Balıkesir Merkez Havalimanı pisti, terminal binası ve inşaatı yavaş gitti, yavaşladıkça maliyet şişti. Fakat sonunda her inşaat gibi o da bitti. Terminal binasının dışarıdan görünüşü uçağa” benzetilerek tasarlandı. Alan oturumu: 420.000 metrekare. Terminal büyüklüğü: 6500 metrekare. Yolcu kapasitesi: 1.000.000. Verilen yolcu garantisi: Yılda 1.300.000.

Fizibilite!

Muhteşemdi (!)

Yüksek sorumlukla yapılmıştı. Balıkesir’in tüccarları, sanayicileri ve esnaftan bilgi toplanmış ve Balıkesir ve ilçelerine değişik yollardan her gün 2.000’in üzerinde vatandaşın Ankara’ya gidip geldikleri bilgisi alındıktan sonra yapılan bu muhteşem fizibilite (!) ile Merkez Havalimanı, yıllık 1 milyon yolcuyu ağırlayacak şekilde planlandı. Yaklaşık 100 milyon TL harcandı. Açılışı 2 kez ertelendi.

★★★

Törenle açıldı.

2 yıldır açık.

Kapasite:

1.000.000.

Yolcu garantisi:

1.300.000.

Gelen-giden yolcu:

0 (sıfır).

İnen- kalkan uçak.

0 (sıfır)

Meydan kargalara kaldı.

★★★

Başka bir muhteşem (!) fizibilite Zonguldak- Kilimli arasındaki sahil yolu için yapıldı. Bu fizibilite de çok hassas, çok titiz, yüksek duyarlılıkta yapılmıştı (!) Tamamı 11 kilometre uzunlukta; otobüsle normal hızda 33 dakikada gidilen yolu, 5 dakikaya indirmek üzerine planlandı. 2011 yılında ihale edildi. İhaleyi alan müteahhit şirket, 120 günde bitirme sözü verdi.

Bitiremedi.

İşi bıraktı.

2020 yılında yeniden ihale edildi. Bölgenin bilgili, tecrübeli yol mühendisleri, “Karadeniz’in dalgalarının hırçın olduğunu yaşayarak, görerek, büyüklerinden duyarak bilen” Ereğli, Zonguldak, Mengen, Devrek’in insanları uyardılar. Bu yolu yüksek dayanma ölçülerine göre yapmazsanız “Karadeniz’in dalgaları bu yolu da yutar” dediler.

Dinleyen olmadı.

Proje muhteşemdi!

Cumhurbaşkanı istemişti.

Cumhurbaşkanı açacaktı.

Müteahhitlere iş çıkıyordu.

Müteahhitler!

Partiyi gözetiyordu.

500 milyon TL harcandı.

Cumhurbaşkanı bir hafta sonra (22 Ocak’ta) gelecek, yolu törenle açacaktı. Karadeniz’in dalgaları, bir hafta beklemedi, yolu yuttu.

★★★

“Kargalara kalan meydan, dalgalarla yutulan yol; bu muhteşem fizibilite yatırımları;” birikti, birikti, üst üste geldi, derin ekonomik krize dönüştü. Türkiye üç haneli enflasyon sürecine bu muhteşem fizibiliteler ile girişilen müteahhit zengin edici hesapsız- kontrolsüz harcamalarla girdi. Dar gelirli halk için “tane ile alma” dönemi: Tane portakal: 1.41 TL. Tane domates: 1.46 TL. Tane yeşil biber: 1.86. Tane patlıcan: 4.88 TL. Tane salatalık: 3.63 TL. Tane muz: 2.55 TL. Bu “meydanı kargaya, yolu dalgaya bırakan kalkınma modeli” ile gelindi.

Karadeniz bile isyan etti.

Uyanın diye yol yutuyor.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Yılın gazetecisi Faik Akgün!


Her ağacın kurdu kendi özündendir. Her yapı kendi içinden yeni bir yapı doğurur. 20 yılı hep birlikte yaşadık, gördük. Gazeteler, TV’ler satın alınarak, havuzlama modelleri yaratılarak; dış sansür ve iç sansür işletildi. Bağımsız, tarafsız, iktidar borazanı olmadan gazetecilik yapmak isteyenler korkutuldu. 20 yılın sonunda bu yapıdan bağımsız gazetecilik” de doğdu. Gizlenenleri korkmadan, yılmadan, eğilmeden yazan genç gazeteciler yetişti. Onlardan biri Elazığ’da Günışığı Gazetesi’nde hem yazı işleri müdürlüğü hem muhabirlik yapan Faik Akgün oldu. Tıp öğrencisi Enes Kara’nın intihar haberini ilk o yazdı. Cemaat tarafından “ölümle” tehdit edildi. Gazetenin patronu ve genel yayın müdürü onu işinden attılar. Faik Akgün, “Eğer 20 yaşındaki öğrenci hayatının baharında toprağa giriyorsa kimse bizi ekmekle (işten atmakla) terbiye etmeye kalkışmasın” dedi. Evet, iktidara satılmış basın yapısı içinden “bağımsız gazetecilik” çıktı. Gazeteciler Cemiyeti, yılın gazetecilik ödülünü Faik Akgün’e vermeli. Türk basınında bugün Faik Akgün gibi yüzlerce genç gazeteci var artık. Övünmek saymayın; bağımsız gazetecilik yolunu 20 yıl önce SÖZCÜ örnek olarak açtı. Bu yüzden SÖZCÜ’ye “FETÖ”cü çamuru attılar.