Yaşları 75 ile 91 arasında değişen 14 emekli general, “28 Şubat Davası” kapsamında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Tam bir yıl önce yani 19 Ağustos 2021’de Buca, Sincan ve Silivri cezaevlerinde terör suçlularının bulunduğu yüksek güvenlikli cezaevine konuldular. Yaşları gereği önemli sağlık sorunları olan askerlerden Çevik Bir, serbest bırakıldı. Diğerleri de eğer sağ kalırlarsa ancak 2050 yılında tahliye edilecek.

Cezaevindeki komutanların yargılamasında bireysel hak ihlali olduğunu gerekçe gösteren avukatları, komutanların yakınları yargılamanın yeniden yapılması, sanıkların bu süreçte serbest bırakılması için Anayasa Mahkemesi önünde basın açıklaması yapmıştı. Seslerini  duyan oldu mu? Bu başvurunun  Anayasa Mahkemesi’nde öncelikli görüşülmesi mümkün mü? Bunu araştırdım. İşte edindim bilgiler.

KRİTERLERİ VAR

Hak ihlaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne başvurular geldiğinde, dosya önce hakim ve onun altında çalışanların incelemesinden geçiriliyor. Bunlar önceliklerine göre sıralanıyor. Örneğin “Sınır dışı işlemleri” birinci öncelikli. Eğer kişi sınır dışı edilirse, hayati bir tehlike veya beden bütünlüğüne müdahale edilecek bir durum söz konusuysa, işkence, cezaevine atılması gibi durumları değerlendiriliyor. Örneğin ağır bir hastalığı olduğu iddiasıyla başvurulmuşsa, 24 saat içinde bu konu cezaevi yönetimine soruluyor. En geç 45 gün içinde başvuru ile ilgili karar çıkarılıyor. Bunlar birinci öncelikli konular. Derecelerine göre bu kriterler 7’ye ayrılıyor.

Davaya müdahale edilmiyor. Akış tamamen kendi mecrasında yürüyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan’ın imzasıyla bir kararın öne çekilmesi, gündeme alınması yönünde talimat vermesi de mümkün olmuyor. “28 Şubat davası ile ilgili yapılan başvurularda kendi mecrasında ilerliyor. Yani baskılarla dosyanın öne çekilmesi ya da bekletilmesi söz konusu değil” deniliyor.

120 BİN DOSYA

Anayasa Mahkemesi’nde, yargılamada hak ihlali olduğu yolunda 120 bin bireysel başvuru var. Tüm bu dosyalar 15 kişinin elinden geçiyor. Artık, Anayasa Mahkemesi bu yükü kaldıramıyor. Bunun çözümlü için yapılan toplantılara Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Adalet Bakanlığı yetkililerini de dahil edip kronikleşen sorunu çözmek istiyorlar.

120 bin başvurunun hepsi kendine göre çok önemli. Dosyaların büyük bir bölüm tutuklu ya da hükümlülerle ilgili. Anayasa Mahkemesi, temel hakların korunduğu bir yer. O yüzden özel bir duyarlılık gerekiyor. Geçen yıl Anayasa Mahkemesinde 45 bin civarında dosya karara bağlandı. Önceki yıl da öyle. Almanya’dan da örnek verelim: Bu ülkede Anayasa Mahkemesi’ne yılda 7 bin civarında dosya geliyor bu bunlar yıl içinde karara bağlanıyor. Bu örnekten yola çıktığımızda iki ülke arasında başvuru, sonuçlanan dosya sayısında müthiş bir uçurum var. Artık süreç yönetilemez oldu.

47 ÜLKEDEN FAZLA

Bireysel başvuruların yükünün ülkemizde nasıl arttığı için somut örnek verelim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) 47 ülkeden yapılan hak ihlalleri ile ilgili başvuru 70 bin civarında. Oysa sadece ülkemizde Anayasa Mahkemesi’ne başvuru sayısı 120 bini aşıyor. AİHM’ne yapılan 70 bin başvuru içinde de Türkiye üçüncü sırada. Yakın gelecekte AİHM’ne yapılacak başvuruların beşte birini Türkiye’den yapılan başvuruların oluşturması bekleniyor.  Ülkelerin nüfuslarına göre baktığımızda, başvuru oranında Türkiye şu an da ilk sırada gözüküyor.

Anayasa Mahkemesi’nden, 28 Şubat Davası hükümlülerinin diğer başvuruculardan farklı bir bakış yok. “Anayasa Mahkemesi eşit davranmak ve bu süreci yönetirken  bir iltimas anlamına gelecek davranış içine girmeden” hukuk yolunda ilerlediği belirtiliyor. Bir kararın çabuk çıkması için ailelerin, avukatların duyarlılıklarını onlar da anlıyor. Hukukumuzda genel anlamda bir gecikme ve yanılmalar olduğu biliniyor. Bu gecikmelerle kişi zaten cezalandırılıyor.

3,5 YILDA SONUÇLANDIRMA

Anayasa Mahkemesi “Makul sürede yargılanma” hakkı veriyor. Dava istinaftan başlayıp Yargıtay’da veya Danıştay’da sonuçlanıncaya kadar eğer 3,5 yıldan daha fazla bir süre geçmişse Adalet Bakanlığı, adil yargı hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle tazminat ödemeye mahkum ediliyor.

Bu kronik sorunun çözülmesi için karar alıp, iptal eden kurum bazı konularda süreyi uzatma  ya da uzuyorsa buna kayıtsız kalma gibi bir tavır içerisinde olamaz. Yani, her davanın kendi içerisinde sürecinin ilerlediğini, emekli komutanların başvurusunun da bu şekilde değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Yani, “Zamanı ne zaman geliyorsa” deniliyor. Ama o insanların da, cezaevlerinde ağır hasta olanların da daha fazla bekleyecek halleri yok.

İYİ BİR HABER

Anayasa Mahkemesi’nin yeni aldığı önemli bir karardan da söz edelim. Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvuruda “Süre aşımı” yani zamanında başvurulmadığı gerekçesiyle açılan dava reddediliyor ve karar kesin oluyordu. Bunda amaç, istinaf başvurusunu azaltmaktı. Ancak, Anayasa Mahkemesi, bunu Anayasa’ya aykırı buldu ve uygulamayı iptal etti.

Anayasa Mahkemesi kararında, insanların hak arama yollarını süre aşımı bakımından da engellemenin demokratik devlet kurallarına aykırı olduğu değerlendirdi. Eğer, istinafa götürülen bir dosya için “Süresi içinde başvurulmamış” denilip dosya reddediliyorsa buna itiraz etme hakkı getirildi. Süre aşımına karşı vatandaşın tekrar dava açma hakkı tanınacak.

Evet, emekli generaller cezaevine gireli bugün tam bir yıl oldu. Yaşları, rahatsızlıkları daha fazla beklemelerine imkan vermeyebilir. Anayasa Mahkemesi önünde, onların yakınlarının sesini duyan olmuştur.