Dünyada halkının birbirine hiç güvenmediği 3 toplum... Arnavutluk, Lübnan, Türkiye... Ortak özellikleri ne? Fakirlik... Ekonomik eşitsizlik...

Türkiye bilimsel olarak kişiler arası güvenin, yani “çoğu insana güvenebilirim” diyenlerin oranının dünyada en düşük olduğu ülkelerden biri...

★★★

Sahi dünya literatüründe, “babana bile güvenme” sözü Türkçe’den başka bir dilde var mı? Kendimiz tarif etmişiz kendimizi...

Oysa ülkede kime sorsan en hoşgörülü, en misafirperver, en cana yakın millet olarak anlatır bize bizi...

★★★

Para ile güven arasında doğrudan bir bağ var. Sadece bu kadar değil tabii... Birçok sebep etkili... Para öne çıkan tespitlerden bir tanesi... Güvenenlerin yeri “enayi” kategorisi...

Güven oranının en yüksek olduğu Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç gibi İskandinav ülkelerinin ortak özelliği zengin olmaları... Birbirlerine güvendikleri için mi zenginler yoksa zengin oldukları için mi güveniyorlar?

★★★

Devletin milletini kazıkladığı, milletin devleti dolandırmaya çalıştığı bir ülkede yaşadığımız imajı hepimizin kafasına oturtuldu...

Güvensizliğin en başta gelen sebebi Türkiye’de adaletin tam anlamıyla işlememesi...

Bir ülkede kural hâkimiyeti güçlendikçe, mahkemeler etkin çalışmaya başladıkça, kurnazlık yapanın yanına kâr kalmadıkça, insanların birbirine duyduğu güven de artıyor.

★★★

Güven olmayınca ülkede çok şey olmuyor. İnsanların birbirlerine rahatlıkla güvenebildiği ülkelerde, öngörülebilirlik artıyor, işlem maliyetleri düşüyor, iş yapmak daha kolay oluyor. Kurumlar daha iyi çalışıyor, yolsuzluk daha az oluyor, verimlilik yükseliyor, mutluluk yayılıyor.

Arkadaş, bakan rüşvet yiyor, ülkede normal karşılanıyor. “Sanki ötekisi gelse yapmayacak mıydı?” falan deniliyor. Normalleştiriliyor!

★★★

Zira Türkiye gibi bir ülkede kolay kolay kimseye güvenip, arkanı dönemiyorsun! Arkanı dönemeyince de ilerleyemiyorsun.

Peki, arkanı dönmemekte haklı mısın? Maalesef Türkiye’de haklısın! Kimler kandırılmadı ki? Devletin en üst makamını kandıran, sana bana ne yapmaz Kamuran?