Bugün “Türkiye Yüzyılı Vizyonu” açıklanıyor. Bol yaldızlı cümleler duyup, bol parlatma, bol ışıklandırma izleyeceğiz. Önümüze yeni ufuklar koyan; “Büyük ve güçlü Türkiye’yi gelin birlikte kuralım” çağırısı dinleyeceğiz.

Dürüst olalım.

20 yıldır yönetimde ne yaptı, hangi hedefleri tuttu ona bakalım:

20 yıl önce Türkiye’nin
bir şaha, padişaha, despota ihtiyacı yoktu. Türkiye’de insanların huzura, iyi hayata, özgürlüğe, yüksek bilme, yüksek vicdana, yüksek sanata, edebiyata, İslam din inancını yüksek ahlakla buluşturmaya ve yüksek ahlakı dini inancın temeli yapmaya, çatışmayı, bölünmeyi bitirip sınırsız barışa, sevgiye, şefkate, dışa bağımlılığını en aza indirebilmiş ileri bir sanayileşmeye, kendini doyurduktan sonra komşularını da besleyen verimli bir tarımsal üretime ulaşamaya, dış borçsuz ve cari açık vermeden fakiri az, zengini çok ülkeler gibi yaşamaya ihtiyacı vardı.

20 yıl aktı, bitti.

Hiçbir hedef tutmadı.

20 yılın sonunda; halkın çoğunluğu nasıl geçinirim korkusu içinde kıvranırken ve 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ayda 24 bin lirayı aşmışken Cumhurbaşkanı yardımcısının altına 20 milyonluk Mercedes çekme bütçesi yapıldı.

★★★

20 yılın sonunda: Yalan öne geçti. Adaletsizlik. Rüşvet. Akraba kayırma. Yandaşa üç maaş. Torpilliye beş maaş. Partiliye on beş maaş. Devleti soyma. Havuzcu peydahlama. Devlet ihaleleri ile yeni zenginler yaratma... Diyanete bol bütçe aktarıp imamları parti militanı gibi çalıştırma...

Hem.

Cumhurbaşkanı olma.

Hem.

Parti başkanı kalma.

Hem.

Bakanları atama.

Hem.

Meclisi kontrol.

Hem.

Dini önderlik.

Hem.

Diyaneti yönetme.

Yüksek faizle bulunmuş dış para ile saraylar çoğaltıp; ekonomide “kara delik” adı verilen pahalı köprüler, yollar, hava meydanları yaparak; gösteriş yatırımları ile toplumda yükselen yoksulluğu, işsizliği, gizli açlığı, aileleri elektrik ve doğalgaz faturası mahkumu haline getirmeyi, zengin ile yoksul arasında açılan uçurumu, milli paranın egemenliğini yitirip dolar karşısında teneke değerine inmesini; “devletin cebinden bir kuruş çıkmıyor” yalanıyla örtme, gizleme... Özgür basını susturma, bağımsız kalemleri lekeleme, giyotin yargıçlar yaratıp gazeteciyi hapse mahkum etme, kiralık kalemleri ise yüceltme...

Dalkavuk aydınlara ödül.

Partili yargıç üretme.

Taraflı savcı peydahlama.

Dün beraat verdiğine bugün ömür boyu hapis kararı çıkartarak; “korku toplumu” yaratma; bunların hepsi son 20 yıla sığdırıldı.

★★★

Türkiye’nin 20 yıl önce; siyaseti zenginleşme, avanta vurma, kamu gücünü başkasının malına çökme aracı yapmamış politikacı tipinden kurtulmaya ihtiyacı vardı.

20 yıl aktı bitti.

20 yılın sonunda:

Siyasetçi, bürokrat, işadamı, cemaat, tarikat, mafya bir araya getirildi; her devlet şirketi satışından, her devlet projesi ihalesinden, her devlet harcamasından pay çıkartıldı... Partili baş hukuk danışmanı profesörün telefonu ile hapishaneden “eroin baronu” kaçırıldı. Türkiye’nin büyük kentleri, kasabaları; kendi öz vatanları yangın yerine dönmüş Suriyelilerin sığındığı, atlama tahtası diye kullanıp Avrupa’ya kapağı atmak istediği ülke oldu.  Türklerin kendisi ise Avrupa’da en çok iltica edenler sıralamasında dördüncülüğe oturdu. Doktorların yarısı Türkiye’yi bırakıp gitti...

★★★

20 yıl önce Türkiye’de; “Bizden olanlar. Bize karşı olanlar. Cumhuriyet bizi geriye götürdü, Türkçe ile düşünce üretilemez, felsefe yapılamaz...” diyenler yoktu. 20 yıl sonra bugün sadece; “şehadet, itaat, sadakat, can ile cihat, mal ile cihat, mümin ile kafir, tevhid ile küfür” kavramları ile konuşanlar iktidardalar ve devleti ele geçirdi, yönetiyorlar.

Bugün vizyon açıklıyor.

Türkiye’yi kibirle yaktı.

Gökyüzünü fethe çıktı.