Hazine Bakanı Nebati son kararını verdi, “Aralıktan itibaren enflasyonun düştüğünü göreceğiz!” Hangi aralıkta nasıl düşecek onu söylemedi.

Hani ocaktı... Sonra ilkbahar, ardından yaz aylarını hedefe almıştı. Bu sefer sonbaharı pas geçmiş yeni yıla karar vermiş. Halbuki 30 Şubat dese güncelleme sorunu yaşamaz ileride...

★★★

Klasik dayı taktiğidir... Sürekli “kazanım” kısmı ileri ertelenir. Hiçbir şey yapmasan, bugün tatile çıkıp aralıkta geri gelip koltuğuna otursan yine düşecek zaten... “Baz etkisi” diyoruz biz buna... Hitap ettiği hedef kitle belli sonuçta...

2021 yılı Aralık ayı enflasyon oranı yüzde 13.58 olduğundan, 2022 Aralık’ta fiyatlar aylık yüzde 10 bile artsa, bak enflasyon yüzde 3.58 düştü bile sana...

Bari ekime kadar deseydi...  Biz de uygun bir kafiye ile tamamlardık cümleyi... Enflasyonun nasıl hesaplandığını bilenlerin umursamayacağı düşüşü bari erkene çekseydi.

Enflasyon düşüşü fiyatların değil, fiyat artış hızının azalmasıdır.

Yani 100 liralık mal yüzde 60 enflasyon ile 160 lira olur.

Enflasyon yüzde 40’a gerilerse o malın fiyatı 224 liraya çıkmıştır.

Canavarı yendik, enflasyonu yüzde 20’ye indirdik, derlerse aynı mal 269 liradan satılıyordur.



★★★

Nitekim Bakan Nebati, “Her zorlukta merak etmeyin kesinlikle bir kolaylık vardır. İnanan bunu bilir” diyerek umut dağıtmayı da bildi.

İşte bilimsel verilerle konuşan bir Bakan... Akademik bilgileriyle ekonomiyi harmanlayan derin bir analiz... Meali; “İşimiz Allah’a kaldı!”

Kelepir kredi


Kamu bankaları aracılığıyla bedavaya yakın kredi dağıtılıyor. Kapabiliyorsan bence kaçırma! Maliyeti tabii ki vatandaşa ama ne yapacaksın dağıtıyorlarsa? Alan alıyor sonuçta...

Türk Lirası ticari kredi hacmindeki artış 2021’in ilk üç ayında 33 milyar liradan, 2022 yılında 10’a katlayarak 340 milyar liraya yükseldi.



★★★

Enflasyon 60’ın üzerinde, 70’e koşarken yüzde 20’lerle kredi alan bir şirket daha ne ister bu hayatta? Özellikle kamu bankalarının anormal şekilde kredi dağıtması, sanki kriz yokmuş gibi davranması TL’deki zayıflamanın başlıca nedenlerinden biri...

Bir değer yoktan var olamayacağına göre... Matbaayı çalıştırıp basıyorsan, paran değer kaybeder. Maliyet enflasyon ve faizlerin üzerine biner... Sonrasında nasıl durduracaksın dövizi ve faizi?

★★★

Kamu bankaları zararına ucuz kredi veriyor diye işler kendiliğinden düzelmeyecek. Öyle olsa bugünkü tablo ile karşılaşmazdık.

İşin komik tarafı banka mevduatı bulunca kredi veriyor. Kredi bankaya geri yatıyor. Banka mevduat bulduğu için yine kredi veriyor. Nereye gidecek bu işin sonu?

İhracat iyi ya diğeri?


Hep rekorlardan, artıştan, güçlü performanstan bahsedilir de işin diğer tarafının konusunu açmak pek nasip olmaz kimseye...

İhracat martta geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 19.8 artarak 22 milyar 708 milyon dolara çıktı. Eyvallah, maşallah...

İhracat önemli... Yüksek dış borçlarımızı öderken döviz gelmesi gerekiyor ki sorun yaşamayalım.



★★★

Ya aldığımız mallar? İthalat ne durumda? Çıkıp bunu anlatan bir yetkili gördünüz mü ortamlarda? Ben anlatayım bu durumda...

Yine mart ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla ithalat yüzde 31 yükselişle 30 milyar 948 milyon dolar oldu.

Dış ticaret açığı üç ayda 26 milyar dolardan fazla... Hadi bana bu durumu anlatsana!

Oysa kağıt üzerinde ne kolaydı değil mi? Türk Lirası’nın değer kaybıyla rekabetçi bir düzeye gelmesi, ihracatın artarak, ithalatın azalması ve dış ticaret açığının gerilemesi gerekiyordu.

Bu sayede ihracat artışıyla döviz gelirleri artırılacak, kur artışlarının önüne geçilecek, cari fazla verilecekti.

Bu kadar yüzeysel, altyapısı hazırlanmamış plan tabii ki tutmadı. O kadar kolay olsaydı tüm ülkeler yapardı.