“Kutuplaşan bir ülke istemiyoruz!”

Kemal Kılıçdaroğlu’nun sadece bu sözü bile onu içtenlikle desteklemeye değer.

Malûm kişilere ders verircesine şöyle dedi:

“Kamplaşan bir Türkiye istemiyoruz. Barış içinde yaşamak istiyoruz.

Kamplaşmayı siyaset kurumu yapıyorsa, geniş kitlelerde derin yara açıyor. O derin yaralar Türkiye’ye büyük zararlar veriyor.”

★★★

Sevgili okurlar... Kim barış içinde yaşamak, huzurlu bir hayat sürmek istemez?

Kılıçdaroğlu’nun o sözlerinin altına imza atmayacak kimse var mıdır, bilmiyorum! Eğer varsa, onlar Türk milletini sevmeyen kişilerdir.

Oturup düşünmek lâzım. Neden kardeş kardeşle dövüşsün?

Türk halkının kendi arasında kavgaya tutuşmasını, ülkede insanların birbirini kırmasını dış mihraklardan başka kim isteyebilir?

Yaraları kaşıyanlar kim olursa olsun, onlara itibar etmemeli.

★★★

Kılıçdaroğlu’nun helâlleşme mesajlarına gelince... Bu mesajlar insancıldır, çağdaştır, sevgi doludur. Diyor ki:

“Helâlleşme sıradan bir çağrı değildir. Oturup düşünmektir. Kavga ettiysek barışmasını bilmektir. Bunu yapabilirsek bu millete huzuru getirmiş oluruz. Hata insana mahsustur. Kusurumuz, hatamız var. Bütün mesele aynı hatayı sürdürmemektir. Helâlleşme aynı zamanda barışmak, aynı sofraya oturmak demektir.”

★★★

Kılıçdaroğlu söylemlerinde haklıdır.

Bu milletin barış ve huzura ihtiyacı var.

İnsanlar elbette ki farklı düşünecek, farklı görüşleri savunacaktır. Demokratik hayat bunu gerektirir.

Ancak... Farklı görüş ve inançlar asla kavga nedeni olmamalıdır.

★★★

Bu iktidarın en büyük hatası, bilerek ya da bilmeyerek, toplumu kutuplaştırması, insanları “Bizden olanlar” ve “Bizden olmayanlar” diye karşıt gruplara ayırmasıdır.

Ülkemizde tarafsız gruplar bile “Bitaraf olan bertaraf olur” diye tehdit edilmiş, bu sözler kayda geçmiştir.

İnsanlarımız asla “Düşman kardeşler” haline dönüşmemelidir...

Kılıçdaroğlu ülkeye huzuru, bereketi getirmeyi vaat ediyor. Ona bu fırsatı vermemiz lâzım.

Büyük insanlık dramı!


Günümüzde, modern Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmayan bir dram yaşanıyor.

“Türkiye bir hukuk devletidir” diyoruz ama bu konudaki inancımız maalesef sarsılmış durumda.

Ordu komutanlıkları, kuvvet komutanlıkları gibi en üst düzey görevler yapan, Türk milletinin onurunu, askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canlarından aziz bilen, görev uğruna ettikleri yeminden taviz vermeyen 13 emekli generalin eşleri, çocukları, yakınları, silah arkadaşları Ankara’da Anayasa Mahkemesi’nin önünde bir basın açıklaması yaparak ıstıraplarını tüm kamuoyuna duyurdular.

“Bizler, 28 Şubat davası olarak bilinen kumpas bir davada yargılanarak müebbet hapis cezası alan ve F tipi cezaevlerinde tutulan, yaşları 75 ile 90 arasında değişen 13 askerin aileleriyiz.

19 Ağustos Cuma günü demir parmaklıklar ardında tam 1’inci yıl doluyor. 28 Şubat Davası  (tıpkı diğerleri gibi) bir FETÖ kumpasıdır. 5 yıl devam eden mahkeme sürecinde akıl almaz hukuksuzluklar yapılmış, tahrif edilmiş sahte belgeler kullanılmıştır.
Yaş ortalaması 80’in üstünde olan ve her biri sağlık sorunları yaşayan insanların kumpaslarla cezaevinde tutulmaları, her şeyden önce yaşam hakkının ihlâlidir.

Bizler, ölümlere doğru giden haksız bir infaz sürecini kamuoyuyla paylaşmak için bir araya geldik. Talebimiz, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlâli konusunda dosyayı bir an önce ele alıp incelemesidir. Sesimizin duyulmasına katkı veren herkese minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. (CEZAEVİNDEKİ ASKER AİLELERİ)

GÜNÜN SÖZÜ


Hekimi ve hâkimi olmayan bir ülkede hayat değil azap vardır.