Açlığı tanımayan, yokluğu bilemez.

Dünyada her tutku ölür, her aşk tükenir, her sevda biter fakat, insan bunlar olmadan da yaşar... Ancak, hiçbir canlı aç yaşayamaz!

Açlık öyle bir şeydir ki, bıçaktan, hançerden, kılıçtan bile keskindir. İnsana her suçu işletebilir.

Tarımda tehlike çanları çalıyor.

Yalnız Türkiye’de değil, dünyada da durum vahim...

Küresel gıda krizi kapıda...

★★★

Bizimkiler her şeyi çok iyi biliyorlar ya (!)... Bu nedenle tüm uyarılara kulak tıkamışlar, tarımda alınması istenen önlemlere, gaflet içinde karşı çıkmışlardı.

Uzmanlar “Tarıma önem verin, çiftçiyi destekleyin, üreticilerin sesine kulak verin... Tarımdaki bu korkunç girdi fiyatları devam ederse, ileriki günlerde açlık tehlikesi baş gösterecek” diye uyardıkça, onlar çiftçiye destek yerine tarım ürünleri ithalatını artırmışlardı.

Bilgisizce izlenen tarım politikaları sonunda, dünyanın 126 ülkesinden gıda ürünü satın alır hale gelmiştik.

★★★

Bir bakan vardı. Adı Bekir miydi, neydi? Tarım ve hayvancılığın kötü gidişi onun zamanında hızlanmıştı.

Bu bakan efendi, tüm uyarılara dudak bükerek:

“Paramız var ki alıyoruz!” diye böbürlenmişti.

İşte, savaş çıktı, Ukrayna ve Rusya’dan buğday alamaz hale geldik. Ekmek fiyatları neredeyse ikiye katlandı!

Küresel bir krizin daha başlangıcındayız.

Paran da olsa, dünyadan tarım ürünü satın alamayacak hale geleceksin.

O zaman, kendi ülkemizde yetiştirilen ürünlerle 84 milyon insanı doyurmak zorunda kalacaksın...

Bu yetersiz üretimle nasıl yapacaksın bunu?

İktidar, betona yaptığı yatırımı çiftçilere yapsaydı, fiyatlar bugünkünün yarısı kadar olur, ülkemiz bolluk ülkesi haline gelirdi. Şimdi yokluk ülkesi oldu! Kendi kendimize yetmiyoruz.

Topraklarımız, tarlalarımız, yaylalarımız yokmuş gibi yabancı ülkelere muhtaç hale geldik.

Küresel gıda krizi büyürse millet beton mu yiyecek?

Gidişat hiç hoş değil!


Ülkemizde tarım ve hayvancılık perişan, çiftçi nakavt olmuş durumda...

Devletten yeteri kadar destek göremeyen yüzbinlerce çiftçi tarlalarını ekmekten vazgeçti.

Gübreye zam, tohuma zam, tarım ilaçlarına zam... Elektriğe, suya, mazota zam... Hem de yüzde 100’ü aşan müthiş zamlar!

Gırtlağına kadar borca gömülen çiftçimiz canından bezdi, işi bıraktı, tarlasını, hayvanlarını sattı. Gençler de büyük kentlere göç edince tarlalar boş kaldı!

★★★

Fiyatlar kudurmuşçasına yükselirken, gelirler yerinde sayıyor.

İnsanlarımızın yarısı açlık sınırında...

Buğday ithalatında Rusya ve Ukrayna’ya bağımlıyız.

Savaşın başından bu yana buğday fiyatları yüzde 45’in üstünde arttı.

Dünyanın ikinci büyük buğday üreticisi olan Hindistan buğday ihracatını askıya aldı.

Birçok ülke, un, buğday, mercimek, nohut, fasulye gibi temel gıda maddelerinin ihracatını yasakladı.

Açlık riski artarken bizimkiler ne yapıyor?

Hâlâ durumun ciddiyetini anlamış görünmüyorlar!

Kaçan çiftçiler kaçtı. Fakat yönetim, işi terk etmeyip üretime zar zor devam etmeye çalışan çiftçilerimize hâlâ kan ağlatmaya devam ediyor.

Gidişat hiç hoş değil! Ne zaman akıllanırız, bilemiyorum!

TEBESSÜM

“Bekâret kemeri!”


Cesur şövalye, Haçlı Seferi’ne giderken, karısına “Bekâret kemeri” takıp anahtarı en yakın arkadaşına vermiş:

“Sana güveniyorum. Eğer 10 yıl içinde savaştan dönmezsem kemerin kilidini açarsın!”

...Ve zırhını giyip atına atlamış... Yolda son bir kez şatosuna dönüp bakarken, atını dörtnala koşturarak gelen arkadaşı seslenmiş:

“Dur, gitme! Yanlış anahtar vermişsin!”

GÜNÜN SÖZÜ


Aç kim olsa kaç! Aç köpek fırın deler, Aç insan, insan yer!