Nasrettin Hoca’nın “eşeğini önce kaybedip sonra bulunca sevinmesi” hikayesine benzedi. Suriye’nin diktatör lideri Esad ile Türkiye’nin tek adam lideri Erdoğan’ın yeniden “Gel kardeş olalım...” günlerine geri dönecek belirtinin uç vermesi Türkiye’yi umutlandırdı.

Herkes sevindi.

Gözler gördü.

Kulaklar duydu.

11 yıl oldu.

11 yıl önce komşumuz Suriye yanmaya başlamıştı. Komşudaki yangını söndürmeye koşmamız gerekirdi, benzin dökmeye kalktık. Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu, ABD’nin gözüne girerim stratejisiyle olsa gerek Obama’dan daha keskin davrandı. Esad’ı devirmek yanlısı oldu. Obama ise Türkiye’yi yalnız bıraktı. ABD’nin amacı orada İsrail’i korumak için bir garnizon devlet kurmaktı. Türkiye komşusu Suriye’nin iç savaşında taraf olmaya girdi.

Araya kan girdi.

Öfke girdi.

Ilımlı İslam girdi.

ÖSO girdi.

Eğit-Donat girdi.

IŞİD girdi.

El Nusra da girdi.

“Katil Esed” söylemi girdi. Uyuşturucu ticareti girdi. Süleyman Şah Türbesi’nin yerinden sökülmesi girdi. “Şam’da Emevi Cami’nde namaz kılacağız” içe propagandası girdi. Suriye’de ateş büyüdü, 7 milyon insanı Suriye’yi terk etti. 7 milyon Suriyeliden Türkiye’ye 4 milyon sığınmacı girdi. Onlar için Türkiye bütçesinden harcanan 100 milyar doları bulduğu açıklandı, yazıldı, çizildi.

★★★

Girmeyen kalmadı.

Güvenli bölge girdi.

Biriket ev projesi girdi.

Fırat Kalkanı.

Barış Pınarı.

Zeytin Dalı.

Bahar Kalkanı.

200 şehit verdik.

F-4 uçağımız vuruldu.

Rus S-24 uçağını vurduk.

ABD modeli girdi.

ABD modeli, Türkiye’nin Suriye’de SDG ile anlaşmasını istiyor, bunu dayatıyordu.

Rus modeli de girdi.

Rus modeli, Türkiye’nin Suriye’de hem rejimin sahibi Esad ve hem de PKK’nın paravan örgütü SDG ile anlaşıp el sıkışmasını istiyordu.

★★★

11 yıl böyle bitti.

Türkiye tarihinin yaşadığı en derin ekonomik kriz de sonunda geldi girdi. Bu derin kriz sırasında Tayyip Erdoğan’ın “en sık ve en uzun görüştüğü lider” Putin oldu. Rusya Lideri Putin’in Türkiye lideri Erdoğan’a ülkeyi içine düşürdüğü derin krizden kurtarması ve halkın “pahalılığı çözerse yine Tayyip çözer” umudunu yeşertebilmesi için dolar desteği vermeye niyetli, istekli olduğu yazıldı.

Soçi’de buluşuldu.

Sana dolar vereyim.

Dolar da girdi.

Akkuyu inşaatı için Rusya’dan 5 milyar doların Türkiye’ye transfer edildiği de kayıtlara girdi. Putin’in dolar desteğine devamı için “Esad ile barışılması şartını” ileri sürdüğü haberi de gündeme girdi. Bunun devamında Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Büyükelçiler Konferansı kapanış konuşmasında “bundan 10 ay önce Suriye Dışişleri Bakanı ile ayaküstü görüştüğünü” açıklayıp, “Muhalefet ile Rejimi (Esad’ı) bir şekilde anlaştırmamız lazım” demesi üzerine Azez, Cerablus ve İdlib’de, Türk askeri araçlarının önü kesildi, Türkiye’nin aylık maaş verdiği güçler, uzun namlulu silahlarla sınır kapısı önünde toplandı, Türk bayrağı yakıldı.

Eğit-Donat.

Bayrağı yaksın.

★★★

Gerçek, gerçektir.

Bugün; Başkent Ankara ile Başkent Şam’ın devlet kurumları; istihbarat örgütlerinin başkanları, Dışişleri bakanları, “üst düzey görüşmeler” yapıyorlar. Seçimler sonrası iktidar olmaya hazırlanan CHP’nin dış politika sözcüsü bile “Şam ile diyaloğa geç de olsa geçilecek olmasına” destek verdi.

Sonunda!

Benim tahminim:

Tayyip Erdoğan, çok yakın bir gelecekte Beşar Esad’ı Ankara’da buluşmaya davet edebilir.

Bakarsın tersi olur.

Başer Esad, Ankara’ya telefon eder; “... Gel eski günlerimize dönelim... Sen beni Çamlıca’da yaptırdığın camiye bir cuma günü namaz kılmaya davet et... Şam’da namaz kılmak sana nasip olmadı, biz birlikte Çamlıca’da namaz kılalım... Senin Kısıklı’daki ev camiye yakın, eşlerimizle birlikte senin evde namaz sonrası buluşur, fotoğraf çektirir, görsünler diye Türk halkı ile Suriye halkına el ele görüntü veririz...” teklifi yapabilir.

Yaşa!

Nasrettin Hoca.

Eşeği kaybettir.

Sonra buldur.

Biz de sevinelim!