Bir çakıl taşı/ Bir altın kaseyi kırsa/ Ne değerden düşer kase/ Ne değeri artar taşın. 1829-1880 yılları arasında yaşamış devlet ve fikir adamı, gazeteci ve şair Ziya Paşa’nın bu şiiri yazarken amacı “çakıl taşını ve altını” tarif etmek değildi.

İnsanı anlatıyordu.

İnsanı insan yapan:

Bilgisi.

Eğitimi.

Vicdanı.

Ahlakı.

Dürüstlüğü.

Doğruluğu.

Hak bilirliği.

Cesareti.

İnsanda bu özellikler varsa; atılan çamur, iftira, karalama “altın kaseye fırlatılmış çakıl taşı” kalır.

Değerini yitirmez insan!

★★★

Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, kentte yapımına başlanan şehir hastanesinde kullanılmak üzere Melet Irmağı’ndan “kaçak çakıl çıkarıldığını” açıkladı. 900 yataklı devlet hastanesini yapma ihalesi verilen firmaya ayrıca “bedelsiz çakıl çekme kıyağı” da sunuldu.

Al gözüm seyreyle.

Yine aynı hikaye:

Kayırma, kollama.

Kişi zengin etme.

Firma projeyi görmüş, şartları okumuş, fiyat vermiş “ben bu hastaneyi devlete 872.620.240 TL’ye yapar teslim ederim” diye sözleşme imzalamış. Firmanın kârı da dahil bu bedelin içinde beton, çakıl, kum parası da (1.800.000 TL) var.  Tutmuşlar, firmaya en yakın akarsu yatağından “bedava çakıl taşı çıkarma” izni de vermişler. Oysa Melet Irmağı’nın doğal yatağı bozulmasın diye çakıl, kum, taş çıkarmak yasak.

Halka yasak.

Firmaya serbest.

Niçin bunu yaptınız?

“Kamu yararı” diyorlar.

Tamam!

Yapılan hastane.

Kamuya hizmet.

Fakat özel firma, zaten çakılın bedelini fiyatın içine yazmış. Gidip daha uzaklardan ve yasağı olmayan nehirlerden çakıl bulup hastaneyi yapmak zorunda...

★★★

Kamu yararı!

Dıştaki cila.

Toprağı, akar suyu, gölü, ırmağı, sahili, ormanları, yer altını, yer üstünü, dağı, taşı yok ediyor. Kirletiyor. Betonlaştırıyor.

Yüksek Ziraat Mühendisi 2 aydın insan; Feyyaz Uysal ile Zevaiddin Özcan, “kamu yararı” etiketi altında son 20 yılda verilen ayrıcalıkları, kayırmaları, kişi, şirket zenginleştirmelerini incelediler. Kamu yararı nasıl tanımlanıyor, hangi ölçülere bakılıyor bulmaya çalıştılar.

Şu listeyi çıkardılar:

Şirketler batmasın diye tanınan vergi affı:

Kamu yararı yoktur.

Yandaş basın ve şirketlerin batık kredilerini devlet bankası bilançosunda görev zararı kalemine yazarak silmek:

Kamu yararı yoktur.

Deniz kıyısını kiralamak:

Kamu yararı yoktur.

Ormanları talan ettirmek.

Kamu yararı yoktur.

Fabrikalar durmasın diye atıklarını denize, nehre boşaltmalarına göz yummak:

Kamu yararı yoktur.

Filtresi olmayan termik santrallerin baca gazlarına göz yummak:

Kamu yararı yoktur.

Kaçak binaya imar affı:

Kamu yararı yoktur.

SİT alanı içindeki nitelikli tarımsal alanları her ne amaçla olursa olsun imara açmak:

Kamu yararı yoktur.

Tarımsal sulamayı planlarken, suyu dengeli kullanacak üretim planlaması ve yatırımları yapmadan suyu rastgele kullanmak.

Kamu yararı yoktur.

Varlık Barışı adı altında kara parayı aklamada:

Kamu yararı yoktur.

Devlet kuruluşlarını, fabrikalarını onu alanların üretimi, verimliliği, istihdamı, katma değeri, ihracatı artırma ölçülerini getirmeden özelleştirmek:

Kamu yararı yoktur.

Yurt dışından kirlilik, mikrop, hastalık getiren çöp ithalatında:

Kamu yararı yoktur.

Bir zeytin ağacının geliri onun dibinde toprağın içindeki linyit kömüründen daha yüksekse bu zeytini kesip önceliği kör linyite vermek:

Kamu yararı yoktur.

★★★

İki aydın insanın sıraladığı yukarıdaki listeye bir kalem de ben ilave edeyim. Siyasetçi hödüklüklerini gizlemek için “kamu yararı” tabusunun arkasına saklanmak:

Kötülüktür.

Habisliktir.

Acizliktir.

Aymazlıktır.

Kamu parasını hırsızlıktır.