Çok kişi, “Ülke ekonomisi hiç yönetilmese bile durumumuz bundan kötü olmazdı” diye düşünüyor.

Sanırım haklılar...

İktidar aynı hataları ısrarla, inatla defalarca yaparak farklı sonuç alacağını sanıyor!

Hemen her gün acımasız zamların geldiğini görüyoruz...

Fiyatların nasıl can yaktığını yaşayarak biliyoruz...

Allah’ını seven söylesin! Ülkede bir ekonomi yönetimi var mı sahiden?

★★★

Ekonomist İbrahim Kahveci bir TV programında, iktidarın yaptığı işleri şöyle özetledi:

“Otobanda ters yönde son sürat gidiyoruz ve karşımızdan gelen tüm araçları ‘hain’ ilan ediyoruz. Ters yönde olan tek sürücünün bizim olduğumuz aklımızın ucundan bile geçmiyor. Ortada sadece lâf kalabalığı var!”

Kahveci’nin bu görüşü gerçeği yansıtıyor.

Peki, bir düzelme umudu var mı? Maalesef o da yok!

Gözlerinin içini gülen Maliye Bakanı Nebati bile işlerin yoluna girmesi, enflasyonun düşmesi için 2023 yılının Haziran ayını gösterdi...

Yani millet bir buçuk yıl daha acı ve ıstırap çekecek...

Aslında Bakan’ın verdiği o tarih de bir hayal!

Doğru çıkmayacağını kendisi de biliyor ama “O zamana kadar kim öle, kim kala?” diye düşünüyor sanırım...

★★★

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” derken neler neler oldu?

Piyasa faizleri patladı...

Döviz kurları patladı...

Zamlar patladı...

Fukaralık patladı...

Şimdi ekonomik krizin tam göbeğindeyiz.

Zamların yıkıcı etkisi (istisnalar hariç) hemen her ailenin lokmasını küçültüyor!

★★★

İktidar kadroları büyük konuşmayı ihmal etmiyor.

“Evet, sorun var ama çözersek yine biz çözeriz” diye sallıyorlar.

Yaa efendiler, beyler, sorunları çözebilecek gücünüz olsaydı ülkeyi bu duruma düşürür müydünüz?

Vatandaşın sıkıntılarını azaltacaklarını iddia ederken eminim ki söylediklerine kendileri bile inanmıyor. Sadece zaman kazanmak, düşüşü geciktirmek istiyorlar!

Bu inat, ülkeyi adım adım daha kötü günlere sürüklüyor!

Türkiye’yi seçimden başka hiçbir şey paklamaz!

“Bu topraklar bize değil, biz bu topraklara aitiz”


“Güzel ülkemden kaçan kaçana” yazısı üzerine, Bodrum’da yaşayan 93 yaşındaki okurum Turgut Karabekir’den bir e-posta aldım. Özetle şöyle diyor:

“Aynı şeyi, 1959 yılında ben de yapmış, güzel ülkemden ayrılmıştım. Amerika’da geçirdiğim 56 yılda, beyin gücümü yurduma veremedim ne azık ki... Mesleğimde en üst düzeye erişme fırsatı yaratabilmiş olsam da, vatanımda olmamam bir hata idi!

Bunun ne kadar büyük bir kayıp olduğunu 22 yıl önce anlayarak ülkeme döndüm. Ne yazık ki bize ‘Toprağın bize ait değil, bizim toprağa ait olduğumuzu’ öğretmemişlerdi.

Dışarıda ne kadar parlak sonuçlar alırsanız alın, hiçbir yer vatan toprağı gibi olmuyor.

Çocuklarımıza bu ülkeyi başkalarının değil, bizim kendimizin düzeltmesi gerektiğini öğretmeliyiz.”

TEBESSÜM

Muayenede iş değişti...


Genç ve güzel bir kız, annesiyle birlikte Doktor Temel’in muayenehanesine gider.

Doktor, dinleme aletinin uçlarını kulaklarına takarak genç kıza:

“Lütfen soyunun...” der.

Daha kız cevap vermeden kızın annesi atılır:

“Yoo doktor bey, hasta olan kızım değil, benim... Beni muayene edeceksiniz.”

“Haa, öyle mi? Peki öyleyse, lütfen dilinizi çıkarıp ‘aaa’ der misiniz?”

GÜNÜN SÖZÜ

Dostunun başarısından kıskançlık duymayan pek az insan vardır!