“Hain, FETÖ’cü, terörist, alçak, çamur, çukur, zillet, iffet, iffetsiz, cibilliyetsiz, rezil... vs.”

Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm CHP ve İYİ Partililere yöneltilen bu öfkeli sözler hakaret mi, değil mi?

Günümüz Türkiye’sinde bu tür ifadelerin hakaret olup olmadığı tamamen söyleyen kişiye bağlı...

Eğer bunlar Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından çıkıyorsa savcılar ve mahkemeler bu sözlere “Hakaret” demez, “İfade özgürlüğü” der. Bunun örnekleri var.

Ancak... Aynı sözlerden sadece biri bile muhalefetin ağzından çıksa, soluğu adliyede alır ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla 1 yıldan 5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanır. (Türk Ceza Kanunu Madde 299)

Mahkemelerde böyle, binlerce değil, on binlerce hakaret davası var.

★★★

CHP Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “Hakaret suçlaması” ile ilgili açılan soruşturma ve davalar hakkında bilgi verdi. Buna göre; 2014 ile 2020 yılları arasında açılan soruşturma sayısı 160 bin 169, aynı süreçte açılan dava sayısı ile 35 bin 507 oldu. Yargılananların 1107’sinin çocuk yaşta olduğu belirtiliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu suç yönünden verilen bazı cezaları “İfade özgürlüğünün ihlali” olarak görüyor.

★★★

Önceki gün Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla bir medya mensubu daha tutuklanarak hapse atıldı.

Gazeteci Sedef Kabaş, Uğur Dündar’ın Tele-1’de yayınlanan “Arena Programı”nda  Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği suçlamasıyla gece saat 02.00’de polis tarafından evinden alınarak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

Aynı gün çıkarıldığı nöbetçi mahkemede tutuklanan Sedef Kabaş cezaevine gönderildi.

★★★

Sedef Kabaş suçlu mu, değil mi, buna yargı karar verecek. Demokratik hukuk devletlerinde durum böyledir. Ancak...

Türkiye’nin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bu en basit hukuk kuralını ve adalet ilkesini yerle bir ederek Sedef Kabaş’ı daha yargılanmadan mahkûm etti.

Bakan Abdülhamit Gül, bağımsız yargıya âdeta talimat verircesine şöyle dedi:

“Haset ve nefretten doğan bu hadsiz ve hukuksuz ifadeler, milletin vicdanında ve adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacaktır.”

Bu ifade bir peşin hüküm değil mi, yargıyı etki altında bırakmaz mı?

Böyle bir davranış, âdil olduğunu ifade eden bir Adalet Bakanı’na
yakışır mı?

Bir de saf saf “Türkiye’de yargıya güven neden azaldı?” diye soruyorlar!  Sebebi belli değil mi

TEBESSÜM

Kurt ile kuzu hikâyesi!


Çalkantılı günlerden geçiyoruz.

Bozulan ekonomi ile iç içe geçen siyasetin gerginliği, yaşanan sorunları
büyütüyor.

Bu arada cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı da, hiçbir demokratik ülkede olmayan şekilde artıyor!

Ülkemizdeki linç kampanyaları, yaşanan üzücü olaylar, bilinen bir öyküyü hatırlattı bana...

Malûm... Bir bahar günü kurt ile kuzu aynı derede su içiyorlarmış...

Kurt, derenin alt tarafında su içmekte olan minik kuzuya öfkeyle bağırmış:

“Terbiyesiz kuzu... Haddini bil! Utanmadan benim suyumu bulandırıyorsun!”

Korkudan dehşete kapılan kuzu, titreyen sesiyle:

“Aman kurt hazretleri” demiş “Sizin suyunuzu nasıl bulandırabilirim? Siz yukarıdasınız, ben aşağı taraftayım... Sular bu yana doğru akıyor. Ben sizin içtiğiniz suyu bulandıramam ki... Suçlamanız gerçeğe uymuyor.”

Kurt gözlerini daha da açarak öfkeli sesiyle bağırmış:

“Uysa da, uymasa da, bulandırsan da, bulandırmasan da seni yiyeceğim. Var mı bir diyeceğin?”

...Ve gözlerinden kıvılcımlar saçarak kuzunun üzerine atlamış!

GÜNÜN SÖZÜ


Tanrı’nın adaleti ağır işler, yavaşça gelir ama hiç şaşmaz!