Seçimler yaklaştıkça, siyaset terminolojisinde kullanılan hakarete varan  kelimelerin, dozu da artacak gibi görünüyor.

İktidar da ilginç, adet olduğu üzere, her dönemde yeni bir düşman yaratılıyor. Bu kez topun ağzında marketler var.

Neymiş, ortalıktaki pahalılığı yaratan, ülkede ki enflasyonun tek sorumlusu marketlermiş!! Devlet büyükleri bu marketleri suçlayınca, yandaş medya hep birlikte saydırmaya başladı.

Bu saldırılar sonunda gurubun CEO’su, uygun üslupla cevap vermesi gerekirken,  yapılan eleştirilerle, haddini aşan sözler sarf etti. CEO’nun bu ifadelerinden sonra ortalık iyice karıştı.

Özellikle Sayın Bahçeli’nin gurupta bu konuyu gündeme getirip ağır ifadelerle suçlayınca, medyanın mafya olarak tanımladığı isimler de bir tür tehditler savurdular. Ülke çapında, bu marketlere saldırılar başladı.

Ülkeyi yönetenler; Ülkedeki yüksek enflasyon nedenini aramaya gerek yok. Madem iktidarsınız, sorumlu da sizsiniz.

Her olumsuz konuda hiç sorumluluğunuz yokmuş gibi, bir düşman yaratıp sorumluluktan kaçamazsınız.

Sizin kurduğunuz kooperatiflerle, BİM market fiyatlarını, Sayın Barış Terkoğlu kalem kalem karşılaştırıp yazmış. Fiyatlarda eşitlik olduğu gibi, BİM’de bazı fiyatlar da daha düşük.

Yönetenler, bu işin kolay çözümünü ben size anlatayım. Tüm marketlerin ihtiyaç duyduğu malları siz temin edip  marketlere verirsiniz, onlar da kar marjını (%4) koyar satarlar. O zaman sorun kalmaz. Siz en iyisi, benim önerimi ciddiye alın.

Efendiler, bir konuyu  eleştirirken kullandığınız sözlere çok dikkat ediniz. Özellikle sizler konuşurken masumane ifadeler kullansanız bile, kendini bilmez kişiler tatsız olaylara sebep oluyor. Nitekim ülke çapında tehdit içeren söylemler olduğu gibi, eylemlere de tanık oluyoruz.

Değerli olurlar; siyasilerin adeta pahalılık sorumlusu marketleri göstererek yaptıkları konuşmalar, alıntı bir kuş hikayesini anımsattı. Onu sizlerle paylaşıyorum.

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyleyerek şikayetçi olur...

Hz. Süleyman dervişi derhal huzuruna çağırtır ve sorar;

“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”

Derviş kendini şöyle savunur: “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada da kanadı kırıldı!”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve şöyle der: “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın o sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin.
Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun!”

Kuş’un kendini savunması Hz. Süleyman’ı bile şaşırtır: “Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”

Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister. “Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder...

Ancak kuş hemen bu emre itiraz eder: “Aman efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.

“Neden?” diye sorar Hz. Süleyman.

Kuş ise nedenini şöyle açıklar: “Efendim, eğer ki dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi saf kuşlar bundan böyle aldanmasın.

SON SÖZ;
Öyle bir açmaza düştü ki vatan,
Uyku belli değil, düş belli değil…
Çöktü üstümüze bir kara duman,
Işık belli değil, loş belli değil!!
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN