Bayram günlerinde Bodrum’un hali daha da hazin bir hale geldi.

Bu ünlü tatil yöremizin sorunları her geçen gün biraz daha büyüyor. Çarpık yapılaşma kenti mahvediyor.

Denize sıfır sahillerde 4 katlı apartman gibi binaların yapımına nedense göz yumuluyor, Türkiye’nin incisi denilen Bodrum, iç karartıcı, can yakıcı bir yapılaşmaya mahkûm ediliyor!

Fiyatlar can yakıcı… Bu yer sanki başka bir ülkenin kenti…

Bütün Türkiye pahalı ama Bodrum daha pahalı!

Ev fiyatlarını ve ev kiralarını hiç sormayın: Rakamlar astronomik!

★★★

Bir okurum (Talha Yurdakul) mektup yazmış “Anlamakta çok güçlük çekiyorum” diyor ve ekliyor:

“Enflasyondaki korkunç artışı görüyoruz. Siz de bunları yazıyor, ekonomik krizi dile getiriyorsunuz. Biz de bu orantısız pahalılığa dayanmaya çalışıyoruz.

Anlayamadığım durum şu:

Bu kriz günlerinde insanlar tatil yerlerine nasıl sel gibi aktı?

Mesela Bayram’da Bodrum... Yollar doldu taştı. Oteller, lokantalar, gazinolar hep doldu. Hani kriz vardı? Nasıl oluyor bu Allah aşkına? Yoksa ekonomik kriz yok da, siz mi öyle yazıyorsunuz?”

★★★

Sayın okurumun sorusu yürek yakıcı… Gerçekten bayramda insanlar, ürkütücü fiyatlara rağmen yollara düştü, uçaklarda, otobüslerde yer bulmak mesele oldu.

İstanbul’dan Bodrum’a kendi arabasıyla gelen bir arkadaşım, köprü, tünel, otoyol ve benzin paralarıyla birlikte bunun kendisine 2.500 (İki bin beş yüz) liraya mal olduğunu anlattı. Bunun bir de dönüşü var!

Bu fiyatlara rağmen yollar tıklım tıklım dolu. Gerçekten sormak lâzım: Nasıl oluyor bu sel gibi akın?

★★★

Yaşanan hazin durum ülkemizde gelir dağılımındaki korkunç uçurumu gözler önüne seriyor.

Varlıklı kişiler her türlü krizde de varlıklı…

Çarpık gelir dağılımının sonucu bu…

Ülkede birileri yiyor, diğerleri bakıyor!

85 milyon nüfuslu ülkemizin yüzde 20’sinin (17 milyon kişinin) kesesi dolu. Kriz hiçbir zaman bu kesimi vurmuyor!

17 milyon nüfus orta boy bir Avrupa ülkesinin nüfusudur. Yunanistan, Avusturya, İsviçre, Belçika gibi ülkelerin nüfusları bundan çok daha azdır. 17 milyon bir Hollanda nüfusudur.

Orta boy bir Avrupa ülkesini dolduracak kadar varlıklı olan 17 milyon kişi Türkiye’de dilediği gibi yaşayabiliyor.

★★★

Ülkemizde orta direk yok olmak üzere, dar ve sabit gelirliler perişan…

20 milyon insanımız açlık sınırında yaşıyor.

Her alanda bir çelişki, bir yozlaşma, bir çıldırmışlık hali var!

Değerler ağı o kadar bozulmuş ki, “Hiç yönetilmesek durumumuz daha kötü olmazdı” diye düşünüyor insan…

Tüm bunların faturası sandıkta iktidara kesilecek tabii ki!

Bu nasıl bir din adamı, nasıl bir vicdan?


İmamın camide verdiği vaaz beni dehşete düşürdü?

Nasıl bir anlayıştır, nasıl bir vicdandır bu?

Konya’da katledilen doktor Ekrem Karakaya’dan bahseden Konya Kayalar Camii’nin imamı Ahmet Gür, camiyi dolduran cemaate şöyle dedi:

“Bir doktor öldürüldü diyerek hastanelerin hiçbir tanesi görev yapmadı. Bu kadar fırsatçılığa gerek yok. Bu, doktorların daha fazla öldürülmesini getirir. Sen öldürmez misin kardeşim? Sen sövmez misin, dövmez misin? Herkes akıllı olsun kardeşim.”

Evet, aynen böyle dedi imam… Cemaati cinayete teşvik eder gibi konuştu. Bu nasıl bir din adamıdır? Nasıl vicdandır? Anlaşılan o imam da “kindar ve dindar” ifadelerin etkisinde kaldı.

Ülkemizdeki bu kin ve nefret ikliminin yaratıcısı, kullanılan kirli siyaset dilidir. O ilkel zihniyet, din adamlarımızı bile zehirledi!

GÜNÜN SÖZÜ


Değişmeyen toplum gelişemez. Gelişmeyen toplum hep fakir kalır!