Değerli meslektaşım Timur Soykan’ın, İsmail Ağa cemaatinin önde gelen isimlerinden birisinin, 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridiyle evlendirdiği haberi eminim sizin de kanınızı dondurmuştur.

Ne yazık ki kan donduran olaylar yaşanıyor ve ancak biz bunlardan bazılarını öğrenebiliyoruz. Cemaatin ekran yüzü Cübbeli Ahmet Hoca’ya bu rezilliği sorduğumda şunları söyledi:

AKLIM ALMIYOR

“O olayın aslını bilmiyorum. Benim yaklaşık 15 yıldır görüşmediğim kişinin yaptığı belirtilen konu mahkemeye intikal etmiş. Ne olmuş, ne olmamış şimdi mahkemeye intikal ettiği için mevzuyu da bilmiyorum. 6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi hiç caiz olur mu? Ne İslam’da, ne dinde, ne Kur’an’da böyle bir şey olmaz. Ama hani Anadolu’da ‘Beşik kertmesi’ olayı vardır. Bu, ergenliğe erdikten sonra 14- 15 yaşına gelir. O nikah ya devam eder ya da etmez. Evlilik öyle 6 yaşında olacak işler değil. Bunu ben dinde görmediğim gibi aklım da almıyor. Bunlar dinimize çok büyük zarar veriyor.”

İMAM, ÖYLE BİR CEVAP VERDİ Kİ

Karabük’ün Sipahiler köyü imamının, camiye kadın getirmesi, eşi tarafından basılması olayı Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişleri tarafından soruşturuluyor. İmamla, müftüyle, imamın kayınbabasıyla, köy muhtarıyla olayı ayrı ayrı konuşmuş, imamın eşinin jandarmaya verdiği ifadeyi de açıklamıştık.  Diyanet İşleri Başkanlığı’na, Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan suç duyurularını da dün bu köşede duyurmuştum. Tabii biz doğrudan kimseyi suçlamıyoruz. Soruşturma sonucunda ne çıkarsa onu da yazacağız.

Cübbeli Ahmet Hoca ile sohbet ederken, köy cami ile ilgili yazdığımı hatırlattı, “Ben bu konuda bir-iki yıl önce videoyu paylaşmıştım. Onu size göndereyim” dedi. Gerçekten video geldi. Cübbeli Ahmet Hoca, yıllar önce şunları söylüyordu:

“Rahmetli kaptan abi derdi, ‘İstanbul’da bir camiye gittim. Bir de baktım, cemaat saati değil. Kendim namaz kıldım. Bir de baktım yukarıdan sesler geliyor. Televizyon sesi mi, adam sesi mi diye bakmak için mahvile çıktım. Bir de baktım, imam televizyonu kurmuş’ dedi. Yaptığının doğru olmadığını söyleyince ‘Ne var bunda?’ deyince, ben de kendisine ‘Böyle olur mu ya hoca efendi?’ dedim. İmamın cevabı da ‘Biz, bu piyasada iyiyiz’ olmuş. ‘Nasıl oluyor?’ dediğimde, ‘imam odasına, cami odasına karı getirenler var’ karşılığını verince , ‘Aaa tövbe estağfurullah’ dedim.

Geçende bir tane yakalandı, haberlere çıktı mesela. Şimdi dolayısıyla ben bu piyasayı iyi bilirim.”

6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi, camiye kadın getirilmesi terbiyesizliğini yapanlar için tabii çok şey söylenir söylenmesine. Biliyorum, bunu siz söylüyorsunuz...

Anadolu basınının dostu Yusuf Ziya Gedikli


Şimdiki “Demirören Haber Ajansı”nın 1970’li yıllarda adı Hürriyet Haber Ajansı (hha) idi. Yozgat’ın o dönem 5 bin nüfuslu ilçesi Yerköy’de, hha’nın muhabiriydim. Ankara büromuzun sorumlusu  Sezai Bayar, yardımcısı İbrahim Hitay, Haluk ve Mustafa Yanık da muhabirlerden gelen haberleri düzeltip yayına hazır ederdi.

Yusuf Ziya Gedikli, Doğan Bulgun, Abdulkadir Çağlar, Nuri Bey de Ankara yazı işleri kadrosunu oluşturuyordu. Yusuf Ziya Gedikli’ye “Kaptan” diyorlardı. Hürriyet’in içinde bir sayfada bölge haberleri yayımlanırdı.

Yerköy Muhabiri olarak zaman zaman yanına geldiğimde, haberlerin nasıl yazılması, başlık yazarken neye dikkat etmem gerektiğini Sezai ağabeyden, yazı işlerindeki ağabeylerden, arkadaşlardan öğrendim. Onların yardımı, desteği ve yol göstermesi yalnız bana değil, gazeteciliğe gönül vermiş, Anadolu’daki tüm gazetecilerineydi. O yüzden, yeri bizler için çok başkaydı.

Yusuf Ziya Gedikli, mesleğe gönül ve emek vermiş, mesleğiyle adeta nikahlı bir ağabeyimizdi. Gazetenin sabaha karşı şehir baskısı basılmaya başlayıncaya kadar matbaadan ayrılmazdı. Emekli olunca buna en çok sevinen eşi olmuştu. Hep “Gazetecilikte geçirdiği günleri kitap yapacağını” söylerdi. Kısmet olmadı.

Eşi vefat etti, 52 mevlidinin okunduğu gün, Yusuf abi rahatsızlandı. Hastaneye kaldırıldı ve o da eşinin yanında dün toprağa verildi. Türk basınına verdiğin hizmetleri biz unutmayacağız. Işıklar içinde uyu abi...

Gazetecilerden yeni kitaplar


- Meslektaşlarımızdan yeni kitaplar gelmeye başladı. Yeni kitabı çıkanlardan birisi de benim. “Vali Bey” kitabımdan sonra Doğan Kitap’tan çıkan “Cehennemi Yaşadım” kitabım raflarda yerini aldı. Askerlerimize, polislerimize, kamu görevlilerine, güvenlik korucularına yaşatılan cehennem hayatı, Gara’da şehit edilmelerinin öyküsü, yerin 150 metre altında ki zindanlardan gelen mektuplar okuyucuyu hayli etkileyecek.

- İbrahim Gündüz’ün “O soruyu Biz Sormayalım” adlı kitabı da Galeati yayınlarından çıktı. 35 yıllık gazeteci olan Gündüz, gazetecilerin nasıl soru soramaz hale getirildiğinin öyküsünü,  yaşadıklarını anlatıyor.

- Ömer Şahin’in yeni kitabı Nesne yayınlarından çıktı. Ünlü siyasetçi Bülent Arınç’la yapılan görüşmelerin de yer aldığı “Başkan Arınç” kitabında Bülent Arınç bütün sorulara içtenlikle cevap veriyor. Açıklamalar hayli ilginç.