Erdoğan, Ordu’da toplu açılışlara katıldı. Halka hitap ederek ”Tüm dünya krizlerin pençesinde kıvranırken, biz doludizgin ilerlemeyi sürdürüyoruz(!) Elbette bizim de sıkıntılarımız yok değil, var ama biz bunları aşacak güçteyiz. CHP’nin karneyle benzin, ekmek dağıtılan dönemleri vardı ya bizim iktidarımızda böyle bir şey var mı?”

Erdoğan, devamlı ekmekle karne diyerek rahmetli Demirel’in dediği gibi “Dünkü güneşle, bugünkü çamaşırı kurutmaya çalışıyor.”

Sayın Erdoğan; Ülkenin sorunları öyle ıslak hale geldi ki, Putin’in, yerli ortağı atıp  üzerine çöktüğü Akkuyu’nun üreteceği tüm enerjiyi kullansanız bile ıslattığınızı kurutamaz!!!

Kendi ifadenizle bazı sıkıntılar olduğunu söylüyor, devamında da bu sıkıntıları çözecek güçteyiz diyorsunuz. İktidarda sizsiniz, muhalefette değilsiniz. Çözeriz dediğiniz sorunlar öyle ufak tefek şeyler olmayıp, yumak halinde.

Örnek verdiğiniz karne dönemi 2. Dünya Savaşı yılları. Etrafımız kan gölü, genç Cumhuriyet henüz toparlanmışken Lozan kahramanı İNÖNÜ ülkeyi savaşa sokmamak için uğraş veriyordu.

Peki vatandaş Mehmet dese ki;

Bugün Dünya savaşı mı var?

Cevap ????

Olay açık ve net. Çırak, kalfa ve ustalık dönemi diye adlandırdığınız iktidarınızda en başarısız olduğunuz dönem “ustalık döneminiz” oldu.

Ne dış güçler, ne de içeride düşman aramayın. Sorumlusu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yönetiminiz. Yani, tek adam yönetimi.

Ortak aklın olmadığı bir ülkede, asla Demokrasi ve halkın mutluluğundan söz edilemez.

Ustalık dönemi size yaramadı. Bu dönemden geriye dönüp  baktığınızda ne etrafınızdakiler, ne de ülkenin  içine düştüğü durum geçmişe benzemiyor.

Sayın Erdoğan; Son dönemlere kadar gündemi siz  belirliyordunuz, artık o yetiyi de kaybettiniz. Bay Kemal ve masa dile getiriyor, onların dediklerini tek tek uygulamaya koyuyorsunuz.

Geniş kesimler, iktidarın şu anda ülke sorunları yerine tek sevdasının koltuk olduğu kanısı yaygın.

İşiniz çok zor. Kendi anketçilerinizin yaptıkları sonuçlar önünüzde. Bu durumda, neredeyse sıralama da üçüncü parti durumundasınız.

Hem iktidara, hem de muhalefet parti sorumlularına sesleniyorum. Söylemlerinizin gerçekliğine, son derece özen gösteriniz. Aksi halde seçmenin güvenini kaybedersiniz. Seçmen, sözü ile başardığı örtüşen siyasilere güven duyar. Yani bu saygıyı yaratmak sizin elinizde.

İster iktidarda olun, ister muhalefette asla aslı astarı olmayan, altı doldurulmamış, aklınıza her geleni seçmen kulağına hoş gelir diye  vaatlerde bulunursanız size olan  saygıyı yok edersiniz. Ne olur, söyledikleriniz ve seçmene verdiğiniz vaatlerde gerçekçi olun.

Halka doludizgin gidiyoruz diyorsunuz da, bu gidişin nereye doğru olduğunu hiç kuşkunuz olmasın halk sizden daha iyi biliyor. Çünkü yaşıyor!!!

Temel Sağıroğlu'ndan bir alıntı anekdotla noktalayalım.

Akıl hastanesinde bir hasta, kendini tavana baş aşağı asarak “Ben ampul oldum” diyor ve kimse onu indiremiyormuş. Konu Başhekime intikal etmiş. Başhekim “Gidin ona elektrikler kesildi, artık bir işe yaramazsın. İn oradan deyin ikna edin” talimatı vermiş. Bir süre sonra, görevli tekrar Başhekime gelmiş “Efendim onu ikna ettik, inecek. Fakat şimdi de etrafında toplananlar, karanlıkta kalacağız diye indirmemize izin vermiyorlar.”

SON SÖZ; “Bir insanın ölçüsü, eline geçen güçle ne yaptığıdır.” PLATON