Gıda fiyatları arttıkça artıyor. Neden?

Ulus olarak yeteri kadar üretemediğimizden...

Geleceğin en büyük tehlikesi açlıktır!

Tarımda plansızlık, çiftçiye indirilen zam darbeleri, izlenen yanlış politikalar fiyatları patlattı!

Hükümetin şimdi yeni bir çalışma yaptığı bildirildi.

Buna göre, enflasyon sepetinde yer alan, yağ, un, şeker gibi 20 – 25 kalem ürünün fiyatları dondurulacak ve yıl sonuna kadar aynı fiyatla satılacakmış!

Fiyatları sabitleyici sistem sayesinde enflasyon dizginlenecekmiş!

Bu parlak fikir kimin aklına geldi bilmiyorum ama, ekonominin “arz-talep kanununa” aykırı olduğu kesindir!

Fiyatları sabitlenen malların tezgâh altına ineceği ve bir süre sonra ülkede karaborsanın patlak vereceği düşünülmelidir.

Dilerim böyle sakıncalı bir yola başvurulmaz!

Aslında çare bellidir! Üretim, üretim, yine üretim! Başka yol yok!

★★★

Üretim deyince AKP’nin önde gelen isimlerinden eski Başbakan Binali Yıldırım’ın son günlerde telaffuz ettiği sözler aklıma geldi.

Binali Bey çiftçilere “Dağı taşı deli gibi ekin, üretin, üretin!” diye seslendi.

Gıda günümüzde her şeyden önemli hale geldi ama Binali Bey’in düşünmediği şu:

Çiftçi üretsin de ne üretsin, nasıl üretsin!

İktidar olarak sen çiftçiyi zamlarla boğazlarsan üretim nasıl artar?

Bir yıl içinde gübrenin fiyatı 5 kat, mazotun fiyatı 4 kat arttı. Tohuma, elektriğe ağır zamlar geldi.

Binali Bey tüm bunlar olmamışçasına “Deli gibi ekin!” diyor.

Korkarım ki, bu gidişle deli gibi ekemeyecekler, kendileri deli olacaklar!  

Sadece üretin demekle olmuyor bu işler. Çiftinin ne üreteceği, ne kadar üreteceği, bunları nasıl pazarlayacağı planlanmalı!

Beli bükülen Türk çiftçisi acıklı bir durumdadır!

Kalıcı bir çözüm bulunmazsa daha çook arazi terk edilecek, gıda ürünlerindeki kriz büyüyecek!

Lafla üretim olmaz! Çiftçiye destek lâzım!

Aksi halde, günün birinde, açlıkla boğuşur hale geliriz!  

Tehlikeyi bugünden önlemek lâzım!

Cehalet zinciri!


Batı ülkeleri neden bilimde, teknikte bizden ileri?

Bunun en önemli sebeplerinden biri, onların okuyan, bizim ise okumayan toplum olmamızdır.

Okuma oranımız, ne yazık ki, az gelişmiş ülkeler düzeyinde...

Zamların yarattığı kriz yayınevlerini de vurdu, basılan kitap sayısı ile birlikte okuma oranı da azaldı. Kargo ücretleri ise kitapların fiyatını geçti...

Bu konuda M. Kemal Ulusu’dan bir e-posta aldım. Şöyle diyor:

“Ben ülkemizde okumayı teşvik için büyük maddi fedakârlıklarla Anadolu’ya, özellikle okullara kitap yolluyorum. Fakat artık galiba yollayamayacağım.

“Atatürk’ün Yanı Başında” adlı kitabımın yeni baskısı yapıldı. Bodrum’dan İstanbul’a kitap yollamak için yakın bir kargo firmasına gittim. Bir tek kitaba ne ödedim, biliyor musunuz? Tam 46 lira! Kitabın fiyatından fazla... Devletin, kitapların kâğıt ve kargo fiyatlarıyla ilgilenmesi lâzım. Bunu yapmazsa, ülkemizdeki cehalet zincirini nasıl kırarız?”

TEBESSÜM

Babasının evinde...


Köyün yetişkin kızı, inşaatlarda çalışan bir ustayla evlenerek kasabaya yerleşmiş... Hayatından memnunmuş...

Komşu kadın onun bu halini görünce biraz şaşırarak:

“Nasıl bu kadar mutlu olabilirsin? Senin kocan çok çirkin bir adam yaa...” demiş.

Köylü kız itiraz etmiş:

“Öyle deme komşum, öyle deme... Bubamın evinde bu da yoktu!”

GÜNÜN SÖZÜ


Cahil toplumlar, gelişmiş ülkelerin tutsağı olurlar!