Girdisi bilgi. Çıktısı aşı. Asılında bizim doktorumuz, bizim bilim insanımız, “aşı ve serum üretemez” değiller.

Örnekleri var.

Difteri öldürüyordu.

1894’de “Bakteriyolojihane” kuruldu. Bu ülkede; bu ülkenin doktoru ve bilim insanı 128 yıl önce difteri serumu ve aşı üretmişti. Yazarımız Sinan Meydan belgeleriyle sergiledi: 100 yıl önce Kurtuluş Savaşı başladığında Anadolu insanı kolera, tifo, tifüs, sıtma, çiçek, veremden kırılıyordu. İşgalci düşmanla cephede savaş sürerken İstanbul, Sivas ve Diyarbakır’da bakteriyoloji, kimya laboratuvarı, aşı istasyonu ve kuduz tedavi merkezinden oluşan Hıfzıssıhha Kurumları kuruldu. Kolera aşısı üretildi. Tifo aşısı üretildi. Tifüs aşısı üretildi. Sıtma aşısı üretildi. Çiçek aşısı üretildi. Kuduz aşısı üretildi. Verem aşısı da üretildi.

Üretim:

Yerli ve milliydi.

Hem düşman yenildi.

Hem salgın kazındı.

★★★

Bir örnek daha var ki, sizinle paylaşmalıyım: 98 yıl önce 1924 yılında Heybeliada Sanatoryum’u açıldı. Üst katında biri kadınlara, diğeri erkeklere ayrılan 8’er yataklı 2 koğuş ile hasta kabulüne başladı.

15 yıl geçti.

Ülkede sıtmanın beli kırılmak üzereydi verem ise direniyordu. Heybeliada yatak sayısı 370’e çıkartıldı.

Verem!

Ya bitecek.

Ya bitecekti.

6 yıl daha geçti.

1945’te Sanatoryum’a 232 yatak daha kazandırıldı. Verimin kökü kazındı.

2 yıl daha geçti.

O yılların altın cerrahları Dr. Ahmet Erbelger ve Dr. Siyami Ersek, tam gün kadrolu olarak çalışmaya başladılar. Heybeliada Sanatoryum’u ülkenin ilk göğüs cerrahi merkezlerinden biri haline geldi. 1954 yılında hemşire okulu eklendi. Aynı yıl bir de rehabilitasyon merkezi kuruldu. Tüberküloz ile savaşta çığır açan, on binlerce hastanın tedavi edildiği, yüzlerce uzmanın yetiştiği, binlerce akciğer ameliyatının yapıldığı Sanatoryum; cerrahi, KBB ve diş servisleri; bakteriyoloji-biyokimya, röntgen, patoloji-sitoloji ve solunum fonksiyon laboratuvarları; eczanesi; yardımcı hemşire okulu ve rehabilitasyon tesisleri ile tam donanımlı bir göğüs hastalıkları ve göğüs cerrahisi eğitim ve araştırma hastanesi olarak uzun yıllar hizmet verdi.

1980 yılına gelindi.

Sağlık politikası değişti.

Heybeliada sıkıntıya girdi.

1999 depremi geldi.

Binaları ciddi hasar gördü. Tedavi bahçede devam etti. 15 yıl daha geçti. AKP iktidara gelmişti. 2005 yılında Heybeliada’ya “deniz yoluyla ulaşmak zor” gerekçesiyle 100’ü doktor ve hemşire 250 personeli 660 yataklı hastane kapatıldı, kadrosu darmadağın edildi. Binalar ve üzerine kurulduğu 2 parsel Hazine Bakanlığı’na devredildi. Bakanlık da  parselin birini Diyanet’e bağışladı.

★★★

Bunları şunun için yazıyorum. COVİD-19 belası patlak verince Türkiye’de bir yerli ve milli aşı geliştiremedik. İktidar ise övündü ve Çin’den, Almanya’dan, Rusya’dan aşı ithal etmeyi büyük bir beceri gibi sundu. Ancak COVİD 19 salgınının dünyada ve bizde beli kırılınca yerli aşı TURKOVAC üretildiği duyuruldu.

Milli aşı gecikti.

Olsun!

Buna sevindik.

Ne var ki, COVİD-19 belasının yeni varyantları ortaya çıktığı şu günlerde “hatırlatma aşısı” için kendi insanımız bile TURKOVAK olmak istemiyor.

Çünkü!

Dünya Sağlık Örgütü, acil kullanım onayı verdiği 11 aşı arasına TURKOVAC’ı almadı.

Çünkü!

TURKOVAK’ın faz-3 çalışması yeterli denekle yapılmadı ve faz-3 çalışmaları uluslararası bir yayında yayımlanmadı.

Çünkü!

TURKOVAC’ın kullanım onayı aldığı başka bir ülke yok. “Yerli ve milli bizim aşımız” diyerek kendi kendimize propaganda var.

Çünkü!

TURKOVAC’ın etkinlik ve koruyuculuk anlamında doktorlar ile halkı ikna edecek elde bilgi yok.

Çünkü!

98 yıl önce kurulan ve çok başarılı olan Heybeliada Sanatoryum’unu daha da geliştirip aşı üretecek bir merkez haline getirmek yerine kapatıp arsalarını parsel ederek birini Diyanet’e bağışlama rantçı zihniyeti 20 yıldır ülkeyi yönetiyor.