Sevgili okurlarım, her mal ve hizmette zamlar birbiri ardına patlarken iktidardan inanılmaz bir takım sesler yükseliyor.

İktidar bazen sesli, bazen de sessiz olarak vatandaşı bu zamların kaçınılmaz olduğuna ikna etmeye çalışıyor.

“Ne yapalım yani kardeşim, Rusya ile Ukrayna kapışınca fiyatlar bütün dünyada arttı. Biz o artışları başka bir biçimde nasıl karşılayacağız... Elbette yeni zamlar getireceğiz.”

Akaryakıt ve doğalgaz zamlarında mazeret böyle.

Sıvı yağ zamlarında gerekçe aynı.

Gübre ve buğday derseniz o da aynı.

★★★

Bu iktidar döneminde ortaya bir gerçek çıktı...

Memleketi yönetmek kolay iştir!..

Ve çaresi basittir!

Birinci yolu, her şeye zam yapacaksın.

İkincisi ise devletin ve milletin neyi var neyi yoksa peşkeş çekip satacaksın.

Evet, bunlar kolay iştir ve yapana gelir sağlar.

★★★

Oysa Türkiye’de yaşadığımız durum çok farklı...

Devlet soyuluyor, devletle birlikte milletimiz de soyuluyor.

Anayasal bir kuruluş olan Sayıştay raporlarında bu soygunlar, peşkeşler ve eş dost kayırmalar sürekli yer alıyor ama Türkiye’yi yönetenlerden tık yok...

Kendilerine sorduğunuz ve biraz da tasarruf etmeleri gerektiğini söylediğiniz zaman kapalı kapılar ardında ve yazılmamak koşuluyla aldığınız yanıt hep aynı:

“Ne yapalım yani, yatırımları mı durduralım!..”

★★★

Hayır, yatırımları durdurmayın...

Yolsuzluğu, hırsızlığı, israfı ve peşkeşleri durdurun.

Bunu yapabilseler bütçe korkunç bir tasarruf sağlayacak, örneğin belki de akaryakıta her gün yeni zamlar yapmalarına gerek kalmayacak.

İsraf ve lüks harcamalar çok büyük boyutlarda.

Bıraksınlar devlet bütçesini bir yana, AKP’li belediyelerin savurgan harcamalarına biraz olsun baksınlar yeter.

Devletin ve milletin trilyonları uçup gidiyor ama dur diyebilen yok.

Nitekim Sayıştay bu pislikleri bütün raporlarında dile getiriyor ama umursayan kim...

★★★

Kendilerini seçip o makamlara getiren insanlarımızın yarıdan fazlası eskiden orta direk dediğimiz kesimler ve daha alt düzey gelir sahipleri.

Aslında kendi seçmen kitlelerine karşı saygısızlık sergiliyorlar.

Kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar...

Ve size hemen söyleyeyim.

Şimdi bir kenara yazın, bol kepçe yaptıkları bütün bu zamları (eğer olacaksa) 2023 seçimlerinden önce mutlaka geri alıp oy avcılığına soyunacaklar.

Bir anlamda milletten özür dileyecekler...

Ve ahalinin önemli bir bölümü de günümüzde bu yaşananları unutup oylarını onlara vermeyi sürdürecek. Umutları böyle.

Bütün maaşlar seçim öncesinde yeniden artacak.

Ancak devletin ve milletin tapulu mülkü olan arazilerin, madenlerin, limanların, fabrikaların vesairenin satışları olanca hızıyla sürüp gidecek.

★★★

Türkiye, zamların böyle insafsız ve gaddarca olanına şimdiye kadar hiç tanık olmamıştı.

Gelin kardeşim, zam yapacağınıza hiç değilse şu gereksiz yatırımlardan ve israftan biraz olsun vazgeçin...

Örneğin adına Kanal İstanbul denilen şu ne idüğü belirsiz en büyük rant ve israf projesini biraz olsun erteleyin...

Yandaşınızolan ve yarattığınız olanaklar sayesinde en büyük vurgunları korkusuzcayapıp devletin ve milletin trilyonlarını götüren bazı müteahhitlerin cebine giren büyük paralara biraz olsun set çekin...

Gerekirse bazı anlamsız ve tutarsız yatırımlardan vazgeçin.

★★★

İşte o zaman göreceksiniz ki, şimdi neredeyse her saat başı yapmakta olduğunuz zamların hiç değilse bir bölümünü bindirmenize gerek kalmayacaktır.

Biraz da bu inanılmaz yükün altında ezdiğiniz milyonlarca insanımızı düşünün.

Hazır ortam uygunken yolsuzluklara, vurgunlara ve hırsızlığa karşı geniş kapsamlı bir mücadele başlatın...

Ama bunları yapmakta epeyce geç kaldınız.

İşiniz bundan sonra çok daha zor olacak...

Ve hele bir de yokluk ve kıtlıklar başlarsa...

★★★

Bu millet geçmişte ne olaylara tanık oldu...

Kurtuluş Savaşı olanca hızıyla sürerken, 1921 yılında Sakarya Savaşı öncesinde Mustafa Kemal Paşa bir karar almıştı. Millet, elinde ne varsa zorunlu olarak verecek ve toplanan her şey cephedeki orduya gönderilecekti.

Buna “Tekâlif-i Milliye” emirleri diyoruz.

Silah, cephane, giysi, çamaşır, pabuç, çorap, hayvan, para, elde avuçta ne varsa...

O fakir millet elinde ne varsa verdi ve cepheye gönderdi... Ama günümüzden küçük bir farkı vardı...

Hiç kimse “Bu işte bir hırsızlık-yolsuzluk var, yandaş kollama var” diyemedi.

★★★

CHP iktidarı döneminde, 1942 yılında İkinci Dünya Savaşı olanca hızıyla sürüp giderken Hitler’in orduları sınırlarımıza dayanmıştı.

Savaş harcamaları nedeniyle devletin parası yoktu. Hükümet ‘varlık vergisi’ kanunu çıkarmak zorunda kaldı.

Başta azınlıklar olmak üzere bütün ticaret alemine getirilen bu yeni (ve bazen de haksız uygulamaların yapıldığı) vergi çok işe yaradı ve devlet bütçesi nefes aldı.

Bu gibi kritik konularda önemli olan, halkın hükümete güvenmesidir.

Bu güven günümüzde var mı?

Keşke olsaydı.

Ne yazık ki yok.