Türk işçilerin işlerini kayıtlı-kayıtsız Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, Afrikalı ucuz iş gücü alıyor.

Yurtdışı iş piyasasında da durum aynı.

Yoksulluk ve savaşlar nedeniyle iş piyasalarına akan emek göçü; Türk işçilerini hem ülkelerinde, hem de yurtdışında işsiz ve korumasız bırakıyor.

★★★

Ekonomi yazarlarıyla bir araya gelen Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, TMB Başkan Vekilleri Başar Arıoğlu, Cahit Karakullukçu, Deha Emral, Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Tavas ve Genel Sekreter Hasan Yalçın; yurtdışı yapı projelerinde Türk işçilerin yerine Vietnamlı, Filipinli, Bangladeşli, Hint işçileri istihdam etmeye başladıklarını anlatıyor.

★★★

Eren, “1990’lı yıllarda yurtdışında 2-3 milyar dolarlık iş üstlenirken bile 100 bin Türk işçi istihdam ediyorduk. 2021’de üstlendiğimiz proje tutarı 30 milyar doları aşarken, bu projelerde istihdam edilen Türk işçi sayısı 20 binlere indi” diyor.

★★★

Açılan 10 binin üzerinde “işçi alacakları” davalarından TMB üyelerine cezalar yağmaya başladı.

Onlar da önlemlerini aldılar!

İşçi maliyetleri arttığı gerekçesiyle, yurtdışı projelerde çalıştırmak üzere Türkiye’den işçi götürmekten süratle vazgeçtiler.

Bu durumda Çinli inşaat firmalarıyla rekabet ettikleri, özellikle Afrika ve komşu coğrafyalarda sarıldıkları “İşçilerimiz daha kaliteli inşaatlar yapıyor” tezinin yerine ne koyacaklar, merak ederim...

★★★

Türkiye’nin en büyük inşaat gruplarından birisi açılan davalar sonucunda toplam 110 milyon dolar tazminat ödeme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalmış.

★★★

Eren, “işçi alacakları” davalarında yaşanan süreci şöyle aktarıyor:

“Son dönemde avukat çetesi ortaya çıktı. İş bitimi sonrası Türkiye’ye dönen işçilerden vekalet alıp 3 yıl, 5 yıl geriye dönük davalar açıyorlar. Binlerce vekaletname topluyorlar.  Davacılardan ücret istemiyorlar. Kazanılan davalardan komisyon alıyorlar. Davalar İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde değil, mesela Bitlis’in Mutki ilçesi gibi yerlerde, tecrübesiz mahkemelerde açılıyor. ‘Pazar günü işçiyi çalıştırdı’ diyen hakim, Cezayir’de cuma günü izin olup, pazar günü çalışma olduğunu bilmiyor. Sıcak Afrika ülkelerinde çalışma, sabahın erken saatlerine alınıyor. Bunu uzun çalışma saati olarak yorumluyor. İşin yapıldığı yerin koşulları dikkate alınmadan Türkiye’deki iş hukukuna göre karar veriliyor.”

★★★

Eren’in yaptığı “avukat çetesi” betimlemesi, ağır bir ifade... Ortada bir suç örgütü mü var sorusunu yönelttiğimde, çalışma dünyasının yasal mevzuatla bağı ortaya çıkıyor.

★★★

Eren, uluslararası müteahhitlerin iş davalarının görüleceği İstanbul ve Ankara’da uzmanlaşmış 2 ihtisas mahkemesinin kurulması gerektiğini vurguluyor.

Sorunlarını Ticaret Bakanı Mehmet Muş’a ve Adalet Bakanlığı’na ilettiklerini belirten Eren, bir formül bulunmaya çalışıldığını söylüyor.

Eren, “Yargıtay 9. Dairesi’nin ‘Bir iş hangi ülkede yapılmışsa o ülkenin kanunları geçerlidir’ diye bir kararı var. Bu karar emsal alınmalı” diye de ekliyor.

★★★

Firmalar Türkiye’den götürdükleri işçilerle çalışma koşullaına ilişkin “yazılı sözleşme” yapmayıp; işçi ile sözlü olarak anlaşıyorlar.

İşçiler iş bittiğinde de işverenle helalleşip memleketlerine dönüyorlar.

★★★

Yaklaşık 10 milyon dolar tazminat ödemelerine karar verilen bir inşaat şirketinin yöneticisiyle aynı konuyu konuşuyorum; “İşçilerle yazılı sözleşme olmalı. Türk işçilerin, iş yapılan ülkenin yasalarına tabi olmasını doğru bulmuyorum” diyor.

Mesela savaş bölgesinde iş yapılıyor; oradaki Türk işçisi hangi ülkenin kanuna göre çalışacak?!

★★★

Vergi yönünden de düzenleme beklentisi içinde oldukları belirten Eren, sorunu şöyle özetliyor:

“Bazı ülkelerde para transferi yasak, o yüzden işçiye maaşının bir bölümünü çalıştığı ülkede cep harçlığı olarak veriyoruz, büyük bölümünü ise Türkiye’deki hesabına yatırıyoruz. Bu kez müfettişler, ‘Maaş işçinin Türkiye’deki hesabına yatıyor. Vergisi de buraya ödenmeli’ diye rapor ediyor. Oysa ücretlilerin gelir vergisini çalıştığımız ülkede zaten ödemişiz.”

★★★

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda 2007’de yapılan düzenlemeyle; yurtdışı yapı hizmetlerinden sağlanan ve Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın kurumlar vergisinden muaf edilmişti.

Eren aynı mantıkla, “Ücretler de bu istisnaya tabi olabilir” diyor.

Vergi muafiyeti en kolay konu; yeter ki müteahhitler istesin...

★★★

Eren, işçi maliyetinin “yükselmesi” nedeniyle, girdikleri yurtdışı ihalelerde rekabet güçlerini kaybettiklerini vurguluyor.

Sormadan edemiyorum: 1972-2021 döneminde, 131 ülkede 454 milyar dolarlık iş bitiren; ülkede delinmedik kaya, çıkılmadık zirve bırakmayan müteahhitler rekabet güçlerini artırmak için hâlâ ucuz iş gücüne mi ihtiyaç duyuyorlar?