Kardeşim Esat deyip, karşılıklı gidip gelmeler, birlikte tatil yapmalar derken, neden niçin birden bire düşman kardeşler olunduğunun cevabı bir türlü öğrenilemedi.

Bu düşmanlığın nedenleri hakkında çeşitli iddialar var.

Kimisi ABD provokasyonu, kimileri de Esat kabinesinde belli sayıda Müslüman kardeşlerden bakanlara yer verilmesi isteğinin Esat’ça reddedilmesi diye dillendirildi.

Sebep ne olursa olsun, on bir yıllık bu süreç Türkiye’ye ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan çok ağıra patladı. Dünyanın, belki de en büyük göçü, (net sayısı bilinmese de)yaklaşık beş milyonu aşkın Suriyeli savaştan kaçıp ülkeye geldi. İddia edilen, on bir yıllık sürede bu uğurda harcanan rakam 100 milyar, belki de daha fazla…

Tüm bugünkü yaşanan ve içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların temel nedenlerinin başında, yanlış politikalar sonucu sığınmacıların ülkeye kabulüdür.

Efendiler; Bu verilen hasar, Ensar, muhacir, din kardeşlerimiz denilerek geçiştirilemez.

Başından beri tüm muhalefet ve konunun uzmanlarınca sığınmacıların gelecekte Türkiye için büyük sıkıntılar yaratacağını her platformda dile getirdiler ve yazdılar. Özellikle Demografik yapının bozulmasının gelecekte çeşitli provokasyonlarla iç çatışmaları bile tetikleyeceği uzmanlarca sıkça dile getiriliyor.

Avrupa Birliği bile bu göçmen furyasının kendileri için büyük sorun olacağını gördüler ve katı önlemler aldılar. Çözüm olarak da sadaka gibi ekonomik destekle, baskı yaparak Türkiye’de kalmaları sağlandı.

Gerçekte Suriye sorunu ve bu denli sığınmacının ülkeye gelişi, Emperyal bir proje idi ve maalesef biz oyuna getirildik ve bu tuzağa düşürüldük.

Bırakın Türkiye’yi, batılı güçlü ekonomileri olan ülkeler bile bu denli bir göçü kaldıramazlar.

Bunlar, Din kardeşlerimiz, ensar, muhacir deyip, peşinden de bu göçe karşı çıkanları, bunlar ırkçı diyerek yaftalamaya çalıştılar.

Sayın Erdoğan, bu eleştirilere karşı,40 milyar harcadık, bir kırk milyar daha harcarız demez mi ….

Gelenler, sadece Suriyeli değil, doğu sınırımızdan da oluk oluk Afganlar ellerini kollarını sallayarak geldi ve gelmeye devam ediyor. Özellikle gelen Afganlılar’ın hepsinin genç ve yanlarında aileleri olmamalarının çok dikkat çekici olduğunu Ortadoğu uzmanları kuşku ile dile getiriyor. İlginç olanda, ABD’nin ifade ettiğine göre on binlere varan istihbarat ve muharip güç eğitimi almış Afganlı bu insanlar İran’a gönderilmiş de, Oradan nereye gittiler???.

Değerli okurlar; bu sorun, şu anda yaşanılan ekonomik, sosyal ve siyasi tüm sıkıntıların önünde,

Türkiye’nin “BEKA” sorunudur.

Bu ne ırkçılık ne sevgisizlik olup bu bir varoluş sorunudur.

Ülkeyi yönetenler ve muhalefet liderleri, her geçen gün bu sorun giderek ağırlaşıyor.

Dünyanın, insana yardım konusunda en yufka yürekli Türk insanının bile artık sabrı taşıyor.

Sığınmacılar konusunda, en büyük karşı duruş Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ tarafından dile getiriliyor. Gelecekte demografik yapının daha da bozulacağı ve yaşanacakları açıkça sığınmacıların yarattıkları güvenlik sorunlarını belgelerle ortaya koyuyor.

Bu konuda Sayın Özdağ yalnız bırakılamaz.

Tüm muhalefet partileri destek vermeli.

Konunun halk tarafından nasıl ciddi biçimde algılandığı, sabrının tükendiği, yapılan anketlerde kısa süre önce kurulan Zafer partisinin oy oranlarının nerelere yükseldiğini görmek yeterlidir sanıyorum.

Son günlerde Şam yönetimi ile girişilen görüşmeler son derece olumlu bir harekettir. Devamı gelir ve hem ülke hem de Ortadoğu derin bir nefes alır.

Suriye’nin toprak bütünlüğü, oradaki tüm yabancı güçlerin o toprakları terk etmeleri ile sağlanabilir. ABD’nin de orayı terk etmesi için dünya kamuoyu ayağa kaldırılmalı. Bunlar yapıldıktan sonra da, Türkiye ve Suriye birlikte o topraklardan bebek katilleri İmralı artıklarını oradan kovarlar.

Artık görün,

Türkiye ve Suriye’nin diplomatik ilişkileri geliştirmenin ilk adımlarının atıldığı gün, o din kardeşlerimiz anında Türk bayraklarını yakarak eylemlere kalkıştılar. İki ülke ilişkileri ilerledikçe bu terör gurupları çeşitli provokasyonlarla bu protestoları ülke içine yaymaya çalışacaklar.

Ortadoğu için Emperyal oyunlar bitmez ve bitmeyecektir. Bu oyunlara gelmemek için birlik ve beraberliğimizi, her şeyin üstünde tutarak korumalıyız.

Suriye’de savaş yok. Suriye’nin değişik kentlerindeki festivalleri TV ekranlarından izliyoruz.

Madem savaş bitti, misafirlikte bitti deyip, Lübnan’ın yaptığı gibi sığınmacıları yavaş yavaş, gerekirse destekler verilerek, Sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “helalleşip” güzellikle gönderelim.

Bu toprakların her karışı binlerce şehit kanı ile sulanarak bizlere VATAN yapılmıştır.

SON SÖZ; Tarihini bilmeyen milletin, coğrafyasını başkaları çizer. TİMSAL KARABEKİR