Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) kumarhaneler, oteller sahibi Halil Falyalı’nın öldürülmesi, yeraltında büyük bir savaşın olduğunun işaretidir. Hakkında yakalama kararı bulunan Sedat Peker, ilk kez Falyalı’yı gündeme getirmiş, bu kişinin Türkiye’de önemli kişilerle bağının olduğunu açıklamıştı.

Peker’in iddialarının doğru olup olmadığını, buna karşı söyleyeceklerini öğrenmek için uzun uğraşlardan sonra Falyalı’nın telefon numarasını öğrenmiştim. Kendisi bu konuda konuşmak istemediğini söyledi. Hatta, “Otelimiz var. Gelin misafirimiz olun. Dinlenirsiniz” dedi. Anladım ki telefonla konuşmam mümkün olmayacak. KKTC’ye gitsem de konuşacağının garantisi yoktu. Bu, Falyalı’yla ilk ve son konuşmam olmuştu. Basın müşaviri olduğunu belirten kişi de telefonda benzer şeyler söyledi. Yani, Falyalı konusu kapanmıştı.

TABANCA TAŞIMAZLAR

KKTC’de önemli bir güvenlik sorunu yaşanmadığı için halk rahattır. Yakın döneme kadar kapılarını bile kilitlemedikleri, otomobillerinin üzerinden kontak anahtarını bile almadıkları bilinir.

Silah sesi duyulmaz. Polis Müdürlüğü olaya hakimdir. Ruhsatsız silah yakalatmanın da hapis cezası var. O yüzden silah taşımak da kolay değildir. KKTC polisi de acil durumlar hariç silah taşımaz. Bir ara Türkiye’de polisin silah taşımaması gündeme getirilmişti. Ancak, böyle bir öneriye Emniyet Genel Müdürlüğü karşı çıkmıştı.

BULUNAN ELDİVEN

KKTC’de olay pek olmadığı için polis de rahattır. Ancak Halil Falyalı’nın uzun namlulu silahlarla ateş edilerek öldürülmesi, olay yerinde silahın bulunmaması, MOBESE ve başka kamera kayıtlarının olmaması, cinayetin kolay kolay çözülemeyeceği izlenimi yarattı. Söylenen hep, “Çok profesyonelce işlenmiş cinayet” sözleriydi.

Olay bölgesinde yere atılmış bir çift, markalı eldiven bulundu. Belki ilk anda bir anlam ifade etmeyebilir ama, polis için önemli bir suç kanıtıydı. Zaten polislik de orada başlıyor. Bu eldivenden yola çıkıp bazı kişilere ulaşmanın mümkün olabileceği düşünüldü.

Polis sabahı bile beklemedi. Uluslararası üne sahip marka ve aynı isimle Girne’de bulunan mağaza üzerinden yola çıktı. Belki de ilk kez kullanılan ve sonra atılan bu eldiveni kim almıştı. Mağaza görevlisi alıcıyı hatırladı. Ayrıca kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu bu kişinin eldiven aldığı da belgelendi. İşte, düğüm çözülmeye başlanmıştı.

ADADAN AYRILDI

Önce Batmanlı Ömer Tunç yakalandı. Cinayet akşamı nerede, kiminle olduğu araştırılırken, Mustafa Söylemez adına ulaşıldı. Söylemez, cinayet sabahında uçakla Türkiye’ye dönmüştü. Onun yakalanması ve sorgulanması için KKTC polisi, KKTC’de görevli Türkiye’nin Emniyet Müşaviri ve İrtibat görevlisi aracılığıyla Mustafa Söylemez’in yakalanmasını istedi.

Bu arada cinayette kullanılan Kalaşnikof silahlar ve tabanca aranıyordu. Anlaşılıyor ki silahlarda parmak izi bırakmamak için eldivenler kullanılmıştı.“Söylemez Kardeşler” adı ilk çıktığı günlerde, örgütün başında bir doktor bulunduğunun belirlenmesi şaşkınlık yaratmıştı.

ÇAKARLI ARAÇ-KORUMA DÖNEMİ

Onları Ankara’da yargılayan 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nihat Varol bana şunları söyledi:

“Söylemezler grubu 1999 yılında ilk cezayı, başkanı olduğum mahkemeden almıştı. Hatta avukatları askeri okulda aynı dönemde okuduğumuz, sonradan hukuk fakültesini bitirip hakim olan, emekliye ayrıldıktan sonra avukatlık yapmaya başlayan bir dostumdu. Beni, Hakimler Kurulu’na bile şikayet etmişti.

Devletin derinliklerine kadar uzanan ilişkileri var. Baş edebilmek galiba mümkün değil. Organize suç örgütlerinin önde gelenlerinin bir çoğu şu anda siyasilerin kankası ve serbest. Bazılarına Devlet koruma çakarlı araç ve koruma tahsis etmedi mi?”

Bunları Sedat Peker açıklamasa “Söylentidir” deyip gelip geçecektik. Koruma verilen de, koruma veren de bunu doğrulamalı. Cinayetle bağlantılı olduğu gerekçesiyle Türkiye ve KKTC’de yakalananlarla ilgili çalışmalarda sona gelindi. Hiçbir cinayetin karanlıkta kalmaması gerekiyor... Çocuklarını ekranda gördüğümde açıkçası içim parçalandı.

Zamdan sonra bir şeyler oldu


“İsmim Ömer. Antalya’nın Gazipaşa ilçesindenim. Alanya ve Gazipaşa’ya bağlı köylerde sokak lambaları devamlı yanıyor. Yetkililere bildirmemize rağmen hiçbir işlem yapılmamaktadır.

Gazipaşa’dan Alanya’ya gidiyorum. Anayol boyunca saat: 08.00 gibi sokak lambaları yanıyor. Gazipaşa merkezde ve bazı köylerde de aynısı. Elektriğe zam yapıldıktan sonra sokak lambalarına bir şeyler oldu. Ya 24 saat yanıyor ya da çok geç kapatılıp akşamda çok erken açılıyor. Lütfen bu israfa ‘dur’ deyin. Sonuçta bunun parasını siz biz ödüyoruz.”

Bölgenin elektriği Cengiz ve Kolin ortaklığıyla kurulan CK dağıtım şirketi tarafından sağlanıyor. Gazipaşa Belediye Başkanı M. Ali Yılmaz da, firma yetkililerine durumu bildirdi bildirmesine ama, bilmem ne cihazının alınması gerekiyormuş, o alınmadığı için bu tür sorunlar yaşanıyormuş.

Firma kendi sorumluluğunu yerine getirmediği gibi güpegündüz tüketilen elektriğin parası da Büyükşehirlerde TEDAŞ belediye bütçesinden, diğer bölgelerde ise özel idare paylarından tıkır tıkır kesiliyor.

Bir yanda enerji sıkıntısı ve yüksek faturalar, diğer yanda gereksiz boşa yanan lambalar... Pes doğrusu.