Keskin gözlemleri olanlar şu sonuca varırlar: Yokluk beladır. Kendine özgü sonuçlar doğurur. Yokluk, hem birleştirir, hem ayırır. Hem yaklaştırır, hem uzaklaştırır. Hem hatırlatır, hem unutturur. Yokluk gerçekçidir, gerçekle buluşturur. Hem de gerçeklerden uzaklaştırır.

Yoklukla başladı.

Garibin yanındaydı.

Kimsesizin sahibiydi.

Parti kurabilen liderlik karizmasını yokluk, yoksulluk, gariplik, mağdurluk üzerine bina etti. Yokluk onu geniş halk kitleleri ile birleştirdi, ülke gerçekleriyle buluşturdu. Ne zaman ki, yokluğu, yoksulluğu unuttu; hayattan koptu, gerçeklerden uzaklaştı. Büyüklendi. Ucuz ekmek, ucuz et, ucuz yağ kuyrukları uzarken ve devlet yardımına muhtaç hale gelmiş hane sayısı 12 milyonu geçmişken tuttu Tokat Şehri’nde “manda yoğurtlu- ballı- Medine hurmalı- yulaf ezmeli şifa tarifi” yaptı.

Kibir.

Büyüklenme.

Kendini beğendirme.

Şifa tarifine sindi.

Yokluğu unuttu.

Yoksulu zerre kadar düşünmediğini kendi ağzıyla ele verdi.

Allah’ın tokadı.

★★★

Beş gün doldu.

Beş gündür bütün Türkiye, Tokat şehrinde 1995’te 27 yıl önce açılıp kapatılan, 2006 yılında yeniden açılıp yine kapatılan ve şimdi 5 yıl sonra üçüncü kez açılan havalimanını yaklaşan seçimler için propaganda malzemesine dönüştürme amaçlı  kurmaca toplantıda dile getirilip, TV kanallarından canlı yayınlanan “manda yoğurtlu- kestane ballı- hurmalı şifayı” konuşup dalgasını geçiyor.

Tokat!

Toprağı zengin.

Doğası eşsiz.

Tarihi hazine.

8 bin yıllık şehir.

Anadolu’nun ilk üniversitesi Tokat’ta kuruldu. Anadolu’da ilk cami Tokat’ta yapıldı. Anadolu’da tarihi anıtı en fazla kent Tokat oldu. Roma İmparatoru Sezar, “Geldim- Gördüm- Yendim” ünlü sözünü Tokat Zile’de söyledi.  Tokat ovaları verimli, suyu ve güneşi, eşsiz toprağına adam dik adam biter.

İnsanları çalışkan.

Varlığı da bilir.

Yokluğu da anlar.

★★★

Tokat için “5 Yılda 500 Bin Koyun Projesi” yapılmıştı. İlk parti “100 bin koyun” Tokat’ın 15 kilometre yakındaki Topçam Yaylası’nda törenle dağıtılıp çiftçilere verilmişti. Sonrası ikinci parti 100 bin, üçüncü parti 100 bin dağıtımları gelecekti.

Eti.

Sütü.

Yünü.

Tokat’ın zenginliğine zenginlik katacaktı. Böylece zaten küçükbaş hayvan varlığında Karadeniz Bölgesi’nin lider kenti Tokat, hem içerde halkı ete doyuracak, hem de ihracatı ile Katar, Lübnan, Irak, Sudan ve diğer Ortadoğu ülkeleri ile Afrika’dan döviz kazancı Tokat’a zenginlik olarak dönecekti.

Et fiyatı!

Uçmayacaktı.

Uçmamalıydı.

Et kuyruğu!

Olmayacaktı.

Olmamalıydı.

Devlet, halktan topladığı vergilerle küçükbaş hayvan besleyen çiftçilere hayvan başına koyun- keçi desteği, sürü çoğaltma desteği, sürü yenileme desteği, tiftik üretme desteği, çiğ süt desteği, çoban istihdam desteği de veriyordu. Havaalanı açılışından sonra yapılan propaganda toplantısında hiç değilse Tokat’ta başlatılan devlet destekli “Küçükbaş Hayvan Projesinde” hangi başarılı adımların atıldığı, somut örnekleriyle anlatılabilirdi.

Kibirle...

Şatafatla...

Büyüklenmeyle...

Bakan susturarak...

Şifa reçetesi anlatıldı.

★★★

20 yıl önce 1 milyon mandası olan Türkiye’yi 84 bin mandaya geriletmiş Türkiye’de “manda yoğurtlu şifa reçetesi” TV’lerde, gazetelerde, sosyal medyada, muhalefet partileri sözcülerinde dile düştü; “manda yuva yapmış söğüt dalına, amman amman, yavrusunu sinek kapmış gördün mü? Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü?” diyen ozan taşlaması yeniden popüler oldu. “Mandaya söğüt dalında yuva yaptıran” halk ozanı taşlaması, Tokat’ta ağır vergi yüküne karşı yapılan başkaldırıydı.

Allah’ın tokadı!