Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasındaki görüşmede Dışişleri Bakanlığı mensubunun bulunmaması tartışılıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan ne zaman diplomatik görüşmelerde çevirmen olarak yanına o hanım kızımızı aldıysa, ya milyonlarca kaçak sığınmacı ülkemize girdi ya da bedeli milletimize çok yüksek olan sözleşmelere imza attırdılar. Batı, Erdoğan hakkında çok şey biliyor” dedi.

Kılıçdaroğlu’ndan dinlemiştim: CHP Genel Başkanı, gittiği ülkelerde ya da ziyaretine gelen yabancı heyetlerle yaptığı görüşmenin tutanağını, Dışişleri Bakanlığı’na bildiriyor. Böylece, bakanlığın ilgili bölümü de görüşmenin içeriğinden haberdar oluyor. “Devlet terbiyesi”  bu olmalı.  

ARŞİVE GİRMELİ

Emekli Büyükelçi, CHP’nin önceki Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcı Faruk Loğoğlu’na, “Görüşmede mutlaka Dışişleri Bakanlığı mensubu mu bulunması gerekir?” diye sordum. Deneyimli diplomat şunları söyledi:

“Görüşmede illa Dışişleri Bakanlığı’ndan birisinin olması gerekmiyor. Ama, yapılan görüşmenin tutanağının kağıda dökülmesi ve bunun Dışişleri Bakanlığı’nın arşivine girmesi lazım. Görüşmede bir diplomatın bulunmaması, görüşme yapanlardan birisinin özellikle isteğine bağlıdır. Yanında sadece tercümanının olacağı söylenir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında bulunan hanım, gördüğüm kadarıyla da not tutmuyordu. En profesyonel tercüman bile konuşmanın tamamını not almazsa bile anahtar kelimeyi yazar. Bu nedenle tercüme konusu sorgulamaya açık bir durum.

GÖRÜNTÜLÜ KAYITLAR

Tercüman, Dışişleri Bakanlığı mensubu olmasa bile, Dışişleri mensubu kadar konulara aşina olması gerekir. Zamanında, duruma göre yeminli tercüman kullandığımız da oluyordu. Ama, gelenek bu tür görüşmelerde bir diplomatın bulunması. Devletin ciddiyetini, karşı ülkeye ve toplantıya verdiğiniz önemi gösterir. ”

Loğoğlu, bu görüşmelerle ilgili bir de anısını anlattı. Hikmet Çetin’in Dışişleri Bakanlığı döneminde, Loğoğlu da danışmanıdır. Süleyman Demirel, ABD Başkanı Bush’la görüşürken, Demirel’in yanında Loğoğlu, Bush’un yanında emekli bir amiral vardı. Loğoğlu, “Esas olan görüşmenin, hangi konuların ele alındığının kağıda dökülmesidir. Adım gibi eminim ki, ABD’liler not tutmakla kalmaz, o konuşmayı kayda da almışlardır. Gün gelir, ‘Siz böyle demiştiniz-dememiştiniz’ denildiğinde, tutanağın yanı sıra sesli ve görüntülü kaydı da ortaya koyarlar” diyor.

DEMİREL: GİZLİ BİR ŞEY OLMAZ

22 emekli büyükelçinin anılarının yer aldığı “Kayıt Dışı Anılar” kitabında, emekli Büyükelçi Çınar Aldemir’in anısı da günümüze ışık tutuyor. Aldemir’in, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le ilgili anısını kitaptan aktarıyorum:

“9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, Kazakistan’a yapacağı resmi ziyaret, Marmara Depremi nedeniyle iptal edilmişti. Demirel, Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra, eski Cumhurbaşkanı sıfatıyla bir konferans için Kazakistan’ın başkenti Astana’ya geldi.

Demirel’e, Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Kurtuluş Taşkent ve özel doktoru Aylin Cesur eşlik ediyordu. Süleyman Demirel’i çok seven, sayan  ve kendisine ‘Süleyman Ağa’ diye hitap eden Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev,  Demirel’le  görüşmek isteyince,  Demirel’i otelinden alıp Cumhurbaşkanlığı sarayına götürdüm.

Görüşmeye, Kazakistan Dışişleri Bakanı ile birlikte girmemiz planlanmıştı. Ancak son anda Nazarbayev, Demirel ile baş başa görüşmek isteyince, biz başka bir odada bekledik. Bir saate yakın süren görüşme sonunda Süleyman Demirel’i oteline götürürken,

Demirel otomobilde, ‘Bak gardaşım, ev sahibi öyle isteyince yalnız görüştük. Lakin Devletten gizli  bir şey olmaz. Odama gel sana neler konuştuğumuzu anlatayım’ dedi.

Odasına çıkınca da bana neler konuştuklarını adeta dikte ettirdi.”

Devletteki bu geleneği ve rahmetli Süleyman Demirel’in bu sözünü hatırlatmak gerekiyor. Bunları bilen vardır, bilmeyen vardır, Devletten gizli bir şey olmaz.

MSB, adayları sokak ortasında bıraktı


Milli Savunma Bakanlığı subay ve astsubay okullarına giriş sınavını Kara Harp Okulu’nda yapıyor. Sınava gelenlerden otelde kalmak için parası olmayanlar, geceyi  Kara Harp Okulu dışında yerde, otomobilde yatarak geçirdi. Bu hem dikkat çekici. Hem de üzüntü verici bir durumdu.

Ülkemiz, 10 milyon kişiye yaklaşan sığınmacıya sahip çıkıyor, onları yersiz-yurtsuz bırakmıyor. Ama subay, astsubay olmak için memleketlerinden gelen çoğu yoksul aile çocuğu olan gençlerimizin, sınav merkezi çevresinde bu şekilde yatmalarına, perişanlığına seyirci kalınıyor. İnanıyorum ki bu durumdan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın haberi yoktur.

GARİBAN ÇOCUKLARI

Akar’ın eğer bu manzaradan haberi olsa, geçmişte uygulandığı gibi onları okulun yemekhanesinde doyurur, yatacak yer gösterilir, o gençlerden sınavı kazanamayanlar bile bu misafirperverliği unutmaz. Üstelik, bunun için mevzuat da uygun. Bir subaya sordum, “Hatta Hava Harp Okulu’nda, sadece Harp Okulu’na girecekler değil, askeri lise adayları bile kalırdı. Şimdi niçin yapmazlar anlamış değilim. O destek, gariban adaylar için çok büyük bir imkan oluyordu” dedi.

Bizden duyurması. Değişen bir şey olursa, Milli Savunma Bakanlığı’ndan bir açıklama gelirse, onu da o gençler adına duyururuz.