Erdoğan’ın “arkadaşım” dediği Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı Suudi konsolosluğunda kestiler, biçtiler, doğradılar, bavula koydular. Deliller, kamera kayıtları hepsi ortadaydı... Cinayet davası açıldı.

Üzerinden aylar geçti, Türkiye’de para kalmadı. Arkadaş untuldu, Suudilere yanaşıldı. Haliyle istekte bulunmadan önce kralına hediye vermek lazımdı. Dava kapatıldı. Yargılama dosyası Suudi Arabistan’a devredildi.

★★★

Hemen ardından hop Ankara’dan bir açıklama, “Suudi Arabistan’ın daveti üzerine kendilerini ziyarete gidiyoruz.”

Hop arkasından Suudi Arabistan’ın resmi medya kuruluşu Al-İkhbariya’da başka bir açıklama... “Ziyaret Ankara’nın isteği üzerine gerçekleşiyor! Erdoğan tekrar tekrar Krallık’ı ziyaret etmek istediğini dile getirdikten sonra bu amacına 5 yıl sonra ulaştı.”

Hop dedik ama belli ki biri gerçeği söylemedi. Acaba kimdi? Amaç neydi?

★★★

Erdoğan, beraberinde tam kadro kabinesiyle Riyad’da Suudi Kralı ve Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile ikili temaslarda bulundu.

Sanki bayram ziyareti gibiydi... Ne heyetler arası resmi müzakere yapıldı ne de diplomatik teamüller gereği görüşmeler sonrasında ortak basın toplantısı... Resmi açıklamaya dahi gerek duyulmadı. Niye gidildiği belli değildi!



★★★

Piyasada 10 milyar dolarlık Suudi Merkez Bankası ile swap anlaşması iddiası dolaşsa da daha bir şey yok ortada...

Oysa Pakistan Başbakanı ile Suudi Kralı başkanlığındaki heyetler arası görüşmeler ardından Suudi sarayından yapılan “resmi açıklamada” Pakistan’a 8 milyar dolar tutarında bir mali kaynak desteği sağlandığı dile getirildi.

★★★

Ya biz? Oysa aramız ne kadar iyiydi... Suudi Kralı öldü. Erdoğan, Afrika ziyaretini yarıda kesip Arabistan’a cenazeye gitti. Türkiye’de milli yas ilan edildi, bayraklar yarıya indi. Öyle de severdi.

Suudi’nin sevgisi Türkiye’de saçını ektirene kadarmış. Gerçekten de tek taraflıymış aşkımız... Belli ki yönetim olarak bu işe şaşkınız! Amerika izin vermeden Türkiye’ye para yollayabilir mi sandınız?

Gıda fiyatları neden düşmeyecek?


Yaz aylarının gelmesiyle birlikte gıda fiyatlarının ucuzlayacağını sanan kalbi temiz saf arkadaşlarımız için birlikte hesaplayalım dilerseniz.

Artık öyle bir alışıldı ki, fiyatların artmaması bile ucuzlama tadı veriyor sanki... Yüksek düşüş beklentisi, olmayacak duaya amin demek gibi...

★★★

Türkiye’nin nüfusunu 85 milyon alalım. Üzerine yaklaşık kayıtlı, kayıtsız 10 milyon göçmeni koyalım. Bu yıl gelmesi beklenen 45 milyon turist sayısını kırpıp 35 milyona azaltalım.

Harcamalarından kısarsın ama yiyecekten nasıl kısacaksın? Tüm ülke diyette olsa boğazından bile birkaç lokma geçmek zorunda... Ayda yaklaşık 100 milyon kişi doyacak bu topraklarda...

★★★

Tarımda durum nedir? Kayıtlı çiftçi sayısı gerileyerek 500 binin altına indi. Nitekim AKP iktidara geldiğinde bu sayı 2 milyon 588 bin idi... 2 milyondan fazlası anasını da aldı gitti!



Tarım alanları 3 milyon 500 bin dekar azaldı. Tabii bu kadarla kalmadı. Tarım alanı olarak gözüken fakat imkansızlıklar yüzünden ekilemeyen nadasa bırakılan 3 milyon 173 bin hektar...

★★★

Tüketim artarken, üretim azalırsa ne olur? Arz talep dengesizliği... Fiyat artışı...

Türkiye’nin üretimi kendisine yetmediğinden yıllardır gıda ithalatçısı...

Dünyanın sayılı buğday ve hububat üreticileri arasında bulunan Ukrayna’da tahıl depolarındaki ürünlerin, tarımsal üretim araçlarının Rusya’ya taşınmasıyla, savaş nedeniyle Ukrayna’da hububat ekiminin yapılamaması ve mevcut ürünlerin savaş nedeniyle ihraç edilememesi dünyada kıtlığa sebep oluyor.

Rusya bununla da yetinmiyor, Ukrayna’da gerçekleştirdiği bombardımanlarda hububat depolarını, siloları ve tarım araçlarını hedef alıyor.

★★★

Tüm bu gelişmeler gıda fiyatlarının ucuzlamayacağını, hele yaz bittikten sonra adeta kabus yaşanacağını söylüyor.

Türkiye ise plan, program yerine “sabır” ve “şükür” dualarıyla tüm bu sorunları aşmayı hedeflemiş durumda... Allah kabul etsin, buyurun sofraya...