu. Günümüzde de yok!

★★★

İmamoğlu kazandı, AKP dönemindeki bir sürü pisliği ortaya çıkardı. Ama gelin görün ki, bu rezillikler konusunda yapılan yasal girişimler hiçbir biçimde sonuca ulaşmadı...

Zira devlet onların elinde. Hiçbir soruşturmaya izin yok!

Ağzınızla kuş tutsanız bile sonuç almanız mümkün değil...

Ve AKP iktidarı İstanbul’da uğradığı büyük hezimeti bir türlü unutamadı.

★★★

Sevgili okurlarım, şimdi gelelim esas konumuza!

CHP’nin böyle bir ortamda yarın İstanbul’da düzenleyeceği büyük protesto mitingine en az bir milyon ‘bilinçli insanımızın’ katılması gerekiyor.

Bu iktidarın bu gibi toplantılar sonrasında sık sık piyasaya sürdüğü bir gerekçe var!..

“Görün işte, biz izin verdik ama katılım düşük kaldı. Demek ki toplum, muhalefetin yaygarasını benimsemiyor.”

Özellikle muhalefet mitinglerine katılımın düşük olması AKP iktidarına güç veriyor, moral veriyor.

★★★

Zam yağmuru altında ezilen çaresizler...

Emekliler, EYT’liler, işçiler, memurlar, ev kadınları, esnaf ve çiftçiler...

İşsizler...

Yargının AKP zihniyetine alet edilmesine, din ticaretine karşı olanlar...

Yapılan büyük yolsuzluklara tepki gösterenler...

Ve memleketin nerelere sürüklenmekte olduğunu gören bütün ‘bilinçli’ vatandaşlar...

Mustafa Kemal Atatürk’ün aydın izinde yürüyenler...

Memleketin ‘bir tek şahıs’ tarafından Saray’dan yönetilmesine karşı çıkanlar...

Başta CHP ve İyi Parti olmak üzere bütün muhalefet partileri ve örgütleri...

21 Mayıs mitingi en az bir milyon kişinin katılımıyla muhteşem bir şenlik gösterisine dönüşmeli, ses verilmelidir.

Kırıp dökmeden, olay çıkarmadan, efendice...

Ve iktidarın eline hiçbir koz vermeden...

Lütfen...

Üzerimizdeki şu tembellik olayından kurtulalım, elimizi taşın altına sokmaktan artık korkmayalım, tepkimizi göstermek için ille de seçim sandığına beklemekten vazgeçelim, gerekirse biraz zahmete katlanıp vatandaşlık görevimizi yerine getirmeyi öğrenelim.