Ülkemizin genel haline bakınca yaşam mücadelesi veren insanlarımızın acıklı halini görüyorum. Her yerde bir perişanlık hâkim!

İşçisinden çiftçisine, emeklisinden öğretim üyesine kadar dertli olmayan yok!

Dur durak bilmeyen ağır zamlarla artan fiyatlar en yıkıcı darbeyi sabit gelirli ve asgari ücretli yurttaşlarımıza indiriyor!

Öyle olduğu halde kamuoyu araştırmaları bir acayip!

Acıdan, çile çekmekten zevk alıyor olacaklar ki, (anketlerde sayıları yüzde 30 dolayında görünüyor) hâlâ bu iktidarı desteklemeye devam ediyorlar. Bilim adamlarının incelemesi gereken tıbbi bir durum bu...

★★★

Ülkede bozuk olmayan ne var?

Ekonomi bozuk...

Siyasetin hali bozuk...

Adaletin terazisi bozuk...

Vergi sistemi bozuk...

Eğitim bozuk...

Ahlâk bozuk...

Düzen bozuk!

Söyler misiniz, Türkiye’de bozuk olmayan ne var?

Zam, zam, zam... Her gün zam!

Mübarekler zamma doymuyor, ceplerde kalan son liraları bile vantuz gibi “hüüp” diye ceplerden çekiyorlar.

Söyler misiniz, zam gelmeyen ne var ülkede?

Hal böyleyken, Maliye Bakanı Nebati “Son iki yılda Türkiye ekonomisinde gösterilen başarıyı tüm dünya gördü ve takdir etti!” demez mi?

Mizah desen değil, şaka desen değil... Milletin aklıyla alay etmek mi dersiniz?

★★★

Hâkim mahkemede kaşlarını çatarak cinayet sanığına sormuş:

“Adamı neden öldürdün?”

Sanık cevap vermiş:

“Asgari ücretliydi, zaten ölecekti hâkim bey!”

İşte, maalesef acıklı halimiz böyle!

Bir toplum nasıl çöker?


AKP iktidarı 20’inci yılında... Bu, bir iktidar için ileri yaştır ve artık ülkeye vereceği bir şey kalmamıştır!

Tüm demokratik ülkelerde yönetimler en geç yedi-sekiz yılda değişir, gençlere fırsat verilir, idareye taze kan gelir.

Bizdeki yaşlı AKP iktidarı bundan sonra Türkiye’ye ne verebilir ki? Hiçbir şey veremez, sadece günü kurtarmaya, durumu idare etmeye çalışır.

Siyaset bizde böyledir. Koltuklar tatlı gelince bırakmak istemiyorlar.

Ülke zor durumdaymış, halk perişanmış, umurlarında mı?

Eğer yönetime taze kan gelmezse, her geçen gün daha geriye gideceğimiz kesindir.

★★★

İbn-i Haldun (1332-1406) büyük bir İslâm bilginidir.

616 yıl önce ölen İbn-i Haldun bir toplumun çökme belirtilerini madde madde şöyle yazmıştır:

■ İktidarın yaşlanıp yıpranması,

■ Ülkede üretimin zayıflaması,

■ Toplumda dayanışmanın yok olması,

■ Sevgi ve kardeşliğin azalması,

■ Fiyat ve vergilerin artması,

■ Liyakatin kaybolması,

■ Görevlerin ehil insanlara verilmemesi,

■ Genç kuşağın umutsuzluğa düşmesi,

■ Adaletsizliğin ve kayırmacılığın artması,

■ Umutların kırılması, karamsarlığın hâkim olması,

■ Ülkeden başka ülkelere göçün (kaçışın) hızlanması!

Yedi yüzyıl önce yazılmış tüm bunlar... Öğrenebilmiş miyiz? Ne yazık ki, hayır!

TEBESSÜM

Kadının intikamı!


Temel hastalanır... Şiddetli ağrılar içindedir. Hiçbir ilaç fayda etmez.

Acıyla kıvranırken karısına seslenir:

“Fadime... Ben artık ölüyorum!”

Karısı itiraz eder:

“Allah korusun kocacığım, nasıl söz öyle? Ölmeyeceksin!”

“Yok yok, ölüyorum.  Şimdi sana önemli bir itirafta bulunacağım... Çünkü büyük bir vicdan azabı içindeyim.”

Fadime yumuşak bir sesle:

“Peki, madem istiyorsun söyle canım, seni dinliyorum” der.

Temel inleye inleye:

“Ben seni çok aldattım. Hem de en yakın arkadaşlarınla...” diye itiraf eder.

Fadime acı acı gülümser:

“Ben seni keyfimden mi zehirledim sanıyorsun?”

GÜNÜN SÖZÜ

Ziyafetler verirsen dostun çoktur, yoksul düşersen kimsen yoktur!