Türkiye’nin son “kapalı kutularındanSelahattin Beyazıt, bugün son yolculuğuna uğurlanıyor.

1969 yılında mezun olduğu Galatasaray Lisesi ile gönül bağını koparmayan Beyazıt, ilki 1969-1973, ikincisi 1975-1979 yılları olmak üzere iki dönem GS’da başkanlık yaptı.

1971 yılında “Burada inek mi otlatacaksınız?” eleştirilerine muhatap olmasına aldırış etmeden 1 miyon 175 bin metrekarelik Riva arazisini Galatasaray’a kazandırmıştı.

Kulüp bugün arazinin satışından gelecek 300 milyon dolara bel bağlamış durumda.

Süper Lig’de takımına 3 şampiyonluk yaşatan Beyazıt’ın “ekonomi” ve “iç ve dış politika” dünyasında derin izleri var.

91 yaşında vefat eden Beyazıt’ın soyadı ailesinin memleketi Ağrı/Doğubeyazıt’tan geliyor.

Beyazıt, 1926’da Ağrı’da yaşanan Kürt isyanı sonrasında ilden sürgün edilen 17 aileden birine mensuptu.

Hayvancılık yapan babası Mehmet Beyazıt’ın 1930 yılında sürgün edildiği İstanbul’a iki teneke altınla geldiği söylenir.

2018 yılında Diyarbakır’da kurulan Rawest Araştırma şirketinin genel müdürü Roj Girasun’un Beyazıt’ın ardından Medyascope’da yayımlanan yazısından, ABD’den alınan Marshall yardımlarını takip etmek için Türkiye’ye gelen Amerikalı ekonomist Max Thournburg’a tercümanlık yaptığını öğreniyoruz.

Beyazıt, ABD-Avrupa ittifakını destekleyen Bilderberg Toplantıları’nın 1972-1992 tarihleri arasında Türkiye Temsilcisi’ydi.

22 Mayıs 2003 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan “Bilderberg temsilcisi Suna Kıraç” başlıklı yazımı; Beyazıt ile görüşüp yazmıştım.

Türkiye’nin 1960-1972 yılları arasında NATO nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi olan diplomat Muharrem Nuri Birgi, 1958 yılında da 9 kurucusundan biri olduğu  Bilderberg Toplantıları’na katılan ilk Türk’tü.

Bilderberg Toplantıları’nın ilki (1959) Menderes, ikincisi de (1975) eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in katılımı ile Türkiye’de oldu.

Beyazıt’tan sonra Bilderberg Türkiye Temsilciliği görevini, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Suna Kıraç üstlenmişti.

Kıraç’ın rahatsızlığından sonra da bu görev Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’a geçti.

Türkiye’nin Bilderberg serüveninin taşıyıcısı 4 kişi de bugün hayatta değil.

Çocuğu olmayan Birgi, Üsküdar Salacak’taki “Çürüksulu Ahmet Paşa Köşkü”nü Beyazıt’a miras bırakmıştı.

Kandilli’deki yalıyı Sinan Dereli satın aldı.


Beyazıt, Kandilli’deki yalısına taşınmadan önce bu köşkte oturdu.

İçindeki tablolarla adeta müzeyi andıran Salacak’ta “Kırmızılı Köşk” olarak da anılan yapı, Garanti Bankası BBVA tarafından 2019 yılında 34 milyon TL’ye satışa çıkarılmıştı.

Beyazıt’ı bugün yalnızca GS uğurluyorsa, çok eksik oluyor demektir.

Siyasilere yakın olanların ders alması gereken bir öykü...

Sporda “paralı bir başkan” modelini reddetti


Beyazıt’ın basında en yakın dostu Sabah gazetesinin 32 yıllık yazarı ve spor yorumcusu Hıncal Uluç’tu.

Uluç’u aradım, Beyazıt’la ilgili anılarını konuştuk.

Beyazıt’ın GS’de “efsane başkan” olarak anılmasını ekonomik öngörüsüne bağlan Uluç, basketbol, voleybol, kürek, yüzme gibi spor şubelerini kapatma aşamasına gelen Beyazıt’la ilk buluşma anısını paylaşıyor:

“Ankara’da Cüneyt Koryürek’in (2008 yılında kaybettiğimiz yazar/halkla ilişkiler uzmanı/gurme) kurduğu PR ajası Delta’da çalışıyordum. Cüneyt İstanbul’a taşındı, ben kaldım. Cumhuriyet’te yazmaya başladım.

Selahattin Abi Galatasaray başkanı olmuştu.  Galatasaray ekonomik olarak zordaydı. Kulüplerin bu durumda önlerinde üç yol oluyor: Ya kredi alınıyor, ya zengin bir başkan seçip, kulübe para vermeleri sağlanıyor ya da ayağını yorganına göre uzatıyor, masrafları azaltıyor.

Selahattin Abi, taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğini gördü.

Selahattin Beyazıt


Takım küme düşme tehlikesi yaşıyor, oyuncu transfer edemiyor. Basketbol, kürek, yüzme, çim hokeyi gibi gelir getirmeyen amatör spor şubelerini kapatmaya karar vermişti.

Bu kararını eleştiren yazılar yazıyorum, Cüneyt beni aradı ‘Ne orada gar gar söylenip duruyorsun, İstanbul’a gel seni Selahattin Beyazıt ile buluşturayım’  dedi. Bunun üzerine gece trene binip, İstanbul’a geldim. Sabah 11.00’de Cüneyt’in Taksim’deki ofisinde Selahattin Abi ile buluştuk. Öğleden sonra oldu karnımız açıktı. ‘Hadi’ dedi bana ‘Şurada Hilton’da yemek yiyelim’... O sırada Hilton’un aşağısında Lütfi Kırdar Kapalı Spor Salonu’nda GS’nin basketbol maçı oynanıyormuş. Taraftarın yaptıkları tezahüratların sesleri bize kadar geliyor: Re re ra ra Galatasaray Galatasaray çok yaşa... Haklı olduğumu anladı.”

Beyazıt’la ilk izlenimini “Tahmin ettiğimden çok şirin bir adamdı...” sözleri ile tanımlayan Uluç, şöyle devam ediyor:

Mülkiye mezunuyum ama şu iki konudan anlamam: Siyaset ve maliye. Beyazıt’ın yolu izi bile olamayan Riva’da arazi almasına çok karşı çıkılmıştı. Ekonomik öngörüsünü gösteren bir harekettir. Galatasaray’ın geleceğini kurtarmak istedi.

Uluç, Beyazıt’ın başkanlıktan ayrıldıktan sonra yeniden aday olmak gibi düşüncesi olmadığını söylüyor. Nedenin de “Parası olan bir başkan aradıklarını biliyordu. Bu yöntemi tasvip etmiyordu” diye açıklıyor.

Karşı salvo yapmayı da ihmal etmeyen Uluç: “Ali Koç’un parası olmasa Fener’e başkan olabilir miydi?

Bu sorunun yanıtı bende yok, ancak spor kulüplerinin mali çöküşten kurtulamadığı da ortada.

“Hamili kart yakınımdır” olayı Adnan Menderes döneminde çıktı


AKP ile birlikte şaha kalkan “kayırmacılığın” Türkiye’nin siyasi tarihinde yarım yüzyılı aşkın bir tarihi var...

Uluç sohbetimizde, “Hamili kart yakınımdır” olgusunun eski başbakanlardan Adnan Menderes döneminde ortaya çıktığını anlatıyor.

Beyazıt’ın Menderes’in özel kalem müdürü olduğu döneme atıf yapan Uluç, 1950’lerin Türkiye’sine giderek “Üzerinde hamili kart yakınımdır kartviziti taşımayan, otomobil lastiği bile alamıyordu. O yıllarda işi gördürmek isteyenlerin en çok ulaşmaya çalıştığı insan Beyazıt’tı” diyor.

Uluç’un verdiği örnek, Beyazıt’ın İtalyan lastik devi Pirelli Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine gelişini de anlamlandırıyor.

Bugün dijital çağa atladık...

Torpil istenen kişiye verilmek üzere, arkasına nüfuzlu bir kimse tarafından yazılan “Hamili kart yakınımdır” kartvizitlerini cebinde taşıma devri geçti; bunun yerini whatsapp mesajları aldı.

İktidar yanlısı vakıfların “teveccühhüne mazhar” olanların bu mesajlara da ihtiyacı kalmıyor.