Pazar günü havanın güzelliğini değerlendirip, göl kıyısında bir gezinti yaptım.

Tabi ki bütün Adana benim gibi düşünmüştü!

Daha göl kıyısının ne kadar kalabalık ve hareketli olacağı daha Kurttepe Kavşağı’nda, Adnan Menderes Bulvarı’ndaki yoğun trafik haber veriyordu.

Nitekim yanılmadım.

Göl kıyısına indiğimde, suların da çekilmiş olması nedeniyle neredeyse bir metrekare bile boş alan yoktu.

Bir taraftan insanlar bulabildikleri kuru çimlerin üzerine sergilerini sermiş, sandalyelerini koymuş oturup güneşin tadını çıkartıyorlar, diğer tarafta bulabildikleri boş alanlarda çocuklar keyifle koşturup oynuyordu.

Karlı Toroslar ve masmavi Seyhan Baraj Gölü’nün yemyeşil kıyılarının fon olduğu ne muhteşem bir manzaraydı bu!

Bir yanda İç Anadolu’nun eksi onlarla ölçülen soğuğunu, bir yanda Doğu Anadolu’nun 5-6 metrelik karlarla kaplı geçit vermeyen yollarını düşündüm de,
“Acaba biz cennet mi yapıyoruz?” diye sormadan edemedik.

Evet, bir cennette yaşıyorduk ama yaşadığımız bu cenneti hak ediyor muyduk ya da bu cennetin kıymetini bilebiliyor muyduk?

Ne yazık ki hayır!

Çünkü göl kıyısını boydan boya dolaşırken güzelliklerle birlikte birçok çirkinliklere de şahit oldum.

Bunlardan en önemlisi buraların sahipsizliği ve kendi kaderine terk edilmişliğiydi.

Büyük bölümü arsa olarak Milli Emlak ve DSİ‘nin (Devlet Su İşleri) yetki alanında olan göl kıyısı adeta parsel parsel işgal edilmiş görüntüsü veriyordu.

Bir kere Adnan Menderes Bulvarı’nda yer alan Menderes Adası olarak bilinen yere döndüğünüzde, kıyılarda kurulu derme çatma restoran ve çay bahçelerinin çalışanları yollara kadar sarkarak arabalarla geçen insanları mekanlarına davet ediyorlar, bu mekanların göl kıyısına attıkları masa sandalye ve bakaralardan insanların göl kıyısına oturup huzur bulmasını engelliyorlardı.

Abartmıyorum, burada bir yetkili  girip denetleyebilir, gölü gören noktalarda bir ailenin tek bir masa atacağı boş bir yer bulması imkansızdır. Denemesi serbest. Tamamen işgal edilmiş.

Hani göl ve deniz kıyıları işgal edilemezdi, halkın buraları kullanması engellenemezdi.

Bu yasanın bu tür göl ve nehir kıyılarına yakın bölümlerindeki başlıca sorumlusu, korumak ve uygulamakla görevli kurumu DSİ’dir.

Bu işgal bütün Adnan Menderes Bulvarı ve devamında göl kıyısında karşılıklı olarak sürüyor.

Eskiden çocuk parkı  ya da dinlenme parkı olan yerler, sıkmacı, çay bahçesi olarak işgal edilmiş.



Kimsenin sesi çıkmıyor. Hiçbir yetkili çıkıp, “Yahu ne oluyor kardeşim. Burası dağ başı mı demiyor?”

İnsanlar için yeterli piknik alanı olmadığı piknik yapacak yer bulamazken bir de baktım ki özel mülkiyet olduğu belli olan bir yer göl kıyısındaki yüzlerce dönüm alanı piknik alanı olarak düzenliyor.

Yarın bir gün buraları para karşılığında piknik alanı olarak işletmeye açacağı çok açık.

Böyle bir şey olabilir mi?

Devletin, milletin göl kıyısı özel kişilere piknik alanı olsun diye işletme olarak kiralanabilir mi?

DSİ ve Milli Emlak yetkilileri neden buralara müdahale etmiyor ya da böyle bir işleme onay veriyor?



Eğer burası halkın yararlanacağı piknik alanı olacaksa buranın yetkisini Büyükşehir Belediyesi’ne verin, inanıyorum ki Büyükşehir Belediyesi en güzel şekilde burasını piknik alanı olarak düzenler, hem de masalarını, gölgeliklerini bile yapar,  Adanalı da ücretsiz biçimde bundan istifade eder.

Ne yazık ki, DSİ’nin ve Milli Emlak’ın buralarda Büyükşehir Belediyesi’ne yetki vermeyişi yüzünden aksaklıklar devam ediyor, yollar çamur çukur dolu, gölün her iki yakası barakalarda, gecekondulaşmış ve işgal edilmiş.



Maalesef Büyükşehir Belediyesi yetkisizlik nedeniyle buralara müdahale edemiyor.

Asıl koruması gereken DSİ ve Milli Emlak da hiç sesini çıkarmıyor.

Gördüğüm manzaralar karşısında benim gibi tüm Adanalılar dehşete kapılmışlardır.

Bu konuyu dikkat ederseniz sık sık gündeme getiriyorum. Daha da getireceğim.

Çünkü burası Adana'mızın en güzel yeri.

Burası yüz binlerce Adanalının nefeslendiği, tatil günlerini geçirdiği, piknik yaptığı, dinlendiği bir alan ve Türkiye’de böyle bir ortam neredeyse yok.



Hal böyleyken Allah’ın Adana’ya bahşettiği bu güzelliği sahiplenmeyip, işgale maruz bırakanlara karşı da elbette tepkimizi dile getireceğiz ve uyarı görevimizi yapacağız.

Buradan Adana’yı yönetenlere sesleniyorum!

Güneşli bir Pazar günü, göl kıyısını baştan başa dolaşın ve işgalin boyutunu görün.

Halkımızın haklarının nasıl peşkeş çekildiğine tanık olun ve buradaki sorumluluğunuzu düşünün.

Sonra da başınızı yastığa koyup, uyuyabiliyorsanız uyuyun.

Çünkü buradaki adaletsizliğe, aymazlığa ve işgale karşılık  yaptığınız sadece odur!...