İşte, “Adalet” diyenlerden birisi de Suna Arslan. 35 yıl gazetecilik yapan eşi Güngör Arslan’ı 19 Şubat 2022 tarihinde öldürdüler. Bu cinayetle ilgili olarak 33 kişinin ismi geçti. Bunlardan tetiği çeken kişi ile birlikte, birisi de avukat olmak üzere 10 kişi halen cezaevinde. C. Savcısı titiz bir çalışmayla gerçeklerin ortaya çıkarılması için çaba gösteriyor.

Basını da kutuplaştırarak birbirlerine düşman ettiler. O yüzden insanların gerçekleri öğrenmesi zorlaştı, olaylara daha yüzeysel bakılır hale gelindi. Rahmetli meslektaşımız Güngör Arslan’ın eşi Suna Hanımla dün konuştum ve cinayetle ilgili gelişmeleri sordum. Şunları anlattı:

BİZİM İSTEĞİMİZ

“Güngör, meslek hayatında çok haksızlıklar yaşadı. Bazı yayın organları da onunla ilgili farklı görüntüler sundu. Cinayeti kadın meselesine bağlamak istediler. Sözü edilen kadın, ifadesinde, ‘Kendisine üç kişinin geldiğini, Güngör Arslan aleyhine ifade vermesi için baskı yapıldığını’ söyledi. Bu iddia çürüdü.”

Tetiği çeken 21 yaşındaki katil zanlısı R. de tutuklular arasında. İlk ifadesinde, gazetecinin ayağına tabancayla ateş etmesinin istendiğini, bunu yaparsa ailesine destek olunacağı, cezaevinde de rahat ettirileceği söylendi.

İTİBARSIZLAŞTIRMA

Suna Arslan, olup bitenler ve kulağına gelenler karşısında tedirgin. Şimdi onun dileğini aktarıyorum:

“Eşim, Kocaeli’nde gerçeklerin ortaya çıkması için korkusuzca yazan, bu yüzden başına çok şeyler gelen bir gazeteciydi. Bizim,  Devletimizden tek isteğimiz üstü örtülmeden gerçeklerin ortaya çıkarılması. Basit bir cinayetmiş gibi gösterilmek istenmesi de bizi çok üzüyor. Güngör’ü itibarsızlaştırarak olayın üstünün kapatılmasını isteyen siyasetçiler, mafya var. Bazı gazeteler de buna çanak tutuyor. Sonuçta istediğimiz adaletin yerini bulmasıdır. Adalete de güveniyoruz. ”

Sonuçta, Suna Hanım, “Adalet” diyor... Bildikleri, anlatacakları da önemlidir...

Galip Paşa’nın komutanlarına vefası


Jandarma Genel Komutanlığı görevinde bulunan emekli Orgeneral Galip Mendi, yıllarca komutanlığını yapan emekli Orgeneraller Çevik Bir ve Çetin Doğan’ı Buca F Tipi cezaevinde ziyaret edip, dışarıya çıktığında göz yaşlarını tutamadı. Nerede olduğunu bilmeyen, kız kardeşini bile tanıyamayan, bir odada tek başına tutulan eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in  durumuna içi yandı.

Benzer bir üzüntüyü Kocaeli Garnizon Komutanlığı döneminde yaşamıştı. Sözde  “Ergenekon Terör Örgütü”nün yöneticisi olduğu gerekçesiyle eski Jandarma Genel Komutanı, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur, Kandıra F Tipi cezaevine konulmuştu. Oda arkadaşları da emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile eski Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’dü.

O ÜZÜNTÜYÜ DE YAŞADI

Yaşı onlardan küçük olduğu için, temizlik, bulaşık, yemek ısıtma gibi işleri Sinan Aygün yapıyordu. 14 gün sonra Aygün tahliye edildi. Daha sonra CHP’den milletvekili seçilince, gelen bazı şikayetler üzerine Cezaevi İnceleme Komisyonu üyesi olarak Kandıra Cezaevine gitti. 14 gün kaldığı odaya gitti ve gözünde hatıralar canlandı.

Galip Mendi, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u kimsenin ziyaret etmeye cesaret edemediği dönemde ziyaret etmişti. Şener Paşa, merdivenden düşüp beyin kanaması geçirdiğinde, hastaneye kaldırılması, özel oda verilmesi, daha sonra GATA’ya kaldırılmasında hep ailenin yanındaydı.  Ama o Şener Paşa gitmiş, eşini bile tanıyamayan, okuma-yazma yetisini kaybeden birisi olmuştu. Sonra, Ergenekon’un bir “Kumpas” olduğu ortaya çıktı. Ama olan cezaevinde hayatını kaybedenlere, çile çekenlere, Şener Paşanın başına gelenlere, onların ailelerine oldu.

GÖZLERİ YAŞLI

Galip Paşanın ziyaret ettiği isimlerden birisi emekli Orgeneral Çetin Doğan’dı. Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı yaptığı dönemde, Galip Mendi de özel kuvvetlerde görevliydi. Bölücü terör örgütüne karşı bir çok operasyonda birlikte emekleri, çabaları vardı.

28 Şubat Davasında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 14 emekli generalden 84 yaşındaki Çevik Bir ve 83 yaşındaki Çetin Doğan’la aynı dönemde görev yapan Mendi’ nin, cezaevi ziyaretinden çıkarken gözleri yaşlıydı. Onların durumunu düşünürken “Yazıktır, günahtır” diyebiliyordu. Komutanların kendi yakınları dışında geleni-gideni de yoktu.

YARIN, GEÇ OLABİLİR

Galip Paşa, “Cezaevinde gördüğüm Çevik Paşa, sanki başka birisiydi. Tanımakta zorluk çektim. Yüzü, gözleri küçülmüş,  zayıflamış, nerede olduğunu, ne olduğunu bilmeyen birisi olmuş. Konuşmuyor. Bana sadece ‘Ne oluyor?’ dedi. Odada tek başına kaldığını, kahvaltısını bile hazırlayamadığını, görevlilerin yardımcı olduğunu öğrendim. Çok üzüldüm. Aynı durum Çetin Paşam için de geçerli. İzin alırsam Silivri ve Sincan cezaevlerindeki komutanları da ziyaret etmek isterim. Durumları çok kötü ve üzüntücü verici” dedi.

Daha önce de belirttim, umutları Anayasa Mahkemesi’nde. Başvurularının üzerinden 10 ay geçti, ancak henüz dosya ele alınmadı. Anayasa Mahkemesi’nin, haklarında vereceği karar ve onlar için yarın çok geç de olabilir.