20 yıllık arabadan inme zamanıdır diye düşündü.


“Biz Amerika’nın desteği ile iktidara geldik” dersem beni partiden atarlar; ben de kurtulurum” hesabını yaptı.


Yük ağır.


Lastikler patlak.


Frenler tutmuyor.


Araba uçurumda...


Parti önde gelenleri, kurucuları, eski dava arkadaşları, birlikte yürüdük bu yolları diye dayanıştıkları arabadan tek tek indiler. “Reisimiz...” dedikleri lider onları taşıyan, yükselten, mevki, makam, nam, şöhret, servet, zenginlik veren, sınıf atlatandı.


Artık değil.


Onlar da Reis’i taşıyamıyorlar. Reis de onlara ağır geliyor. Ethem Sancak en çok kayrılan, en çok desteklenen, en çok korunan ilk 100’ün arasında en başta gelendi. Hiç yoktan BMC’nin sahibi oldu. Hiç yoktan gazete patronu oldu. Hiç yoktan milli tankın hazır projesi ona sunuldu. Hiç yoktan devletin ASELSAN, ROKETSAN, TANK-PALET gibi savunma sanayi şirketlerini ona tank yapsın” diye destekçi yapıldı.


Tank yapmak!


Lokum iş.


Maliyeti belli.


Kârı yüksek.


Alıcısı hazır.


Tankı yapacak, üstüne kârını koyacak, devlete yani orduya satacak. Risk yok. Zarar etmek, batmak, sermaye kayıp etmek söz konusu değil. Tankı yapamadı. Şimdi “ABD bize tabanca bile yaptırmıyordu” diye eski mağdurluk afyonuna sarılıyor. Ethem Sancak, Saray sofrasından ayrılarak muhalefetin 6’lı sofrasına mı yanaşıyor?


Onu söyleten nedir?


Hesap korkusu mu?


6’lı muhalefet liderlerinin hep bir ağızdan “hesap soracağız” cümlesini daha sık tekrarlamaya başlamasıyla Ethem Sancak’ın iktidar arabasından inmesi aynı döneme denk geldi. Hesap sorulma korkusu arabadan inişleri hızlandırır.


Arkası gelecektir.


★★★


Frenin patlayacağı beş yıl önceden belliydi. Bilenler, izleyenler, yakından bakanlar görüyordu. Beş yıl önce para hacmi iki misline çıktı. Kredi hacmi üç katını geçti. Beş yıl önce “Lale Devri” yaşanıyordu. Kaplumbağalar sırtlarına konulmuş mumla gece vakti Haliç kıyısında gezintiye çıkmıyordu ama yeni iktidar zenginleri şiştikçe şişmekteydi.


Sonu hüsran oldu.


Ağır kur fırtınası.


Türkiye’yi sarstı.


Dolar 8 TL’ydi.


18 TL’yi gördü.


Liranın itibarını korumak için dolara sığındılar. Lirayı dolarla korumaya aldılar. Bu sefilliğin adını da Kur Korumalı Türkiye Modeli” koydular.


O da çöktü.


Yoksulluk yılan oldu.


Gömlek değiştirdi.


★★★


Bilenler bilir.


2 çeşit yoksulluk var.


Göreceli yoksulluk.


Mutlak yoksulluk.


İçinde 100 kaşık çorba bulunan bir tencere düşünün. Tüm halk bu çorba tenceresinin etrafında; kaşıkla çorba tenceresine dalıyor. Biri 90 kaşık içiyor. Diğeri 10 kaşık. 90 kaşık içenler yeni ve eski iktidar zenginleri, korunanlar, kollananlar, devleti ele geçirmişler, bütün güçleri tek elde toplamış olanlar. 10 kaşık içenler yoksullar, az gelirliler, dar gelirliler. Biri 90 içiyor, diğeri 10. Çorba azalıyor ama devamı geliyor. Az da olsa yoksula da çorba kalıyor. İşte ekonomistler buna göreceli yoksulluk demekteler. Göreceli yoksulluk “Lale Devirlerinin” ürünüdür.


Göreceli yoksulluk bitti.


Mutlak olana geçtik.


Çünkü tenceredeki çorba bitiyor ve artık devamı gelmiyor. Milli gelir artışı durdu. Türkiye’nin dışarıya sattığı (ihraç ettiği) malların fiyatları artıyor ama Türkiye’nin dışarıdan satın aldığı (ithal ettiği) malların fiyatları daha fazla artıyor.


Ayrıca!


Ülke itibarı sıfıra indiği için Türkiye dünya finans kurtlarına en yüksek faizi ödeyerek borçlanıyor. Türkiye, ucuza satıyor, pahalı alıyor, en yüksek faizle borçlanıyor. Türkiye ütülen ülke oldu.


Milli gelir büzüldü.


Türkiye küçüldü.


★★★


Ve buna ilave olarak da dış destekli (40-50 milyar dolar taze borç) da gelmediği için yeni bir Lale Devri yaratmak mümkün olmadığından” Türkiye mutlak yoksulluğa sürüklendi.


Frenler patladı.


Lastikler kabak.


Ethem Sancak indi.


Parti disiplin kurulu kararını beklemeden kendisi istifa etti.