Yunanistan eski Dışişleri Bakan Danışmanı Prof. Christos Rozakis’in, “Yunanistan’ın, ka­rasularını 12 deniz miline genişletme tale­binden feragat ederek, 10 deniz mili formülünü kabul ettiğini” açıkladı. Hemen başında belirtelim, bu bir oyundur, aldatmacadır.

Yunan diplomatik kanal­ları, hemen 12 deniz mili tezinden kesinlikle vazge­çilmediğini açıkladı. Bu tip söylemler, Yunanistan’ın karasularını zamanla 12 de­niz miline çıkarmayı içeren kademeli uygulama planının bir parçasıdır.

ÜÇ ADIMDA 12 MİLE

Yunanlı eski bakan karasu­ları konusunun düzene sokul­ması için atılması gereken üç adımı şöyle açıklamıştı: “1- Körfezlerin kapa­tılması, 2- Körfezlerle birlikte karasularının ölçülmesinde esas alı­nacak hatların çizilmesi, 3- Bu ikisi temelinde karasularının 6 deniz milinden 12 deniz miline uzatılmasıdır.”

Yunanistan’ın 6 Eylül 1931 tarihinde çıkardığı bir Cumhurbaşkanlığı Karar­namesi ile sivil havacılık ve hava polisliği amacıyla kendi milli hava sahasını 10 deniz mili olarak ilan etmişti. Yu­nan iddialarına göre Ege’de karasuları genişliği 6, hava sahası ise 10 deniz mili­dir. Yunanistan’dan başka dünyada karasuları genişliği ile hava sahası genişliği farklı bir ülke yoktur.

Yunanistan’ın bu iddiasını 26’ncı Güney De­niz Saha Komu­tanı, 11’inci Sahil Güvenlik Komuta­nı emekli Kora­miral Abdullah Can Erenoğlu’na sordum. Erenoğlu, şunları söyledi:

“Yunanis­tan’ın bu iddiası hem uluslara­rası hem de deniz hukukuna aykırıdır. Aykırı­lığın farkında olan Yunan diplomatla­rı bir zamanlar ‘Biz 10 deniz mili hava sahası iddiasından vazgeçelim, siz de talihsiz bir kaza yaşanmaması ve yakıt sarfiyatının azaltılması için uçaklarınızın 10 deniz millik sınırımızı ihlal etmesine müsaade etmeyin’ diyordu. Yunan tezlerinin zımnen de olsa kabulü anlamı­na geldiğinden bu teklif kesin bir dille reddedil­mişti.”

İŞTE O KARAR

Yunanistan’ın, karasularını bırakın 12 mile, bir mil bile uzatılmasına izin verilme­yeceğini TBMM 8 Haziran 1995 tarihinde ortak bildi­riyle açıklamıştı. Günümüzde “Savaş nedeni” olarak da nitelenen o açıklamayı okuyalım:

“Türkiye-Yunanistan arasında ortak deniz olan Ege’deki dengeler, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşmasıyla kurul­muştur. O tarihte her iki ülkenin karasuları 3 deniz mili olarak belirlenmişti. Bu durumda, millî hükümranlık dışındaki açık deniz alanları Ege’nin yüzde 70’ini oluştur­maktaydı.

Yunanistan, 8 Ekim 1936 tarihinde karasularını 6 deniz miline çıkararak Ege’nin yüzde 43,68’ini, yani yaklaşık yarısını egemenliği altına almıştır. Ancak, 1964 tarihinde 6 mile çıkarılan Ege’deki Türk karasuları ise Ege’nin yak­laşık yüzde 7’lik bölümünü kapsamaktadır. Ege’nin yarısı halen açık deniz alanı statüsünde bulunmaktadır.

Yunanistan, son olarak, Deniz Hukuku Sözleşmesi­nin, esas itibariyle açık de­nizler ve okyanuslar için be­lirlenmiş bazı hükümlerinden yararlanarak, karasularını 12 mile çıkarmak isteğini ortaya atmıştır. Bu durum gerçek­leştiği takdirde, Yunanistan, Ege Denizinin yaklaşık yüzde 72’sini egemenliği altına sokmuş olacaktır.

Bir yarımada olan Türki­ye’nin, dünya denizlerine ve okyanuslarına Yunan karasularından geçerek ulaşmasına yol açacak böyle bir durumu kabul etmesi asla düşünüle­mez. Türkiye’nin, Ege’de hayatî menfaatleri vardır.

TBMM, Yunanistan Hükü­metinin Lozan’la kurulmuş dengeyi bozacak biçimde Ege’deki karasularını 6 milin ötesine çıkarma kararı almayacağını ümit etmekle birlikte, böyle bir olasılık durumunda, ülkemizin hayatî menfaatlerini muhafaza ve müdafaa için, Türkiye Cum­huriyeti Hükümetine, askerî bakımdan gerekli görülecek olanlar da dahil olmak üzere, tüm yetkilerin verilmesine ve bu durumun Yunan ve dünya kamuoyuna dostane duygularla duyurulmasına karar vermiştir.”

Emekli Koramiral Abdullah Can Erenoğlu


AÇIK DENİZ ALANI

Emekli Koramiral Ere­noğlu, “Yunanistan’ın, karasularını 12 deniz miline çıkarma çabası gerçek­leşirse, Ege Denizi’nin yaklaşık yüzde 63’ü Yunan egemenliği altına sokulmuş olacaktır. Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilme­miş Kardak dahil 152 adet ada, adacık ve kayalığın Türkiye’nin egemenliğinde olması durumu dikkate alın­dığında bile Ege Denizi’nde açık deniz alanı oranı yüzde 20 civarında olacaktır” uyarısında bulunuyor.

Bu durumda, Türkiye, dünya denizlerine ve ok­yanuslarına Yunan kara­sularından geçerek ulaş­masına yol açacak böyle bir durumu kabul eder mi? Erenoğlu “Asla” diyor ve bu konudaki kararlığın işa­reti olan TBMM tarafından yapılan açıklamanın hem TBMM, hem de Dışişleri Bakanlığı sitesinde bulundu­ğunu hatırlatıyor.

Dileriz, bazı makamlar, “Emekli amiral nasıl olur da bunları söyler” deyip Montrö açıklamasın­da olduğu gibi soruşturma başlatmaz. Biz de bunu yazdığımız için Milli Sa­vunma Bakanlığı İletişim Başkanlığı’nın yasaklarıyla karşılaşmayız.